Güncelleme Tarihi:
Galatasaray Odeabank'ın teknik açıdan yaşadığı sorunlarını, maç öncesi planların ve maç içi hamlelerin Euroleague'in emrettiği seviyenin altında kalıyor olmasını daha dikkatli değerlendirmek gerekir.
ADALETSİZ ROL DAĞILIMI
Ergin Ataman, Dentmon-Smith ikilisinden faydalanamayacağına çok erken karar verdi ve bu kanaate vardığı tarihten itibaren yükün en ağırını Sinan Güler'e bindirmeye başladı. Kalan her oyuncuya konforlu bir basketbol ortamı sunma çabası içinde savunmadan hücuma bütün yük Sinan'ın omuzlarında kaldı. Üst düzey hedeflere sahip hiçbir takımda rol paylaşımı bu kadar adaletsiz yapılamaz, yapılmamalı. Ana rotasyonun savunmada temel direnç noktası Sinan, oyun kurucu Sinan, temel delici Sinan, topu karşıya geçiren Sinan. Bu dengesiz rol dağılımının amacı Sinan üzerinden her oyuncuya elverişli şartları yaratmak. Hiçbir düzen böyle işlemez.
HER YOL AYNI KAPIYA ÇIKIYOR
Yapılacak her değerlendirme sonucunda varılacak nihai sonuç şu. Galatasaray Odeabank tek boyutlu hücum ve savunma planlarına sahip ve bundandır ki Euroleague seviyesine ait olamadı bir türlü. Bir Ergin Ataman takımı için şaşırtıcı olan da bu zaten.
Jon Diebler üzerinden oynanan setler bu tek boyutluluğa somut bir örnek teşkil ediyor. Çok özel bir şutöre sahipseniz ve bu şutör topsuz koşular üzerinden skor üretebiliyorsa o oyuncunun kullanımında yalancı koşulara olan ihtiyacınız mutlaktır. Yani nihai amaç Diebler'a boş şut pozisyonları hazırlamak olsa da Diebler'ın dağıttığı savunma konsantrasyonun yarattığı potansiyel bir kolay skor fırsatı açısından Diebler ile ters istikamette ikinci bir topsuz koşuyu başlatmak zorundasınız. Ergin Ataman'ın tasarladığı planlarda ise Diebler rakip yarı sahada dört nala koşular yaparken onun savunmacısının yolunu kesecek perdeleri yapan bir oyuncuyu bekletiliyor. Sorun şu ki tek bir oyuncu oradan oraya koşarken kalanların amacı bu oyuncunun savunmacısına perde yapmak ise, bu durum rakip takımlar için savunması hayli kolay bir plandan başka bir şey ifade etmiyor.
POTAYA YAKLAŞMAK MÜMKÜN DEĞİL
Hareketsizliğin bütün bir oyun planını sarmalaması potaya giden yolların tıkanmasına neden oluyor haliyle. Bu sebeptendir ki son maçlarda Galatasaray Odeabank'ta potaya gitmek üzere en ciddi denemeler her defasında Micov'dan geliyor. Zira topsuz hareketin oldukça kısıtlı olduğu bir düzende bir oyuncunun potaya gidebilmesi bir yana, yaklaşabilmesi için yüksek bir pozisyon bilgisi ve saha hakimiyetine sahip olması lazım. Sezonun ilk 2 aylık sürecinde ufak bir boşlukta potaya akıp giden Sinan'ın bu denemelerinde ciddi tedirginlikler yaşamaya başlamasının sebebi de hücumda yaşanan tıkanıklıktan başka bir şey değil.
Öte yandan Micov çok ama çok üst seviyede olan saha hakimiyeti neticesinde
potaya gidebilmek için bulduğu en dar boşlukları bile labirentten çıkmaya çalışır gibi değerlendirmeye çalışıyor, üst düzey bir penetreci olduğundan değil.
SAVUNMA DA SORUNLU
Savunma tarafı da aynı tek boyutluluktan nasibini alıyor. Çok açık bir atletizm sorunu var Galatasaray Odeabank'ın. Sadece savunma disiplini yüksek iki oyuncu ile -Göksenin ve kağıt üzerinde Sinan- bu sorunu çözmek mümkün değil. Örneğin Göksenin Köksal'ı oyuna alarak belirli bir seviyeye kadarsavunmayı toparlayabiliyorsunuz ancak Euroleague seviyesiyle muhatap olduğunuzda daha fazla atletizm ve aksiyonların kesin olduğu planlar gerekli. Nitekim savunma konsantrasyonu üst seviyede de olsa Göksenin her perdede takılıyor. Sinan da öyle.
Aslında ikili oyun savunması Galatasaray Odeabank'ın en önemli sorunlarından biri. Kısalar yeterli dirence ve atletizme sahip değil. Öyleyse bu sorunu yamalarla da olsa katlanılabilir kılmak gerekir. Bu, rakip hücumların yaptığı her perdede toplu kısaya ikili sıkıştırma yaparak püskürtmek de olabilir şutları belirli oranda kısaların şutlarını riske etmek de. Tedirgin olmak, kararsız kalmak ise yapılabilecek en büyük hatalar. Galatasaray Odeabank bunu yapıyor. Her perde sonrası kararsızlıklar yaşanıyor. Pleiss sahadayken ikili oyunlarda mümkün olduğunca onu potaya yakın tutma kararı, en azından verilmiş bir karar olması nedeniyle Tyus'ı oyunda tutmaktan çok daha geçerli bir tercih olabiliyor.
GALATASARAY'IN BİRAZ DAHA UZUN OLMASI LAZIM
Peki Anadolu Efes ile oynanan son Euroleague karşılaşmasında boyalı alanda Tyus'ın maçın başlarında kurduğu hakimiyetin oyun düzenindeki yeri ne olmalı? Hiç şüphesiz daha fazla. Paradokslar var elbette. Sonuçta Galatasaray Odeabank'ın biraz daha uzun olması lazım. Topsuz hareket Euroleague için gerekli olanın çok altındayken oyuncuların hareket alanını arttırabilmek için her parçanın şut tehdidine sahip olması lazım. Ama diğer tarafta savunmada sürekli zaaflar yaratan kısalar öylece dururken çember savunma içgüdüleri daha yüksek, daha atlet, çabuk ayaklı bir uzun gerekli.
Alınan kötü sonuçlar, sezon başında ortaya atılan hedefler sebebiyle her kararın merkezinde olmasa çok daha sağlıklı bir Galatasaray Odeabank görmek mümkün olabilirdi.
Aynı şekilde Euroleague seviyesinde bulunulan konumun bir yıl öncesinde Eurocup içerisindeki konuma göre çok daha farklı olduğu kabul edilmiş olsa, Euroleague ihtiyaçlarının niteliği daha gerçekçi tespit edilse sezon içerisinde yaşanan sıkıntılara verilen reaksiyonlar muhakkak daha gerçekçi olurdu. En basitinden Russ Smith ve Justin
Dentmon gibi iki önemli yeteneğin ardından mutlak bir düzene ihtiyacı olan Bruno Fitipaldo transfer edilmezdi bu karmaşık takıma. Daha ötesinde Smith ve Dentmon karşısında daha sağlıklı bir pozisyon alınır, belki de ilerleyen zamanda ihtiyaçları olan oyun düzeni oluşturulurdu.
ATAMAN 'PANİK' BUTONUNA HENÜZ İKİNCİ AY DOLMADAN BASTI!
Galatasaray Odeabank ve Ergin Ataman Euroleague'de yapılacak son şeyi yaptı ve panik butonuna henüz sezonun ikinci ayı dolmadan bastı. Devamında belirli bir seviyeyi vaat eden Pleiss temelli bir oyun planı uygulamaya sürülse de panik hali bu planda diretmeyi bir ay gibi kısa bir süre için bile imkansız kıldı. Bundan sonrası için de parlak bir Galatasaray Odeabank görülemeyeceği Ergin Ataman'ın, Hürriyet'e verdiği röportajda bizzat kendisi tarafından teyit edildi zaten.
Peki Spor Toto Basketbol Süper Ligi 14. hafta maçında Anadolu Efes'e karşı ikinci periyotta başarıyla uygulanan topu koşturma planı gelecek açısından ne getirir? Oyuncular yeteri kadar hareketli değilse topun hızını, oyun aklı yüksek oyuncuların doğru saha içi yerleşiminden beslenerek arttırmak. Rakip savunmaların yerleşimini topu hızlandırarak bozmak. Fena fikir değil. Ancak sezon içerisindeki üçüncü oyun planı bu. Dolayısıyla diretmek, güvenmek gerekir. Kuşkular tam da bu noktada başlıyor zaten.