Güncelleme Tarihi:
2022 Dünya Kupası’nda boy gösteren Afrika ülkeleri beklentilerin ötesinde bir performansla tüm dikkatleri üzerlerine topladı.
Afrika futbolu bugüne kadar dünyaca ünlü isimler yetiştirmiş olsa da Dünya Kupaları tarihinde önemli bir başarı ortaya koyamamıştı. Bu anlamda Katar 2022 Afrika takımları için önemli bir kırılma noktası oldu.
Tunus, Senegal, Kamerun ve Gana, gruplarda gösterdikleri performansa rağmen turnuvadan elense de Fas tarihinde ilk kez İspanya gibi güçlü bir rakibi devirerek yarı finale çıkma başarısı gösterdi.
“Kara Kıta”nın bu beklenmeyen çıkışı Avrupa merkezli endüstriyel futbola ağır bir darbe olarak nitelendirilirken, Afrikalı antrenörlerin çalıştırdığı takımlar bir dönemin “büyük” rakiplerine geçit vermedi. Peki bu nasıl oldu? Afrika ülkelerinin performansları gözle görülür şekilde nasıl arttı? İlk kez yarı finale çıkma şansı yakalayan Fas için Fransa maçı ne anlama geliyor?
AFRİKA KİMLİĞİ İÇİN ÖNEMLİ ADIMLAR ATILDI
Afrika’nın yetenekli futbolcuları ağırlıklı olarak Avrupa’nın önde gelen kulüplerinde top koşturuyor. Bununla birlikte, uzun yıllardır Avrupalı antrenörlerle sahaya çıkan Afrika ülkeleri, bu turnuva sürecinde önemli yapısal değişikliklere gitti.
Dünya Kupası'nda mücadele eden beş Afrika ülkesi, bir dönem milli formayı terleten deneyimli isimlerin yönetiminde turnuvaya katıldı. Aliou Cissé (Senegal), Rigobert Song (Kamerun), Walid Regragui (Fas), Otto Addo (Gana) ve Celal Kadri (Tunus) Avrupa’nın çeşitli liglerinde kariyerlerini tamamladıktan sonra milli takımlarının başına geçti ve önemli başarılara imza attı.
Avrupa futbolunun içinden çıkan ve oyun kültürünü iyi bilen teknik adamların yönettiği Afrika takımları, Fransa, Brezilya, Portekiz ve İspanya gibi önemli rakipler karşısında galibiyetler aldı.
‘BENİM İÇİN İMKÂNSIZ BİR İKİLEM’
Afrika futbolunun parlayan yıldızı Fas ise tüm tahminleri boşa çıkararak tarihinde ilk kez Avrupa takımlarının taht kurduğu bir turnuvada bir devrim gerçekleştirdi. Bugün Fransa karşısında sahaya çıkacak olan Kuzey Afrika ülkesi için bu maçın tarihsel önemi çok büyük.
Fransa'nın en ünlü stand-up komedyenlerinden Jamel Debbouze, Fransa-Fas karşılaşmasında kimi destekleyeceği sorulduğunda ilk kez mizaha sarılmadan cevap verdi. Faslı bir ailenin çocuğu olarak Paris'te dünyaya gelen 47 yaşındaki Debbouze, “Sanki sahada annem ve babam karşı karşıya geliyor. Benim için imkânsız bir ikilem” ifadesini kullandı.
Bir dönem Fransa’nın buyruğu altında yaşayan Faslılar için bu karşılaşma, futbolun çok ötesinde bir anlam taşıyor. 1884'ten itibaren İspanyol himayesi altında olan Fas, 1912-1954 yılları arasında Fransa’nın sömürgesi haline geldi. Uzun süren bir mücadele sonucunda 1956'da bağımsızlığını kazanan Fas, savaş sonrası ekonomik belirsizlik nedeniyle madenlerde ve fabrikalarda çalışmak üzere Fransa’ya büyük işçi göçleri verdi.
Bugün Fransa'da Cezayir kökenlilerin ardından en büyük ikinci göçmen grubu olan Fas asıllıların, anavatanlarına olan bağlılığı bir hayli fazla. Öyle ki Dünya Kupası’nda alınan galibiyetler sonrasında kültürel miraslarını açıkça dışa vurma fırsatı yakalayan Fas kökenliler Avrupa'nın çeşitli şehirlerinde büyük kutlamalar düzenledi.
FAS'IN ZAFERİ SONRASI BELÇİKA, FRANSA VE HOLLANDA SAVAŞ ALANINA DÖNDÜ
Başta Fransa olmak üzere İspanya ve İtalya’da sağ popülist eğilimlerin göçmen karşıtlığı üzerinden hızla yaygınlaştığı ve göçmenlere yönelik saldırıların giderek arttığı bir dönemde, Dünya Kupası'nda alınan peş peşe galibiyetler on binlerce Afrikalı göçmenin sokaklara akın etmesine neden oldu.
Brüksel, Anvers, Amsterdam, Lahey ve Rotterdam'daki kutlamaların bir süre sonra isyana dönüşmesi üzerine polis ekipleri ile taraftarlar arasında yer yer çatışmalar yaşandı.
Fas’ın Portekiz’i yenerek yarı finale yükselmesi sonrasında ise Champs Elysées'de toplanan 25 bin taraftar, Paris sokaklarını Fas bayraklarıyla donattı. Fakat bu başarı sadece Fas’ın zaferi olarak görülmedi; Cezayir, Tunus ve Filistin bayrakları da sokaklardaydı.
‘STADYUMDA OĞULLARI İÇİN DUA EDEN ANNELERİ GÖRDÜK’
Portekiz zaferinin ardından başörtülü annesiyle sahada dans eden Paris doğumlu Faslı oyuncu Sofiane Boufal’ın videosu sosyal medyada milyonlarca kişi tarafından paylaşıldı.
Avrupa’da yaşanan “asimilasyona” ve “ötekileştirmeye” cevap niteliğinde olan bu tablo milyonlarca Afrikalının ve Ortadoğulunun gündemindeydi.
Bir Fransız finans şirketinde çalışan Fas kökenli Fransız Sahar Amarir, görüntüleri izlerken duygulandığını söyledi ve ekledi:
“Stadyumda oğulları için dua eden anneleri ve sahada dua eden oyuncuları gördük. Bu tablo bir Ortadoğu ülkesinde yaşandığı için doğal karşılanabilir ancak, Fransa'da yaşansaydı kimse tarafından olumlu karşılanmayacaktı.”
BUGÜNE GELEBİLMEK İÇİN BÜYÜK MÜCADELE VERİLDİ
Afrika ülkeleri bu noktaya gelebilmek için tarihte büyük zorlukları aştı. İlk kez 1934’te Dünya Kupası'na katılan Mısır’ın ardından 1970’lere kadar başka bir Afrika takımı uluslararası mücadeleye dahil olamadı.
Afrika Futbol Konfederasyonu (CAF) 1957'de kurulmasına rağmen Afrika takımları turnuvanın doğal katılımcıları değildi. Dünya Futbol Federasyonu'nun (FIFA) 1966 Dünya Kupası eleme sisteminde, Afrika, Asya ve Okyanusya ülkeleri arasından sadece bir takım turnuvaya katılabiliyordu.
1970’e gelindiğinde Güney Afrika’nın turnuvaya dahil olabilmesi için FIFA tarafından Afrika kıtasına bir "takım kontenjanı" açıldı. Bu boşluğu değerlendiren Fas, 1934’ten sonra turnuvaya katılan ikinci Afrika takımı olarak tarihe geçti.
1978 Dünya Kupası'nda Tunus’un Meksika’yı 3-1’lik skorla yenmesi kıtanın ilk galibiyeti anlamına geliyordu. 1990’da düzenlenen kupada bu sefer Kamerun sahneye çıktı ve ilk kez bir Afrika ülkesi çeyrek finale adını yazdırmayı başardı. Peşi sıra, 2002 ve 2010 yıllarda Senegal ve Gana’nın başarıları, Avrupa kulüplerinin Afrikalı genç yeteneklerle yakından ilgilenmesini sağladı.
1982 ‘ŞİKE’ SKANDALI AFRİKA ÜLKELERİNİ AYAĞA KALDIRDI
1982 Dünya Kupası'nda ise dünya, Kuzey Afrika ülkesi Cezayir’in kupadan elenmesi için yapılan “şike” skandalıyla sarsıldı. Turnuvanın B Grubu'nda mücadele eden Cezayir, Batı Almanya’yı yenerek büyük bir avantaj yakaladı.
Sonraki karşılaşmada Avusturya’ya 2-0 yenilen ve grubun son maçında Şili’yi 3-2’lik skorla yenen Cezayir, gruptan çıkma şansını Almanya ve Avusturya arasında oynanacak maçın sonucuna bıraktı.
Avusturya yenerse Batı Almanya eleniyordu; Batı Almanya 2 veya daha farklı bir skorla kazanırsa Avusturya kupaya veda edecekti. Fakat Batı Almanya’nın maçı 1-0 kazanması iki takımın da tur atlaması için yeterliydi. Öyle de oldu; aynı dili konuşan iki ülke aralarında anlaşarak Cezayir’i turnuvanın dışına itmeyi başardı.
Ancak bu galibiyet kimsenin yüzünü güldürmedi. Alman ve Avusturyalı taraftarlar için oynanan futbol bir utanç kaynağıydı. Bu karşılaşmanın ardından FIFA, format değişikliğine giderek grupların son maçlarının aynı saatte oynanmasına karar verdi.
Avrupa futbolunun utançla izlediği bu maç, Afrika futbolu için ayağa kalkmanın ilk adımıydı. 1986’da Cezayir, 1990’da Fas, 1994’te Kamerun, Senegal ve Nijerya gibi takımların gelişimlerinin ilk sinyalleri ortaya çıkmaya başlamıştı.
FAS BİR RÜYAYI GERÇEKLEŞTİRMEYE HER ZAMANKİNDEN DAHA YAKIN
Dünya Kupaları tarihinde yok sayılan Afrika ülkeleri gelinen noktada dev futbol ekolleri karşısında önemli başarılara imza atıyor. Fas ise “Kara Kıta”nın neleri başarabileceğini kanıtlamak istiyor ve Fransa karşısına galibiyet parolasıyla çıkıyor.
Turnuvanın başından itibaren takip edenler, Fas’ın defans ağırlıklı bir oyun anlayışı benimsediğine ve kontra ataklarla önemli pozisyonlar yakaladığına tanıklık etti.
Bireysel yetenekleriyle ön plâna çıkan Faslı futbolcular oynadıkları takım oyunuyla da seyir zevki yüksek karşılaşmalara imza attı. Sözün kısası Fas, final için hiç de hafife alınmayacak bir aday.
Fas'ın bu turnuvadaki başarısı, ilerleyen dönemlerde Dünya Kupalarında, Afrika ülkelerinin prestijini daha da artırabilir. Öyle ki Kanada, Meksika ve ABD'nin ev sahipliğini yapacağı 2026 Dünya Kupası'na 32 yerine 48 takımın katılacak olması, Mısır başta olmak üzere diğer önemli Afrika takımlarının da önünü açacak.
Kısacası bir sonraki turnuvada Fas’ın çizdiği yolda ilerlemek için mücadele edecek daha fazla Afrika takımı olacak.
Fas'ın Afrika kıtası için oldukça önemli bu başarısının sonsuza dek unutulmayacağını şimdiden söyleyebiliriz. Yarattıkları örneğin farkında olan Fas Teknik Direktörü Walid Regragui, “Afrika futbolu genellikle vasatın altında olarak tanımlanırdı. Diğer ülkeler kadar iyi olmadığı her fırsatta söylendi. Ancak bu Dünya Kupası'nda herkesin karşısında çıkabileceğimizi gösterdik” dedi ve ekledi:
“Dünya Kupası gelip çattığında, sıkılıkla Avrupa takımları veya Güney Amerika takımları hakkında konuşuruz. Biz ise gelecekte daha fazla Afrikalı takımın final için mücadele ettiğini görmek istiyoruz. Neden gelecekte bir Afrika ülkesi Dünya Kupası’nı kaldırmasın?”
İşte, Fas bu rüyayı gerçekleştirmeye her zamankinden daha yakın…
The Athletic'de yayımlanan "Why this World Cup is Africa’s most successful ever" ve Financial Times'da yayımlanan "World Cup success gives Moroccan diaspora chance to celebrate cultural roots" yazılarından derlenmiştir.