Güncelleme Tarihi:
Aykut Kocaman'ın röportajının bazı bölümleri şöyle:
"BEN TÜRK EKOLSÜZLÜĞÜNE YAKINIM"
- Hangi ekole yakın olduğunuzu düşünüyorsunuz? Alman, İtalyan, Hollanda ya da bir diğeri?
Ben, Türk ekolsüzlüğüne daha yakın olduğumu hissediyorum. Bizimkisi de ayrı bir ekol işte; kaos. Bütün mesele de bunu biraz daha düzenli bir kaos haline getirebilmek zaten. Kaosu organize etmemiz lazım, benim yapmaya çalıştığım da bu.
"ALEX DÖRT GÜNDE DEĞİŞTİ!"
- Süper Final’in sonundaki Galatasaray maçında Alex’i yedek soyundurmanızın nedeni neydi?
Alex zaten 20 gündür antrenman yapmıyordu sakatlığı yüzünden. Galatasaray maçında tarak kemiğine darbe almıştı. Ardından bir tek Beşiktaş maçında oynadı, sonra zaten oynamadı. Antrenmansız halde, o maça kadar geldi. Pazar günüydü galiba, Trabzonspor’u yenmiştik, maçtan sonra Samet’le geldi yanıma “Hocam” dedi, “Takım çok iyi oynadı, mükemmel mücadele etti, tebrik ederim, çok sevindim, lütfen Galatasaray maçında beni düşünmeyin, başınızı ağrıtmayayım hiç.” Muazzam bir şey bu. Düşünsenize, nasıl olgun, nasıl fedakar bir davranış biçimi.
"YİNE DE MAÇ KADROSUNA ALDIM ONU"
Yine de maç kadrosuna aldım onu. Planım da şuydu; Galatasaray zaten agresif gelecek, bizi dağıtmaya, demoralize etmeye çalışacak, o dönemi çok pas yapıp atlatmamız gerekiyor, sonra oyunu kanatlara götürüp onları kendi sahalarına iteriz, ikinci yarıya da aynı stratejiyle başlar, son 30 dakika oyuncu değişiklikleri ile birlikte, Alex falan, skora gideriz...
"SEMİH'İN POZİSYONUNU HİÇ UNUTAMAM"
Her şey A’dan Z’ye tıkır tıkır giderken büyük de bir şansımız oldu; Elmander sakatlandı ilk yarı, Galatasaray’ın hücum gücü ortadan kalktı, maçı rakip sahaya yıktık. Pozisyon da yakaladık ama olmadı. Semih’in pozisyonunu unutamam; bir metreden kafayı vurdu, Muslera bile gözlerini kapayıp atladı ama top omzundan döndü. Sahne sahne aklımda hepsi.
"DIA KIRMIZI KARTI GÖRÜNCE HER ŞEY BİTTİ"
Dia da kırmızı kartı görünce her şey bitti zaten. Alex’i alıyordum oyuna, onun yerine girecekti. Kırmızı kart olunca Alex’e “Kaptan” dedim, “Bir dur, başka bir şey yapmamız lazım, bir dakika bekle, gireceksin yine.” Ama onun yerine koy kendini; kaptansın, böyle bir maçta yedekten oyuna girmeyi içine sindirmişsin, kenara gelmişsin, son anda sana bekle demişler... O da düştü tabii, hayır gelmedi sonra. Ne maç kaldı, ne oyun.
- Maç sonu nasıldı?
Faciaydı. İlk şok durumu var ama o durumda dahi gittim Fatih Terim’i tebrik ettim. Taraftarımız da bizi alkışladı, sonra içeri girdim. Ardından gelişen olaylar da aslında o maçta kazanma ihtimalimizin ne kadar düşük olduğunu bir kez daha gösterdi. Ortada hiçbir şey yokken polis girdi sahaya, sahanın her tarafına gaz, her tarafına... Sonra ortalık karıştı zaten.
Düşünsene; ben içeri girmişim, “Olmadı” diyorum içimden ki hayatta mesleki anlamda olmasını bu kadar istediğim hiçbir şey yoktur hem de hiç... Tek bir şeyi değiştirme şansı verseler bana o güne dönerim, muazzam bir cevap vermedir bu, yapılan her şeye karşı. Bizim cephemizden tabii. Neyse, gittik içeri, çocuklara teşekkür ettim, odaya çekildim. Sonra zaten olaylar başlamış. Kızımı, eşimi falan koridorlarda buldum da içeri aldım. Kardeşim küçük kızımla beraber o karambolde onlardan ayrı düşmüş. Nerede oldukları belli değil. Bir saat sonra ulaşabildik. Öyle acayip bir gündü.