Sorulmayanlar

KENDİSİYLE tanıştığımızı sanmıyoruz. Zaten ilgi alanlarımız da farklı. Tanıyanlara göre duyguları ve ilişkileri yazılarını etkilermiş. Biz zaman zaman yazılarını okuruz. Çünkü açık ve akıcı bir ifadesi var. Ama dün yazdıklarından bir kısmına imzamızı atasımız geldi. Sözünü ettiğimiz gazetecinin adı Yavuz Semerci...

Haberin Devamı

Dünkü Haber Türk gazetesinde “Başbakan’a sorul(a)mayan soru!” başlıklı bir yazısı vardı. Başbakan Tayyip Erdoğan’ın 40 kadar “Genel Yayın Yönetmeni” sıfatlı gazeteciye (ilkelliği ve küfürbazlığı ile şöhret olmuş bir cibiliyetsiz dahil) verdiği iftarı konu almış. Birlikte okuyalım:

“Tüm gazetelerde yazılanları okudum. Aklıma bir şey takıldı. Doğan Grubu’na ait sayabildiğim kadarıyla en az 7 yönetici-gazeteci toplantıda. Rahat bir ortam. Konuşturan sıkıştıran yok. Herkes soru soruyor. Ve ne hikmetse hiç kimse Doğan Grubu’na kesilen 3.7 milyar TL. vergi cezasını sormuyor.”

Semerci yazısında önce Doğan medya grubuna mensup gazetecileri eleştirmiş. “Madem size baskı yapıldığından şikâyet ediyordunuz, işte karşınızda Başbakan! Aklınıza geleni sorsanıza” demiş.

Haberin Devamı

Sonra “Bırakın Doğan Grubu’nda çalışan gazetecileri, diğerleri de sormamış” demiş ve çok haklı olarak “Bu normal mi?” diye sormuş.

Ardından da lafı başa getirerek kabahati yine Doğan Medya Grubu’na bulmuş.

Şimdiki moda bu ya... Onu geçelim.

Semerci bir noktada haklı... Hadi diyelim ki Doğan Grubu’na mensup gazeteciler kendilerini doğruca ilgilendiren bir konuda soru yöneltmenin nezaketsizlik gibi algılanacağını düşündüler ve bu konuyu açmadılar.

Peki ama her zaman ve her yerde çok ilkeli görünen, hayatları boyunca haktan adaletten zerre kadar sapmamış adam rolü oynayan öteki, kılıcı keskin, gözü pek gazeteciler neden ağızlarını açmadılar?

İnsanın aklına bir başka ihtimal geliyor:

Anımsanacağı gibi Başbakan Tayyip Erdoğan, Ankara’da görev yapan yabancı Büyükelçilere 14 Eylül akşamı bir iftar vermiş ve konuşmasında sözü Doğan Medya Grubu’na verilen 3 milyar 773 milyon TL tutarındaki “vergi cezası” isimli öldürme amaçlı darbeyi şöyle savunmuştu:

“Basın özgürlüğü üzerinde hassasiyetle durduğumuzu, önem verdiğimizi ifade etmek isterim. İfade özgürlüğüne bu kadar önem veren (iyi ki önem veriyor. O.E.), verdiği önemin gereğini hakkıyla yerine getiren (bir hamlede koskoca bir medya grubunun kapısına kilit vurmayı aklına koyan O.E.) bir iktidarın özgür basını susturmak, engellemek, sıkıştırmak, siyasi baskı kurmak gibi niyeti olamaz. Hükümet olarak basının görevini en iyi şekilde yerine getirmesi için bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da biz gereken her şeyi yapmaya hazırız.”

Haberin Devamı

Son iftara katılan meslektaşlarımız acaba bu sözleri son derece samimi ve gerçeğin ifadesi gibi gördükleri için mi ağızlarını açmadılar.

Hadi diyelim ki bir kısmı Doğan Medya Grubu’na kızdıkları için “ceza” konusunu açmayı uygun görmedi.

Hiç değilse “Vergi İdaresi’ni özerkleştirmek isteklerine, bu idareyi kullanarak, kızdığınız medya gruplarını baskı altına almak için mi karşı çıkıyorsunuz?” diye sorabilirlerdi. Çünkü bu kendileri için de önemliydi.

Yazarın Tüm Yazıları