Spor varken hangi faili meçhul

Güzel sözler. Referandum öncesinde meydanda söyleniyor, Diyarbakır’da. Söyleyen Başbakan Erdoğan.
Sekiz yıllık iktidarı boyunca fırsat düştükçe, Erdoğan faili meçhul cinayetlerle ilgili olarak benzer sözler söylüyor. Hepimizin altına imza atacağı sözler.
Besbelli ki, bu iktidar faili meçhul cinayetlerin üstüne gidecek. Zaten geçen Haziran’da bir AKP milletvekilinin Meclis’te kürsüden verdiği söz var:
“Arkadaşlar inşallah tatil sonrasında geleceğiz, faili meçhuller ile ilgili komisyon kuracağız”.
ÖZTÜRK’ÜN ÖNERGESİ
Çeteler, devlet içinde yasa dışı örgütlenmeler, siyasi cinayetlerden yakınan iktidarlardan biri de, AKP.
O zaman faili meçhulleri araştırmak gerek. Bunun için Meclis’te komisyon kurmak gerek.
Yanılıyorsunuz.
AKP faili meçhul cinayetlerin araştırılmasını üçüncü kez geri çeviriyor. Söz vermesine, yeri geldiğinde bu yönde allı pullu açıklamalar yapmasına rağmen, geri çeviriyor.
CHP Mersin milletvekili Ali Rıza Öztürk faili meçhul cinayetlerin araştırılması için, Meclis’te önceki gün üçüncü kez önerge veriyor. İlk önerge Nisan’da, ikincisi Haziran’da, üçüncüsü önceki gün.
Öztürk konuyu özetliyor, verdikleri söz doğrultusunda, AKP’yi önergenin kabulüne davet eden ayrıntılı bir konuşma yapıyor.
CHP ne zaman böyle önerge verse AKP, “araştırılmasını biz de istiyoruz, çok haklısınız” diyor, ardından reddediyor. Önceki gün aynı sahne yeniden yaşanıyor. Kürsüde parlak laflardan sonra, bu kez mazeret daha eğlenceli:
“Seçim geliyor, gündem çok yoğun, vakit yok, şimdi kalsın”.
SORUN VAKİT DEĞİL
Tatile gidiyoruz, tatilden dönüyoruz, vakit yok, gemi kalkıyor filan derken, AKP faili meçhullerin üzerine gitmek istemiyor.
Neden? AKP neden ürküyor? Ergenekon denildiğinde aslan kesilen AKP, faili meçhulleri neden araştırmak istemiyor? “Vakit yok, çok yoğunuz” gibi sudan bahanelerle, bu işten neden kaçıyor?
Oysa, vakit var. Örneğin, faili meçhullerin reddedilmesinden bir gün önce, geçtiğimiz salı, sporla ilgili Meclis araştırılması açılması karara bağlanıyor. Spora vakit var, faili meçhule yok.
Erdoğan söylüyor, “acısını çok iyi biliriz”, madem biliyorsunuz, o zaman araştırmaya neden karşı çıkıyorsunuz?
Her fırsatta demokrasi diyorsunuz, demokrasinin oturmasının temel taşlarından biri faili meçhullerin aydınlatılması değil mi?

Ok yaydan fena çıktı

MUSTAZAF Der, Hizbullah’ın kolu, katı İslamcı. Mustazaf ezilen, hakkı elinden alınan, demek.
Bu dernek, kendini ezilenlerle dayanışma derneği olarak ilan ediyor, Hizbullah doğrultusunda faaliyet yürüttüğü gerekçesiyle, mahkemece kapatılıyor.
Adana’da ilköğretimde okula türbanla girmek isteyen çocuğun babası bu derneğin Adana Şube Başkanı.
Ok yaydan öyle fırlıyor ki, türbanda neyin, nereye çarpacağı artık belli değil. Daha önce şurada, burada özel okullarda rastlanan sorun, şimdi devlet okullarına sıçrıyor. Konuyu dün eski Milli Eğitim Bakanı, şu anda AKP Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik’e soruyorum. Çelik:
“Okullarda kılık kıyafet yönetmeliği var, bu olay yönetmeliğe aykırı. Bu durumda hukuk devletinde ne yapılması gerekiyorsa, o yapılır”.
Çelik olayı, “provokasyon” olarak niteliyor ve ekliyor:
“Türkiye’de on beş milyon öğrenci var, on beş milyon içinde bunun gibi birileri çıkabilir. Bu kişiler türbanla ilgili partiler arasında görüşmeler yapılacağı gün ortaya çıkıyor, hukuk çaresine bakar”.
Katılıyorum, hukuk çaresine bakar, ama en başta YÖK Başkanı hukuka aykırı açıklamalar yapıyor ve türban üzerine benzin döküyorsa, ne olacak?