Paylaş
Gruptan lider olarak çıkmayı geçen hafta garantileyen Beşiktaş, formalite maçında bile rehavete kapılmadı ve son periyodun kırılma anlarına dek müsabaka başa baş geçti. En kritik yerlerde sokak basketbolu ekolüyle sazı eline alan Shuler’ın beş ardışık sayısı ve Invernizzi’nin üst üste birer blok ve hücum ribaundu, maçın galibini Nanterre olarak belirledi. Sahadan 73-68 mağlup ayrılan Beşiktaş’ın en büyük sorunu, rotasyonda sağlam kalabilen iki pivotun (Sertaç ve Samet), bir vakitler “Asım Pars Sendromu” diye tabir edilen aşırı ve tez faul yapma problemini yaşaması ve bu yüzden hem hücumun hem de savunmanın kalitesinin eksilmesiydi.
Konsantrasyon ve motivasyon konusunda kuşkusuz ki işleri daha sıkı tutan taraf, ev sahibiydi. Maçın başından sonuna kadar her türlü hamlemize Schaffartzik’in dipten ve çaprazdan attığı seri üçlüklerle cevap veren Nanterre, maçın genelini ikinci ve dördüncü çeyreklerdeki talihli oyunları sayesinde önde götüren taraf oldu (“talihli oyunlar” ibaresi bir şoven hissiyat taşıyor mu diye şüpheye düşenler için, maçın tekrarını ve Konate’nin basketlerini izlemelerini tavsiye ederim).
Schaffartzik kenardayken adeta komutansız süvari alayı gibi, sadece atletizm ve birebirler üzerinden oynamaya mahkûm kalan Nanterre’e, uzunlarımızı sadece birinci ve üçüncü çeyreklerde (faul sorunları o dakikalara göre fazla kaçana dek) verimli kullanabildiğimiz için, toplama takım görüntüsüyle karşılık vermek zorunda kaldık. İlk çeyrekte Samet’in (5s) iyi oyununa karşın biri hücumda diğeri de savunmada çabucak iki faul alması, yerine giren Sertaç’ın (12s) da aynı soruna düşmekle kalmayıp, hücum ribauntlarını tamamlamak ve ikili oyunlarda devrilmek hariç maçın içine hiç girememesi, zaten kısır olan rotasyonu iyice daralttı. Odaklanmanın çok zor olduğu böylesi bir maçta, hafta sonundaki Yeşilgiresun galibiyetinden esintiler bulmak da elbette, giderek bir hayli zorlaştı.
Beşiktaş’ın perdelerden sonra savunmada adam değişmekte ve devrilen uzunlara karşı (bilhassa ters taraftan) yardım getirmekte sezon başından beridir yaşadığı sorunlar, yine rakibe sunulan gümüş tepsinin eşdeğeri oldu – mesela Aminu, 17 sayıyı bu şekilde atabildi. Zaruretten ötürü Clark 5, Weems de 4 numaraya geçinceye dek rakibe hücum ribaundu koklatmamakta ve box-out’larda gayet güzide bir iş çıkarmamıza karşın, takımın en önemli değeri olan Sertaç’ın çok yönlülüğünü ve Samet’in hırsını hemen hiç kullanamadığımız için, tüm yük kısalara bindi.
Artık hemen her takımın hususi bir odaklanma ile sıkı savunduğu Diebler yine sadece çok sınırlı bir bölümde varlık gösterebilirken, sakatlıktan dönen Boatright da yalnızca 3 dakika oyunda kalabilirken, rakibe Adams (13s 6r 3a) ve Kenan (9s 6r 5a) ile direnmek zorunda kaldık. Bu ikili hem savunmada, hem ribaunt katkılarında, bireysel hücumda hem de takımın idaresinde her bakımdan büyük oranda çok iyi bir iş çıkarsa bile, Strawberry (0/4 isabetle 0 sayı 4 asist) ve Clark’ın (1/7 üçlük) normal şartlarda atacakları sayıları kaçırmaları, Weems’in ise herkesi seven bir potaya yaranamaması, maç sonundaki geri dönüşlerimizi nihai hedefe ulaştıramadı. Elbette, son dakikaya kadar 3-4 sayı bandında bir farkla seyreden böylesi bir maçta, faul çizgisinden 9/16 isabetle oynamamız da, kendi sonumuzun başlangıcı oldu.
Böylesi bir formalite maçında bile son anlara dek kazanmak için oynayan Beşiktaş’ı değerlendirirken, günün X-Faktörü olan Erkan’ı da tebrik etmemek olmaz. Son çeyrekte çift haneli farklardan geri dönüşümüzü galibiyete çevirmeye en çok yaklaştığımız an, Erkan’ın 3/3 isabetle üçlük attığı dakikalardı – ne yazık ki Shuler, her seferinde savunmamız daha oturmadan bizi dengesiz yakaladı ve Andrew Goudelcok-Aaron Jackson’vari atışlarla serimizi baltaladı. Ayrıca kenardan gelen Ducteil’in de, tüm hantallığına rağmen zekâsı ve kalınlığı ile, Gora’lı Matczak’ı andıran katkılarıyla neredeyse Erkan kadar maça etki ettiğini belirtelim. Tchouaffe de, eskilerden Siena’lı David Moss’un üstadı olduğu o ince işleri yapma konusunda usta bir performans sergiledi.
Bu sonuçla Beşiktaş gruplar aşamasını 10 galibiyet 4 mağlubiyet ile grup lideri olarak noktalarken, Nanterre de (Nymburk’un Gora’yı yenmesi sonucu) gruptan üçüncü sırayı alarak.yükseldi. Bu maça bile galibiyet parolası ile çıkabilen Beşiktaş’ı liderlik başarısından ve azminden ötürü tebrik ederim, kısıtlı ve yorgun bir rotasyona karşın ne kadar güçlü olduğumuz bir kez daha kanıtlandı. Rakibe verilen hücum ribauntları konusundaki sorunları gerçekten istersek aşabildiğimizi gösterdik. Darısı, kronik hatalarımızın geri kalanlarına; en başta da, yetenekli uzunlarımızın erkenden ve kolayca faul yapma yatkınlıklarına, yani “Asım Pars Sendromu”na. Çünkü, tıpkı Asım’da olduğu gibi, onların maçı domine etmesinin önüne sadece bu sendrom geçebilir...
Paylaş