Güncelleme Tarihi:
Sosyal medyanın henüz hayatımızda olmadığı yıllardı. Kara haberler bugünkü kadar tez duyulmuyordu o zamanlar. Oyuncular arasında kulaktan kulağa yayılan bilgi parçacıkları kötü bir şey yaşandığına işaret ediyordu ancak olayın boyutlarının anlaşılması için biraz daha vakit geçmesi gerekecekti.
Aliou Cisse, İngiltere Premier Ligi'nde top koşturan Birmingham City'e transfer olalı çok olmamıştı. Cisse, aşağı yukarı bir hafta boyunca, takımın geri kalanıyla birlikte antrenmanlara katıldı. O sırada içinde fırtınalar kopmakta olduğunu ise kimse bilmiyordu. Yüzünden gülümsemesini hiç eksik etmiyordu. Daha sonra bu tavrını, "Ekibin geri kalanını ruh halimden korumak istedim" diye açıklayacaktı.
Hafta sonu geldi, Cisse takım arkadaşlarıyla birlikte bir otobüse binip West Ham'a doğru yola çıktı. Maç, Birmingham City'nin 2-1'lik üstünlüğüyle sonuçlandı. Cisse, 90 dakika boyunca sahada ayak basmadık yer bırakmadı.
Cisse'nin Birmingham'daki takım arkadaşlarından Michael Johnson, The Athletic'e yaptığı açıklamada, "O gün yaptığı şeyler, bu adam hakkında çok şey anlatıyor" dedi ve ekledi: "Ben dahil çoğu insan eve dönüp biraz ara vermek isterdi. Ama Aliou oynamak istedi. Bu, kişinin gücünü ve karakterini gösteren bir şey."
Önceki hafta yaşananlara dönersek...
Cisse, Birmingham'ın dış mahallelerinden birinde bulunan apartman dairesinde televizyon izliyordu. Bir anda MV Le Joola isimli feribotun, Gambiya açıklarında battığına dair bir son dakika haberi yansıdı ekranlara.
Ertesi gün Cisse'nin telefonu çaldı. Karşıdaki ses, ailesinden 12 kişinin söz konusu feribotta olduğunu söylüyordu. Cisse'nin bir kız kardeşi, teyzeleri enişteleri, yeğenleri ve kuzenleri batan feribotla birlikte Atlas Okyanusu'nun derin sularında kaybolmuştu.
Cisse telefonu kapattı ve paniğe kapıldı. "En zor kısım beklemekti" diye anlatacaktı o anları daha sonra ve şöyle devam edecekti:
"Doğru bilgilere sahip birilerine ulaşabilmek çok zordu. Bir noktada insanlar 'Gerçek değil bu' demeye başladı. Kimileri feribotun karaya çoktan yanaştığını söylüyordu. Öyle anlarda nefesinizi tutup beklemeye başlıyorsunuz. Ta ki 30 dakika sonra başka biri 'Yok, yok, asıl bu gerçek değil. Feribot henüz gelmedi' diyene kadar..."
TARİHİN EN BÜYÜK CAN KAYIPLARINDAN BİRİ YAŞANDI
Senegal hükümetinin işlettiği Le Joola, 580 yolcu kapasiteli bir feribottu. Ancak ülkenin güneyinde bulunan Ziguinchor'dan başkent Dakar'a olan bu seferde, yolcu kapasitesi fazlasıyla aşılmıştı. Üstelik hava fırtınalı, dalgaların boyu yüksekti. Her şey birkaç dakika içinde oldu; alabora olan feribot batmaya başladı.
Güverteler, biletleri bile olmayan çocuklar, ahşap döşemelere uzanmış kadınlar, hayatlarındaki tüm varlıklarını sırtlarındaki çantalara sığdırmış adamlarla doluydu. Yolculardan sadece 64'ü kurtulabildi. Birçoğu çocuk 1863 kişinin hayatını kaybettiği kaza, insanlık tarihinin en büyük sivil denizcilik felaketlerinden biri olarak kayda geçti. (1912'de Titanic battığında can kaybı 1500'ün biraz üzerindeydi.) Ölenler arasında Senegallilerin yanı sıra Kamerun, Gine, Gana, Nijerya, Fransa, İspanya, Norveç, Belçika, Lübnan, İsviçre ve Hollanda gibi birçok ülkenin vatandaşları da vardı.
Cisse, o sırada 26 yaşındaydı ve bu akıl almaz trajediyi yaşamasına rağmen sahaya çıkma gücünü bir şekilde içinde bulabildi. Daha sonra yapacağı açıklamada: "Her şeyi kendime sakladım" diyecek ve ekleyecekti: "Çok karmaşık ve zor bir gündü ama ailemin onlar için güçlü olmama ihtiyaçları vardı. Benim varlığıma ihtiyaçları vardı. Zayıf olamazdım."
Aynı Cisse, 20 yıl sonra teknik direktör olarak ülkesinin milli takımını Dünya Kupası'nda ilk 16'ya taşıdı.
Johnson, "Bu felakette ailesinin bu kadar çok üyesini kaybetmişken birkaç gün sonra takımla birlikte sahaya çıkabilmiş olması çok gerçeküstü görünüyor" dedi ve ekledi:
"Bugünden geriye baktığımda 'Eğer sen bir insan ve bir oyuncu olarak böyle biriysen, o zaman teknik direktör olarak takımını nasıl bir liderlik anlayışıyla yönetiyorsun kim bilir...' diye düşünüyorum. Dolayısıyla Senegal'i buralara getirmiş olması beni şaşırtmıyor. Aliou gücü, cesareti, değerleri gerçek bir adam. Uluslararası arenada yaptıkları sürpriz değil çünkü bir oyuncu olarak sahaya kattıklarını ve kendisi için çok karanlık günlerde bile nasıl öne çıktığını hatırlıyorum."
SENEGAL'İN ÖNEMLİ BAŞARILARINDA HEP O VAR
Senegal'in Doha'daki kampında biraz vakit geçirmek, Cisse'nin hiçbir zaman 26 Eylül 2002'de yaşanmış bu trajik olayla hatırlanmak istemediğini anlatıyor.
Senegal Milli Takımı 2002 yılında Joola trajedisinden birkaç ay önce tarihinde ilk kez Dünya Kupası'nda çeyrek finale yükseldiğinde, Cisse takım kaptanıydı.
Aynı yıl oynanan Afrika Uluslar Kupası finalinde Kamerun'la oynanan karşılaşmada kritik bir penaltı kaçıran Cisse, Senegal 1957'den beri düzenlenen turnuvada ilk kez geçen sene şampiyonluğa ulaştığında ise teknik direktörlük koltuğunda oturuyordu.
Senegal'i 22 Haziran 2002'de oynanan çeyrek final müsabakasında 1-0 skorla eleyen ise hatırlanabileceği üzere, Milli Takımımız olmuştu. İlhan Mansız'ın 94'üncü dakikada kaydettiği gol, Dünya Kupası tarihinin son altın golü olarak tarihe geçmişti.
Senegal'i 22 Haziran 2002'de oynanan çeyrek final müsabakasında 1-0 skorla eleyen ise hatırlanabileceği üzere, Milli Takımımız olmuştu. İlhan Mansız'ın 94'üncü dakikada kaydettiği gol, Dünya Kupası tarihinin son altın golü olarak tarihe geçmişti.
SAYGI UYANDIRAN BİR TEKNİK DİREKTÖR
Cisse "Teranga Aslanları" olarak da bilinen takımın ruhunu her şeyiyle yansıtıyor. Ne var ki takımdaki futbolcuların birçoğu, teknik direktörlerinin yaşadığı trajediyi ve sonrasında yaşanan soruşturmaları hatırlayamayacak kadar genç.
Joola'yı bilen oyuncular ise o büyüklükteki bir felaketin, bugünkü Cisse'yi nasıl şekillendirdiğini anlayabiliyor. Öğrencileri Cisse'nin saygı uyandıran ve ekipte birlik duygusunu güçlendiren bir teknik direktör olduğunu söylüyor.
Cisse takımda "Patron" olarak görülüyor. Nitekim Johnson da 20 yıl önceden hatırladığı Cisse için "Roy Keane'e çok benzeyen bir kişilikti, çok açık sözlüydü, çok netti. O bir liderdi ve bu pozisyonunun arkasını her zaman doldurdu" diye konuştu.
Birmingham City'nin Ocak 2003'te renklerine bağladığı eski milli futbolcu Matthew Upson da "Cisse'nin başkalarından farklı bir yanı vardı. Bunu davranışlarında ve yaşadıklarıyla başa çıkma biçiminde görebiliriniz. Şu an taç çizgisinin kenarında ona bakıyorum ve bir yoğunluk görüyorum. Gözlerinden okunuyor" dedi.
Upson, "Antrenmanlarda hep çok ciddiydi. Her zaman her şeyini ortaya koyardı çünkü o tipte bir oyuncuydu. Top çalma konusunda mükemmel bir orta saha oyuncusuydu. Agresifti, karakterliydi" ifadelerini kullandı.
SESSİZLİĞİNİ YILLAR SONRA BİR BELGESEL İÇİN BOZDU
Cisse aynı zamanda oldukça ketum bir insandı. Joola felaketinin ardından iki hafta mazeret izni aldı ve Senegal'e gitti. Bu süreçte Nijerya'ya karşı oynanan ve geliri kazada yaşamını yitirenlerin ailelerine verilen bir yardım maçında sahaya çıktı. Ardından İngiltere'ye döndü.
Dönüşteki ilk maçında Birmingham, Manchester City ile karşı karşıya geldi. Maç öncesi Birmingham taraftarları tribünlere dev bir Senegal bayrağı asmıştı ama Cisse'nin takım arkadaşları konuyu nasıl açacaklarını bilemiyorlardı. Nihayetinde Cisse takıma geleli daha birkaç ay olmuştu. Zaman zaman tek derdinin futbolunu oynayıp maçını kazanmak olduğu izlenimini veriyordu ve herkes bu duruma saygı gösteriyordu.
Cisse'nin Senegal'in teknik direktörü olarak geçirdiği yedi yılda da durum aynıydı. Bu süreçte yaşanan trajediden bahsetmeye hevesli göründüğü anların sayısı bir elin parmaklarını geçmedi. Gazeteciler de Joola'nın Cisse için her daim zor bir konu olacağı gerçeğini kabul ederek basın toplantılarında olayı gündeme getirmemeyi tercih etti.
Dolayısıyla Cisse'nin BBC Africa'nın kazanın 20'nci yıldönümü için hazırladığı "The Joola: Africa's Titanic" belgeseline konuşmayı kabul etmesi biraz şaşırtıcı oldu.
Genç neslin yaşananları ve olayın Senegal'in ve Afrika'nın tarihindeki yerini bilmesini istediği için konuşmayı kabul ettiğini söyleyen Cisse, "Hatırlamalıyız" dedi.
Cisse şöyle devam etti: "Kaybettiklerimizi, babadan toruna yok olan bütün o aileleri hatırlamalıyız. Onları hatırlamak, anmak, aramızda olmadıklarını ama kalbimizde olduklarını bilmek önemli. Bence bu çok önemli. Doğrusunu söylemek gerekirse, bu röportajı kabul etmekteki ana motivasyonum 'Sizi düşünüyoruz' demekti."
YILDIZ YOK, TAKIM VAR
Senegal'in Ekvador'u 2-1'lik skorla geçtiği maçın ardından oyuncular bu galibiyeti ikinci ölüm yıldönümü olan Papa Boub Diop'a adadı. Futbolcuların hazırlattığı ve 42 yaşındayken hayata veda eden Diop'un Fulham, Portsmouth, West Ham ve Birmingham'daki futbol kariyerini hatırlatan pankartta, "Gerçek Aslan Asla Ölmez" yazıyordu.
Cisse'nin önayak olmasıyla, Senegalli futbolcular maça çıkmadan önce Diop'un ailesinin gönderdiği bir video mesaj izledi. Galibiyeti getiren golü atan Kalidou Koulibaly, kendisine verilen "Maçın Adamı" ödülünü de Diop'un ailesine adadı. Heykelciği de aileye vereceğini belirten Koulibaly, "Biz bir grubuz, biz bir takımız, biz kardeşiz" diye konuştu.
Bütün bu küçük dokunuşlar, Cisse'nin teknik direktörlüğe yaklaşımının izlerini taşıyor. Cisse bireylerden ziyade bir "kolektif"ten bahsetmeyi tercih ediyor. Bu sayede Senegal, en yıldız oyuncusu olan Sadio Mane'nin yokluğuna rağmen son 16'ya kalmayı başardı.
FELAKET TAKIMI DAHA DA KAYNAŞTIRDI
Johnson, "Aliou'yu maça otoritesini koymayı seven bir orta saha generali olarak hatırlıyorum. Varlığı bulaşıcıydı. İnançları konusunda çok net, futbol tarzı konusunda çok güvenliydi" dedi.
Cisse'nin saygı ve otoriteyle yönetme yaklaşımı benimsediğini de vurgulayan Johnson, şunları söyledi:
"Normalde yurt dışından İngiltere'ye geldiğinizde uyum sağlamanız biraz zaman alır. O öyle değildi. Doğrudan takımın ve soyuma odasındaki hararetli tartışmaların bir parçası olmuştu. Bunun sırrı davranışları ve konuşma biçimiydi. Bir maçta Patrick Vieira ile eşleştiğini ve ona üstün geldiğini hatırlıyorum. Soyunma odamızın en dikkat çekici karakterlerinden Robbie Savage'dı ve bir keresinde Aliou'nun Robbie'ye de haddini bildirdiğini hatırlıyorum.
"Tuhaf ama, Joola felaketi takımda herkesin daha da yakınlaşmasını sağladı. O sezon başka bir Senegalli oyuncumuz (Ferdinand Coly) daha vardı. Gerçek bir beraberlik ruhu içinde olduğumuzu, çok talihsiz bir durumda olan bir arkadaşımıza gerçekten destek verdiğimizi hatırlıyorum."
"O BİR ASLAN"
Cisse, Birmingham City'de 2 yıl oynadı. Birmingham'ın 9 yıl sonra karşı karşıya geldiği ezeli rakibi Aston Villa'yı 3-0'la geçtiği maçta da kadroda yer aldı ve takımın tarihine en sevilen oyunculardan biri olarak geçti. O da Joola felaketinden etkilenenler için bir bağış kampanyası başlatan Birmingham taraftarlarının "sıcaklığını ve şefkatini" sık sık dile getirdi.
2004'te Portsmouth'a transfer olan Cisse, oyunculuk kariyerini Fransa'da noktaladı; 2012'de Senegal'in 23 yaş altı milli takımının başına geçerek teknik direktörlüğe adım attı.
Hem mecazen hem de gerçek anlamda dik duruşuyla, gri eşofmanlarıyla ve rastalı saçlarıyla saha kenarında da dikkat çeken Cisse, bugünlerde yeni bir başarı hikayesi yazmak istiyor.
Cisse'nin hayatını en iyi özetleyen sözler ise Senegal'in orta saha oyuncusu Pape Gueye'den geldi. Gueye, "O bir aslan" dedi, "Ve bizimle konuştuğunda bir aslan gibi kükrüyor".
The Athletic'in "The family tragedy of Aliou Cisse, Senegal’s ‘lion’ of a coach" başlıklı haberinden derlenmiştir.