Paylaş
Şampiyonlar Ligi ödül havuzundan bir galibiyete 2,7 milyon, bir beraberliğeyse 900 bin Euro ödeme yapılıyor. Berabere biten maçlarda ödülden artan 900 bin Euro’ysa, gruplar bittiğinde galiplere aktarılıyor. Süper Lig’deyse enteresan bir şekilde beraberliğe galibiyet ödülünün yarısını vermeye devam ediyoruz.
Eğer Süper Lig’de de beraberliğe, galibiyetin üçte biri ödülünü verirsek, hem 1 puanı kulüpler için cazip olmaktan çıkarırız, hem de her beraberlikte havuza kalan yaklaşık 1 milyon lira, Avrupa’da puan kazanan takımlara ödül olarak dağıtılır. Futbolda galibiyete 3 puan verilmesi, belki de en büyük devrim. 2 puanlı sistemde, özellikle 80’li yıllarda beraberliğin artan cazibesi savunmacı hocaları ve takımları parlatmış; galibiyete 3 puan verilmesi futbola nefes aldıran muhteşem bir hamle olmuştu. UEFA, son 2 yılda bir küçük devrim daha yaptı, ödül dağıtımında da puan esasını benimsedi. Galibiyete beraberliğin 3 katı (hatta grupta beraberlik sayısı fazlaysa 4 katına varan) ödül verilmesi, küçük bir devrim.
80 MiLYONLUK YENi KAYNAK
Süper Lig’deyse halen galibiyete 2,8 milyon, beraberliğe 1,4 milyon TL ödeniyor. Bu yanlıştan acilen dönülmesi ve beraberliğe, galibiyetin üçte biri, yani 930 bin lira ödenmesi gerek. Eğer sistem bu şekle evrilirse, Süper Lig’de berabere biten her maçta iki takıma 930’ar bin lira verilecek, 930 bin de havuzda kalmış olacak. Ligde bir sezonda ortalama 90 beraberlik olduğunu düşünürsek, havuzda yaklaşık 80 milyon liralık yeni bir kaynak oluşacak. Ben bu kaynağın (en azından yarısının), Avrupa’da kazanılan puan ve geçilen turlara ödül olarak verilmesi taraftarıyım. Eğer siz mesela gruplarda kazanılan her galibiyete ekstra 3 milyon, geçilen her tura 5 milyon TL öderseniz, sanırım hocalar da, kulüpler de işin ciddiyetini bir miktar daha kavrayacaklardır.
TÜRKİYE’DEN BİR DAVID PEMSEL ÇIKAR MI?
David Pemsel, 51 yaşında bir İngiliz gazeteci. 2005’te İngiliz ITV televizyonunda çalışmaya başladı, 2006’da pazarlama sorumluluğuna terfi etti. ITV’den The Guardian gazetesine geçti, 3 yıl pazarlama müdürlüğü yaptıktan sonra 2013’te CEO vekili, 2015’te CEO olarak atandı. Guardian ve Observer’daki 4 yıllık CEO’luk döneminde grubu yeniden şahlandıran adam olarak kabul ediliyor. 3 yıl önce 87 milyon pound zararda olan grubu bugün denk bütçe noktasına getirdi. 2016’da 100 milyon pound olan operasyon maliyeti de bugün 30 milyona düşmüş.
The Guardian’daki başarılarıyla ‘medya dünyasının dâhi çocuğu’ olarak anılan Pemsel, geçtiğimiz günlerde Premier Lig CEO’su olarak atandı. Chelsea Başkanı Bruce Buck, onu şöyle tanımlıyor: “Direkt ve güvenilir biri. Guardian’ı dip noktadan tekrar kâr eden bir pozisyona getirmesi muazzam. Büyük bir lider ve Premier Lig’de de onun dönüşüm gücünden faydalanmak istiyoruz”
İngiltere’de Premier Lig özel bir şirket. Futbol Federasyonu, daha çok milli takımlardan ve yurt sathında sporun gelişiminden sorumlu. Lig yönetiminde güç bölüşülüyor. Bu gelişmeleri görünce insan düşünmeden edemiyor:
Türkiye’den bir David Pemsel çıkar mı? Galiba daha doğru soru aslında şu: Türkiye’den bir David Pemsel çıkabilir mi? Öyle bir yol var mı? Bu yoldan gelmiş birisi var mı? Ya da gelme umudu olan birisi?
HAFTANIN TESPİTİ
Loris Karius, muhtemelen yıllar sonra “Türkiye’den bir Karius geçti” diye anacağımız müstesna bir kişilik. Geçenlerde İngiliz medyasına röportaj vermiş, sezon sonunda İngiltere’ye dönmek istediğini açıkça söylemiş. Bir de Avrupa Ligi topundan şikâyetlenmiş; ‘sabun’ benzetmesi yapmış.
HAFTANIN OYUNCUSU
Milli Takım’ın sol beki Umut Meraş, Fransa 2. Ligi’nde oynuyor. Umut Meraş’ın Le Havre’dan takım arkadaşı Ertuğrul Ersoy da sakatlığını atlattı ve son 4 maçta üst üste ilk 11’de oynadı. Ligue 2’de şampiyonluk mücadelesi veren Le Havre’ı daha dikkatli izlemek lazım sanki.
Paylaş