Sosyal medya yuva yıkıyor

Geçtiğimiz günlerde yayımlanan bir araştırma, Amerika’da boşanma davalarında mahkemelere sunulan delillerin %81'inin sosyal medyadan gelmiş olduğunu ortaya koydu.

Kısa bir süre önce evlenen bir yakın arkadaşımla buluşma organize ederken, arkadaş grubuna eşini dâhil etmek istemediğini hissettim. Açık açık sordum bunu. Beni şaşırtan bir yanıt aldım: “İyi vakit geçirdiğim ve özgür hissettiğim bir arkadaşlık ortamım var. Onu bu ortama sokarsam eskisi gibi rahat hissedemem.”

Pek çok insanın özel ilişkisini arkadaş ortamına dâhil etme konusunda çekinceleri olması bilinen bir gerçek.


Bunun baş sebebi, arkadaşlarıyla kurduğu o sınırsız ve kendine özgü tarza sahip sohbetin etkilenmesi endişesi. Kabul etmemiz gerekir ki yanımızda sevgilimiz veya eşimiz olduğunda arkadaşlarımızla olan sohbetimizin üslubu da değişiyor, çünkü en başta biz farklı davranıyoruz.


Elbette bu durum, kişinin eşinden gizli işler çevirdiği anlamına gelmiyor. Üslup ve çerçeve meselesi diyelim. Pek çok arkadaşımda da gözlemledim bu farklılığı. Yanlarında eşleri varken, aynı arkadaş ortamında tuhaf biçimde kendilerini kastıklarını ve İbrahim Tatlıses’in şarkısındaki gibi “O eski hâlinden eser yok şimdi…” dedirttiklerini gördüm.

Devreye sosyal medya girdiğinde ise işler iyice sarpa sarıyor. İnsanların içlerinden geldiği gibi paylaşımda bulunduğu ve çevreleriyle iletişim kurduğu sosyal ağlarda “eş durumu” işleri epey karıştırıyor. :) Twitter veya Facebook’ta gününü gün eden, rahat espriler ve hatta flörtöz bir tarza uzanan iletişimler içindeki insanların, eşlerinin sisteme dâhil olması sonrasında vergi tahsildarlarının ciddiyetine büründüğünü çok defa gördük. Kabul etmek gerekir ki eşiniz sizi her hâlinizle görse de arkadaşlarınızla muhabbet ederkenki durumunuz ona biraz garip gelebilir. Arada çok ince bir çizgi var işte.

Sosyal medyanın ağırlığı altında ezilen pek çok ilişkinin ayrılık ve hatta boşanmalarla sonuçlandığını acı deneyimler gösterdi. Geçtiğimiz günlerde yayımlanan bir araştırma, Amerika’da boşanma davalarında mahkemelere sunulan delillerin %81'inin sosyal medyadan gelmiş olduğunu ortaya koydu. Baş suçlu ise %66 ile Facebook! Daha sonra da %15 oranla MySpace ve %5 oranla Twitter geliyor. Kalan %14 ise diğer sosyal ağ servisleri.

Kadınların %27'si mahkemede elektronik bilgileri delil olarak kullanırken, erkeklerden yalnızca %5'i bu yöntemi tercih etmiş. Tabii ki bunların arasında marihuana kullandığını reddettiği halde Facebook’ta marihuana tüttürürken çekilmiş fotoğraflarını yayımlayan anneler ve çeşitli arkadaşlık sitelerine üye olup kendini yalnız ve çocuksuz olarak tanıtan çoluklu çocuklu babalar da yok değil. Bununla birlikte, mahkemede öfke kontrolü sorunları olduğunu reddeden fakat Facebook’ta devamlı şiddet içerikli gönderiler yapan babalar da ayrı bir âlem.

Peki, sosyal medyada kadınlar mı daha çok aldatıyor, yoksa erkekler mi? Aslında o kadar da ciddi bir fark yok. Çünkü erkeklerin %23'ü, kadınlarınsa %19'u eşlerini sosyal medyada aldatıyormuş. Yetişkinlerin beşte biri Facebook üzerinden yeni ilişkilere yelken açıyor diyebiliriz.

Özetle, sosyal medyadaki davranışlarınız ve paylaşımlarınız, hiç ummadığınız biçimde karşınıza delil olarak çıkabilir. Her ne kadar araştırma raporunda yer almasa da, Foursquare gibi, bulunduğunuz yeri paylaşan servisleri kullanırken de dikkatli olmalısınız.






Eşinize toplantıda olduğunuzu söyleyip ünlü bir gece kulübünde kokteyl fotoğrafları eşliğinde check-in yapmanız başınıza iş açabilir. Elbette en garantili çözüm, ne olursa olsun eşinize yalan söylememek ve sosyal medyada -o sizi izlemese dahi- eşinizi rencide edecek davranışlardan sakınmak. Çünkü bir ilişkinin sahip olması gereken en önemli unsurlardan biri saygı.


E-posta: ekaplanseren@hurriyet.com.tr
Twitter: https://twitter.com/kaplanseren