Paylaş
Hıncal Uluç’u kaybettik. Onunla ilgili bu yazıyı yazarken tarafsız olmayacağım.
Çünkü Hıncal abiden, tarafsız olmanın çok büyük bir erdem ve övünülecek bir şey olmadığını öğrendim ben.
Gazetecilik salt muhalefet etmekten ibaret değildi onun için. Asıl muhalefet yerleşen kalıplara, alışkanlıklara savaş açmaktı.
Taraf olmak da bunun bir parçasıydı.
Ve yeniliğe taraf olmak, eğlenceli, keyifli bir şeydi.
SARI KIRMIZI KAŞKOLU iLE DEVRiM BAŞLATTI
Sarı-kırmızı kaşkoluyla Ali Sami Yen Stadı’nın basın tribününe girdiğini görenler o anda bir gazetecilik devrimine şahit olduklarının farkında bile değillerdi.
Ankara’nın sıkıcı siyasi havasından ayrılıp İstanbul’a gelen, önce “Erkekçe” dergisiyle cinsel tabuları yerle bir eden Hıncal Uluç bu kez spor medyasının alışkanlıklarına meydan okuyordu.
O gün ilk kez bir gazeteci, taraftarlığını açıkça ifşa etmişti, Sarı-kırmızı kaşkoluyla.
- Ben Galatasaraylıyım. Tarafım. Beni bunu bilerek okuyun.
ALIŞKANLIKLARA SAVAŞ AÇTI TARAFSIZLIK MASKESiNi YIRTTI
Medya, okur hiç alışık olmadığı bir gazeteci ile o gün, ilk kez tanışıyordu.
Uluç, önce spor medyasının alışkanlıklarına savaş açtı. Buna önce en büyük yalandan başladı. Tarafsızlık maskesini yırtıp attı.
Spor-futbol sadece topla oynanan bir oyun değildi onun için.
Taraftar olmak bu oyunun ruhunda vardı ve taraf olmak onu çok daha eğlenceli hale getiriyordu.
TARZINA KARŞI ÇIKANLAR ZAMANLA ULUÇ’A DÖNÜŞTÜ
Onun için oyunun dışına da çıktı. İddialar ortaya attı. Attığı her iddia hem tabulara dokunuyor, hem de yeni bir tartışma zemini yaratıyordu.
Hıncal Uluç tarzına karşı çıkanlar bile zamanla Uluç’a dönüşmeye başladılar.
Oyunu şahsileştirdi.
Hayatta ne yapıyorsa, nasıl yaşıyorsa, futbolu da öyle yaşadı, öyle yorumladı.
Tutkuyla ve keyifle.
DOSTLUK iLE YAZISI ARASINA HiÇ KiMSEYi SOKMADI
Fatih Terim ile iyi dosttu. Ama lafını hiç esirgemeden, “Gümmm” diye girişirdi iyi dostlarına.
En çok eleştiriyi dostları alırdı.
Dostlukla yazısı arasına kimseyi sokmadı.
Eleştirdikleri ise en sevdiği dostlarıydı.
HAKEM ELEŞTiRMENLiĞi ONUNLA HAYATIMIZA GiRDi
90’lı yıllarda Erman Toroğlu ile “Kale arkası” programını yaptı.
Bugün televizyonlarda izlediğimiz spor yorumculuğunun temellerini birlikte attılar.
Hakem eleştirmenliği Hıncal Uluç ile hayatımıza girdi.
“Tarafsız yorumcular”ın hayatına Skor-kulüp- futbolcu üçlemesinin dışında hakem eleştirmenliği kavramını o yerleştirdi.
Kısacası VAR yokken, Hıncal abi VAR’dı.
90 DAKiKA iLE TV’DE ‘KONUŞAN KAFALAR’ DÖNEMiNi BAŞLATTI
90 dakika programıyla televizyonda “Konuşan kafalar” dönemini başlattı. Bugün her haber programında izlediğimiz siyasi yorumcular döneminin temellerini de o dönemde o programla attı. Kavga etmenin, tartışmasında aslında bir eğlence olabileceğini gösterdi.
RAKiPLE BÜYÜMEYi, GELiŞMEYi ARZULAYAN ‘SON MOHiKAN’DI O
Bilinenin ve inanılanın aksine Hıncal Uluç rakibe düşman değildi.
Rakiple birlikte büyümeyi ve gelişmeyi arzulayan “Son Mohikan”dı o.
Hürriyet Gazetesi ile Sabah Gazetesi’nin tiraj rekabetine girdiği dönemde, Hürriyet Spor dergisine yazı yazmasını istedim. “Sen varsan, ben de varım” diyerek ikiletmedi bile teklifimi. Ve yazdı. Tüm eleştirileri göğüsleyerek.
MAHŞERiN 4 ATLISI YiNE BiR ARAYA GELDi
Hıncal Uluç benim kişisel tarihime damga vurmuş akıl hocamdı.
Çoğu zaman yolumu aydınlattı. Şimdi yukarıda...
Kenan Onuk, Cüneyt Koryürek, Nuyan Yiğit ile birlikte mahşerin 4 atlısı yine bir araya geldi.
Zaman hızlı geçiyor Hıncal abi.
Sensiz hiç geçmeyecek gibi. Elveda büyük devrimcim.
Paylaş