Soma Konusunda Muhakkak Okunması Gerekli

Soma Konusunda Bilgilenmek İçin

Haberin Devamı

Soma'da 301 vatandaşımızın ölümüne yol açan maden kazasından sonra 17 ve 31 Mayıs tarihlerinde yazdığım iki ayrı yazıda Cumhurbaşkanı'na bağlı Devlet Denetleme Kurulu'nun (DDK) 2011 yılında maden kazaları konusunda yazdığı önemli bir rapora değinmiştim.

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, 17 Mayıs 2010 tarihinde Zonguldak Karadon'da meydana gelen ve 30 işçinin hayatını kaybettiği maden kazasından sonra DDK'yı maden kazalarını araştırmakla görevlendirmişti. DDK, yaklaşık bir yıl süren bir araştırmadan sonra raporunu hazırladı ve 8 Haziran 2011 tarihinde bir dizi tavsiyeyle birlikte Gül'ün onayına sundu. Cumhurbaşkanı'nın imzaladığı bu rapor 2011 Haziran ayında Başbakanlığa gönderildi.

Haberin Devamı

Söz konusu rapor toplam 578 sayfa tutuyor. Raporun metodolojisini merak edenler internette cankaya.gov.tr adresi üzerinden DDK raporlarıyla ilgili bölüme girip metnin giriş kısmını okuyabilirler. Cumhurbaşkanlığı'nın web sitesinde, ayrıca önerilerin de yer aldığı 570-578 sayfaları arasındaki sonuç bölümü de yayımlanmış bulunuyor.

Raporun bu bölümünün sorunu anlamak bakımından son derece öğretici olduğunu, meseleyi doğru bir şekilde analiz edebilmek açısından sağlam bir çerçeve sunduğunu düşünüyorum. Soma'daki facia sonrasında madenlerin durumu konuusunda kamuoyunda ortaya çıkan farkındalığın sürdürülmesi büyük önem taşıyor. Bu çerçevede Soma konusunda duyarlı olan herkesin raporun ilgili bölümünden fazlasıyla istifade edeceklerini düşünüyorum.

Bu amaçla ilgili bölümü aynen alıntılayarak okurlarımızın dikkatine getiriyorum:

HİZMETE ÖZEL


T.C.
CUMHURBAŞKANLIĞI
Devlet Denetleme Kurulu

ARAŞTIRMA VE İNCELEME RAPORU
RAPORUN KONUSU

Kamuoyunu derinden etkileyen ölümlere ve yaralanmalara neden olan maden kazalarının önlenebilmesi için gerekli olan düzenleme, araştırma ve gelişme programları ihtiyaçlarının belirlenebilmesi ve ilgili bakanlıkların, madencilik kurum ve kuruluşlarının, üniversitelerin, sendikaların ve madencilik sektörünün bilgi ve birikimi ile uygulamalarının değerlendirilmesini teminen; Türkiye’de madencilik sektöründe yürütülen faaliyetlerin iş sağlığı ve güvenliği açısından araştırılması, incelenmesi ve değerlendirilmesi. İşbu Raporun; araştırma ve inceleme kapsamında yer alan Kurumlara dair hizmete özel nitelikli tespit, değerlendirme ve öneriler içermesi nedeniyle internet sayfasında özetine yer verilmiştir.

Haberin Devamı

Tarihi : 08/06/2011
Sayısı : 2011/3

SONUÇ

Cumhurbaşkanlığı Yüce Katının talimatlarına istinaden Devlet Denetleme Kurulunun 18.05.2010 tarih ve 421 sayılı kararı çerçevesinde gerçekleştirilen işbu çalışmanın konusunu;
madencilik sektöründe meydana gelen iş kazalarının sebeplerinin araştırılması, bu alanda görevli kamu kurumlarının mevzuat, teşkilat, personel, amaç, araç, gereç ve metotlar yönünden araştırılıp incelenmesi, maden kazalarının asgari seviyeye indirebilmesi amacıyla alınması gereken yasal (mevzuat), idari ve ekonomik tedbirlerin neler olabileceğine yönelik öneriler geliştirilmesi
oluşturmaktadır.

Çalışmanın yürütülmesinde, kurumsal faaliyetlerin analiz edilmesi yanında, yeraltındaki şartların ve kazaların vuku bulduğu mahallerin görülmesinin, konunun anlaşılmasına sağlayacağı
katkı düşünülerek maden kazalarının meydana geldiği ocaklara gidilmiş; işletmecilerden, görevli teknik elemanlardan ve işçilerden kazaların oluş şekline ilişkin bilgi alınmak suretiyle kazaların
oluş şekil ve nedenleri anlaşılmaya çalışılmış; üniversite ve öğretim üyelerinden ve bu alanda faaliyet gösteren kamu kurumlarıyla sendika ve meslek odası gibi kuruluş temsilcilerinden görüşler alınmış, bilimsel ya da idari mahiyetli çalışmalar incelenmiştir.

Haberin Devamı

Raporun Birinci Bölümünde; ülkemizin maden potansiyeli, madencilik sektörünün GSMH içindeki yeri, istihdam, ithalat ve ihracat gibi makro ekonomik büyüklükler yönünden sektörün
durumu değerlendirilmiş, bunlara ilişkin istatistikî veriler ve bunların işaret ettiği sonuçlar belirtilmiş, bölüm sonunda sektörün özet bir mikro iktisadi analizi yanında güçlü ve zayıf yönlerinden de bahsedilmiştir.

Raporun İkinci Bölümünde; maden işletme yöntemleri, iş kazaları ve meslek hastalıklarının nedenleri, topluma ve kişilere yüklediği doğrudan ve dolaylı maliyetler, maden işletmelerinde sağlık ve güvenlik yönünden risk unsurları ve alınması gerekli tedbirler, iş sağlığı ve güvenliği (İSG) yönetim sistemi ve bu kapsamda risk değerlendirmesi konuları irdelenmiş; patlayıcı
ortamlarda güvenlik şartlarını sağlamak için Avrupa Birliğince belirlenen donanım standartları hakkında bilgi verilmiş; ülkemizde maden işyerlerine ilişkin risk değerlendirme çalışmalarının
durumuna dair tespitlerde bulunulmuş; Türkiye’de, iyi uygulama örneği olarak alınan bir maden işletmesindeki iş sağlığı ve güvenliği yönetim sistemi uygulaması açıklandıktan sonra madencilik
sektöründe iş kazası ve meslek hastalıkları istatistiklerine yer verilmiştir.

Haberin Devamı


Raporun Üçüncü Bölümünde; dünyada meydana gelmiş ve büyük can kaybına yol açan iş kazalarıyla ilgili istatistikî verilerle madencilik sektörünün dünya ekonomisi için önemi, iş kazaları ve meslek hastalıklarının maliyeti, dünyada meydana gelen toplam iş kazaları ve kaza kaynaklı ölümler içinde madencilik sektörünün yeri ve sektörde iş güvenliği konusu irdelendikten sonra iş sağlığı ve güvenliği ile ilgili uluslararası kuruluşlar bağlamında Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) ve Dünya Sağlık Örgütü (WHO) hakkında özet bilgi verilmiş; farklı ülke uygulamaları tecrübepaylaşımı amacıyla izah edilmiştir.

Raporun Dördüncü Bölümünde; öncelikle madencilik alanına ilişkin uluslararası mevzuat ve bu kapsamda ILO sözleşmeleri ve uygulama rehberi, AB düzenlemeleri, ilkeleri, iş sağlığı ve
güvenliği ile ilgili AB Konseyi direktifleri ve ilerleme raporlarında Türkiye’deki durumun nasıl değerlendirildiğine değinilmiş; Türkiye’de madencilik mevzuatının tarihsel değişimiyle birlikte
3213 sayılı Maden Kanunu ve bu Kanunda yapılan önemli değişiklikler ele alınmış, madencilik sektörü ile ilgili kurumsal yapı irdelenmiş, sektörle ilgili birincil derecede görevli kamu yönetimi
birimleri olan Maden İşleri Genel Müdürlüğü, İş Sağlığı ve Güvenliği Genel Müdürlüğü, İş Teftiş Kurulu ve Türkiye Taşkömürü Kurumu gibi kamu kuruluşlarının görevleri, teşkilatlanmaları,
personel durumu, işleyişi vb. hususlara temas edilmiş; madencilikte özel işletmecilik, rödövans yoluyla maden işletmeciliği ve sorunları analiz edilmiş; maden ocaklarında iş sağlığı ve güvenliği
alanında koruyucu ve önleyici gözetim hizmetleri temel unsurlarıyla incelenmiş; madencilik sektöründe mesleki eğitim, iş güvenliği kültürü ve iş sağlığı ve güvenliği eğitimi hususları ayrıntılı
olarak açıklanmıştır.

Haberin Devamı


Raporun Beşinci Bölümünde; Türkiye’de can kayıplarının yaşanması ile kamuoyunun gündemine gelen bazı maden kazaları ve bu kazaların yaşandığı maden işletmelerinde yapılan inceleme sonuçlarına ilişkin tespit ve değerlendirmelerde bulunulmuş ve bu kazaların ortak ve/veya benzer noktaları analiz edilmiş; maden ocaklarında “olmazsa olmaz” (sine qua non) gerekliliklerin neler olduğu ortaya konulmuştur. Ayrıca yüz yüze görüşülen veya yazılı olarak görüşlerini bildiren çeşitli kişi ve kuruluşların sektörle ve yaşanan kazalarla ilgili görüş ve önerileri de özetlenmiştir.

Bu kapsamda; Sago’da (ABD) ve Atacama’da (Şili) meydana gelen maden kazaları ve kurtarma faaliyetlerine dair bilgiler iki farklı ülke uygulaması olarak verilmiş; müteakiben son dönemde ülkemizdeki maden işletmelerinden, Bükköy Madencilik Tur. Tic. A.Ş.’ne ait kömür ocağında 10.12.2009, Şen Madencilik San. ve Tic. A.Ş. Odaköy Kömür İşletmesinde 23.02.2010, Türkmer Mad. San. ve Tic. Ltd. Şti. Kömür İşletmesinde 12.05.2010, Türkiye Taşkömürü Kurumu (TTK) Karadon Müessese Müdürlüğünde 17.05.2010 tarihinde meydana gelen maden kazaları incelenmiş, bu kazaların oluş nedenlerine dair tespitlere yer verilerek, birbirleriyle çeşitli
yönlerden benzerliklerine ilişkin bir genel değerlendirme yapılmıştır.

Söz konusu bölümde ayrıntılı olarak belirtildiği üzere madencilik sektöründe, iş kazalarının bir kısmı “kaçınılmaz” olarak kabul edilmektedir. Kaçınılmazlık oranı, sektörün yüksek riskli
özelliği nedeniyle diğer işkollarındaki kaçınılmazlık oranından daha yüksektir. Ancak, bütün tedbirler alınsa dahi meydana gelebilen, işin mahiyetinden kaynaklanan kaçınılmaz kazalar dışında; havalandırma ve tahkimat noksanlıkları gibi çeşitli konulardaki işletme uygulamalarından kaynaklanan kazalar çoğunluktadır.

Bu çerçevede, anılan bölümde ayrıntılı biçimde incelenen kazaların nedenine ilişkin benzerlikler aşağıda listelenmiştir.
- Risk değerlendirmesi yapılmaması,


- Taşeronluk/alt işverenlik uygulaması,

- Üretim zorlaması,

- Geçmiş kazalardan ders alınmaması,

- Grizu riskine karşı önlemlerin yetersiz olması,

- Kontrol ve degaj sondajlarının yeterince yapılmaması,

- Delme-patlatma işlemindeki düzensizlikler,

- Çalışanlarda CO maskesi bulunmaması,

- Gaz izleme ve ikaz sistemlerinin yetersizliği,

- Havalandırma yetersizliği,

- Grizu emniyetli elektrikli cihaz ve ekipmanlar ile ilgili sorunlar,

- Nefeslik-kaçamak yolu ile ilgili yetersizlikler,

- Tahkimat ile ilgili eksiklikler,

- Tahlisiye hizmetleri ile ilgili sorunlar,

- Maden işletmelerinde gözetim (iç denetim) hizmetlerininyetersizliği,

- Teknik nezaretçilik vb. işletme içi denetim uygulamaları ile ilgili sorunlar,


- Kamu birimleri denetimlerinin etkinsizliği,

- Mesleki eğitim ve iş güvenliği kültürü noksanlıkları.

Raporun Genel Değerlendirme ve Öneriler başlığını taşıyan Altıncı Bölümünde ise; madencilik sektöründe iş sağlığı ve güvenliği ile ilgili olarak gerçekleştirilen ve ayrıntıları ilk beş bölümde açıklanan araştırma ve inceleme sonucunda ulaşılan tespit, değerlendirme ve önerilere yer verilmiştir.

Dünyada yaklaşık yıllık 1,5 trilyon ABD doları değerinde 10 milyar tonun üzerinde maden üretilmektedir. Bunun %75’i enerji ham maddeleri, %10’u metalik madenler ve %15’i endüstriyel
ham madde üretimine aittir. İş sağlığı ve güvenliği, tüm dünyada önemli bir sorun alanıdır. ILO verilerine göre her yıl 2.200.000 insan iş kazaları ve meslek hastalıkları nedeniyle hayatını
yitirmektedir. Tüm dünyada her yıl 270 milyon iş kazası ve 160 milyon iş kaynaklı hastalık yaşanmaktadır. Her yıl 438.000 çalışan işyerinde karşılaştığı zehirli maddeler nedeniyle yaşamını
yitirmekte, tüm kanser vakalarının %10’unu mesleki kanserler oluşturmaktadır.

SGK istatistiklerine göre son beş yılda kömür madenciliği işletmelerinde 30.154 iş kazası meydana gelmiş olup bu rakam, bütün sektörlerdeki toplam iş kazası sayısının yaklaşık %8’ini
oluşturmaktadır. Sosyo-ekonomik faaliyetlerin diğer alanlarında olduğu gibi madencilik sektöründe de ülkenin uluslararası ilişkileri, ekonominin içinde bulunduğu yapısal ve konjonktürel şartlar,
faaliyetlere hukuki çerçeve oluşturan mevzuat, ülkede ve sektörde hâkim olan yönetim kültürü ve alışkanlıkları gibi unsurların tamamı birbiriyle ilişkilidir; bir unsurdaki değişiklik diğerlerini de
etkiler. Dolayısıyla, doğru yaklaşım, madencilik sektöründeki iş sağlığı ve güvenliği (meslek hastalıkları ve iş kazaları) konularına bu bütünlük içerisinde bakılmasını gerektirmektedir.

Çalışmaların ortaya çıkardığı ilk tespit; ülkemizdeki maden işletmelerinde karşılaşılabilecek muhtemel bütün riskleri değerlendirerek sistematik tedbirler alınmasını sağlamaya yönelik iş
sağlığı ve güvenliği yönetim sistemi kurulmasında ve dolayısıyla risklerin önceden değerlendirilerek önlenmesinde ciddi eksiklikler bulunduğudur. Bu eksiklikler; işverenlerin kaza maliyetlerini azaltıcı önlemlere yeterince önem vermemeleri, donanımlı ve tecrübeli iş güvenliği uzmanı sayısının yetersizliği, risk değerlendirmesinin işyerlerine özel hazırlanmaması, seçilen risk değerlendirme yönteminin işyerinin koşullarına uygun olmaması gibi hususları içermektedir.


Yeraltı kömür madenciliğinin yaygınlığı ve işletmelerin önemli bir kısmının küçük ölçekli olması göz önüne alındığında işverenler, teknik nezaretçiler, mühendisler, müfettişler ve iş sağlığı ve
güvenliğinin sağlanmasına yönelik sorumluluk üstlenen ilgili tüm tarafların referans olarak kullanabileceği bir uygulama rehberine ihtiyaç duyulmaktadır. Mevcut düzenlemelerin bu ihtiyacı
karşılamaktan uzak olduğu anlaşılmaktadır.

Bu kapsamda, madencilik sektöründe; iş sağlığı ve güvenliği mevzuatı ile ilgili olarak ILO sözleşmeleri ve uygulama kılavuzlarının (code of practice) Türkiye’deki iç düzenlemelere ve
madencilik faaliyetlerine kazandırılması, AB mevzuatına uyumla ilgili sorunların çözülmesi, hazırlanmış olan İş Sağlığı ve Güvenliği Kanun tasarısının sektördeki bütün paydaşların katılımı ile
gözden geçirilerek kanunlaştırılması, çeşitli kurumların mevzuatları arasında madencilik faaliyetlerini ve İSG tedbirlerinin alınmasını zorlaştıran çelişkilerin giderilmesi büyük önem
taşımaktadır. Bu alanda gerekli standartları hazırlamakla görevli kurum olarak İş Sağlığı ve Güvenliği Genel Müdürlüğü tarafından işçi ve işveren temsilcilerinin görüş ve katkıları alınmak
suretiyle “Yeraltı Kömür Madenlerinde Sağlık ve Güvenliğe İlişkin ILO Uygulama Rehberi”nin ülke şartları doğrultusunda düzenlenerek bir uygulama yönetmeliği haline getirilmesinin gerekli
olduğu değerlendirilmektedir.

AB ilerleme raporlarında, AB çerçeve direktifinin iç hukuka aktarılamadığı belirtilmekte, veri toplama sisteminin güçlendirilmesine ve iş sağlığı ve güvenliği ile ilgili etkin denetim
bakımından İş Teftiş Kurulunun kapasitesinin artırılmasına ihtiyaç olduğu vurgulanmaktadır. Bu nedenle iş sağlığı ve güvenliği ile ilgili olarak ILO sözleşmelerinin ve AB Konsey direktiflerinin ülke şartları dikkate alınarak iç mevzuatımıza aktarılması gerekmektedir.

Özellikle 176 sayılıMadenlerde Sağlık ve Güvenlik Sözleşmesinin onaylanmasının maden sektöründe iş sağlığı ve güvenliği konusunda daha ileri düzeyde adımlar atılması açısından gerekli olduğu, arzu edilen sonuçların elde edilmesinin esasen diğer ülkelerde maden işletmelerinde iş güvenliğiyle ilgili olumlu sonuçlar veren uygulamaların irdelenerek bu ülkelerde uygulanmakta olan güvenlik standartlarının ülkemize uyarlanmasını ve işletmelerde uygulanmasını sağlayacak kurumsal altyapının ivedilikle oluşturulmasına bağlı olduğu değerlendirilmektedir.

Madencilik iş sağlığı ve güvenliği ile ilgili vazedilmiş olan mevzuatın uygulayıcısı konumundaki kamu yönetimi birimlerinin görev, yetki, teşkilatlanma, personel durumu, işleyişi vb.
hususlar; hizmetlerin etkinliği ve verimliliğinin sağlanması yönünden büyük önem taşımaktadır.

Çalışmaların ortaya çıkardığı önemli tespitlerden bir diğeri ise bu alandaki belirsizliklerin varlığının ortaya konulmuş olmasıdır. Madencilik sektörüne ilişkin kurumsal yapı ile ilgili en önemli
sorunlardan birisini; özellikle işçi sağlığı ve iş güvenliği konularında görev ve yetkilerin net olarak belirlenememiş olması ve hangi konulardan hangi birimin sorumlu olduğunun kapsamlı/tanımlayıcı/işlevsel bir biçimde ortaya konulamamış olması oluşturmaktadır.


Çalışmanın ortaya çıkardığı önemli sonuçlardan birisi de kamu denetim sisteminin; gerek görev ve yetki tanımlamaları gibi alanlardaki tasarım sorunları gerekse görevli birimlerin
uygulamalarında izlenen yöntem ve süreçlerdeki yaşanan sorunlar nedeniyle etkinlikten uzak ve ciddi bir zafiyet alanı oluşturduğuna ilişkindir. Kazalar irdelendiğinde etkin bir denetim sisteminin
olmaması ve/veya denetim yetersizliğinden beslenen/kaynaklanan sorunlar/nedenler öne çıkmaktadır.

Maden işletmeleri iş sağlığı ve güvenliği yönünden Çalışma Bakanlığı İş Teftiş Kurulu, proje uygulamaları ve iş güvenliği yönünden Enerji Bakanlığı Maden İşleri Genel Müdürlüğü (MİGEM) tarafından denetlenmektedir. Denetim birimleri arasında işbirliği/koordinasyonun bulunmadığı, ilgili kurumların bünyesindeki denetim birimlerinin, aynı alan ve mevzuda bazen birbirinden farklı idari işlem ve tasarruflarda bulunduğu, bazı maden ocakları uzun süre denetlenmemişken bazı ocakların birkaç gün arayla farklı iki kurumca denetlenebildiği, işletmelerle ilgili güncel veri tabanları bulunmadığından kapalı ocakların denetim programlarına alınabildiği, iş sağlığı ve güvenliği sahasında çok başlılık olarak nitelendirilebilecek bu durumun uygulamada mükerrer veya çelişkili raporın ortaya çıkmasına veya kararların alınmasına yol açabildiği görülmüştür.


Maden işletmelerinde iş sağlığı ve güvenliği yönünden istenilen sonuçların alınması için denetim periyot ve süreleri, denetimin içeriği, denetim sürecinin etkisizliği, kontrol denetimlerinin
yeterince yapılmaması ve müeyyidelerin yetersizliği ile bağlantılı temel sorunların giderilmesi, kurumsal yapıların görev çakışmasını ortadan kaldıracak şekilde yeniden düzenlenmesi, denetimve denetim sonuçlarına bağlı karar alma süreçlerinin hızlandırılması ve etkinliğinin artırılması gerekmektedir.

Kazaların nedenleri arasında eğitim eksikliği önemli etkenlerden birisi olarak ortaya çıkmaktadır. Yürütülen çalışmada; madencilik sektöründe istihdam edilen işçilere yeterli mesleki
eğitimin verilmediği; bu doğrultuda gerekli altyapının oluşturulmadığı; iş sağlığı ve güvenliği bakımından en riskli sektörler arasında yer alan maden ocaklarında eğitim seviyesi nispeten düşük işçilerin çalıştırıldığı ve işbaşı eğitimi ve hizmet içi eğitim şartının mevzuatta öngörüldüğü ölçüde yerine getirilmediği; işverenlerce eğitimin zaman kaybı ve gereksiz yere katlanılan bir maliyet olarak algılandığı görülmüştür.

Milli Eğitim Bakanlığı tarafından yeraltı maden işçilerine yönelik oluşturulan eğitim müfredatının bir an önce uygulamaya konulması için gerekli şartların hazırlanması, maden işletmelerinde yapılan denetimlerde işçilere gerekli eğitimin verilip verilmediğinin dikkate
alınması ve eğitim verilmeyen işçilerin yeraltı maden ocaklarında işe başlatılmaması gerektiği değerlendirilmektedir.

Ayrıca, maden mühendisliği bölümlerinin öğrenci kontenjanlarının ülkenin ihtiyaçları göz önüne alınarak belirlenmesi, maden mühendisliği eğitiminin asgari gerekliliklerinin tespit edilerek eğitim kurumlarının buna göre düzenlenip teçhiz edilmesi ve mühendislik
öğrencilerinin staj gibi sorunlarının çözülmesi önemli görülmektedir.
Çalışma sonucunda, kazalar ile piyasa yapısı arasında da yakın bir irtibatın olduğu gözlemlenmiştir.

Ülkemizdeki maden işletmelerinin büyük çoğunluğunun küçük ve orta ölçekli işletme vasfında ve ekonomik imkânlarının sınırlı olmasından ötürü iş sağlığı ve güvenliği ile ilgili yatırımları yapmalarında ve bu alanı yönetmelerinde önemli sıkıntıları bulunmaktadır. Örneğin; İş Teftiş Kurulunca yürütülen proje tabanlı teftiş sonucunda tespit edilen mevzuata aykırılıklar/eksiklikler incelendiğinde; küçük ve orta ölçekli işyerlerinde tahkimat planları ve talimatları ile ilgili eksikliklerin büyük ölçüde giderildiği, ancak hazırlanan plan ve talimatlara yeterince uyulmadığı tespit edilmiştir.


Bu nedenle, KOBİ niteliğindeki maden işletmelerinin uygun araçlarla teşvik edilerek bu işletmelerin sahip ve yöneticilerinde iş sağlığı ve güvenliği kültürü ile ilgili bilgi birikimi ve farkındalığın oluşturulması yanı sıra piyasa yapısının iyileştirilmesi yönünde de uzun dönemli bir strateji geliştirilmesi gerekmektedir.Madencilik sektöründe mali yapısı güçlü, kurumsal/etkin yönetim anlayış ve kabiliyetine sahip şirketlerin faaliyet göstermesinin hem üretim, hem de iş sağlığı ve güvenliği yönünden olumlu sonuçlar doğuracağı değerlendirildiğinden, bunu teşvik edici politikaların geliştirilmesi gerektiği düşünülmektedir. Bu kapsamda bilgi ve teknoloji (know-how) transferini teşvik edici bir madencilik politikası belirlenmesinin yararlı olacağı değerlendirilmiştir. Bilgi ve teknoloji transferinin hem verimli üretim hem de iş sağlığı ve güvenliği uygulamaları bakımından maden işletmelerine orta ve uzun dönemde katkı sağlayabileceği ve bu hususların piyasa yapısını iş sağlığı ve güvenliği açısından daha iyi bir noktaya taşıyabileceği düşünülmektedir.

Dünya için olduğu gibi ülkemiz için de büyük önem taşıyan enerji sorununun çözümünde sahip olduğumuz linyit kaynaklarının kullanımının özendirilmesinin de sektörde güçlü piyasa
aktörlerinin faaliyet göstermesine ve mevcut işletmelerin bu yönde gelişmesine katkı sağlayacağı, bu hususun enerji arz güvenliği yönünden de dikkate alınması gereken bir unsur olduğu
değerlendirilmiştir.


Çalışmanın ortaya çıkardığı en önemli sonuçlardan birisi de iş sağlı ve güveliği ile ilgili kültürün; bilinçli çaba ve yöntemlerle oluşturulması yerine kendi halinde bir gelişime bırakılmış
olmasıdır. İş sağlığı ve güvenliği sorunlarını yönetmek için öncelikle işletmedeki üst yönetimden alt kademedeki işçiye kadar herkesin, kendisinin ve mesai arkadaşlarının iş sağlığı ve güvenliğinden
sorumlu olduğu bilincinin yerleşmesi gerekmektedir. Uyulacak kuralların kolay anlaşılır biçimde konulması, öğrenilmesi ve uygulanması, kazaların iyi incelenmesi ve sebeplerinin ortaya konularak ders çıkarılması, acil durum yönetimi için önceden hazırlıkların yapılması, iş sağlığı ve güvenliği
kurallarının konulmasında madencilikle ilgili olan ve madenlerde çalışan herkesin görüşünün olabildiğince dikkate alınması, İSG alanında etkili bir yönetim için gereklidir.

Ayrıca işlerin güvenli olarak yapılmasını anlatan iş talimatlarının iyi hazırlanması ve çalışanların öğrenmesinin sağlanması da önemlidir.
Sorunların temellerine inildiğinde toplumda ve daha dar manada çalışanlar arasında iş sağlığı ve güvenliği talebinin yeterli seviyede olmadığı, iş talebinin sağlık ve güvenlik talebinden çok
önde geldiği anlaşılmaktadır. Bu nedenle, bilinçlendirme çalışmaları ile iş sağlığı ve güvenliğine ilişkin talep eksikliğinin giderilmesi gerekmektedir. Bu husus işlevsel iş sağlığı ve güvenliği
kültürünün varlığı, ilgililerce benimsenip özümsenmesi ile ilgili bir husustur.

Etkin bir “iş sağlığı ve güvenliği risk yönetim kültürü” için, işletmedeki herkesin bunu benimsemesi/içselleştirmesi,
tehlikeli durumlarda yapılması gerekenlerin refleks haline dönüştürülmesi, tehlikelerin ve risklerin tanınması ve kontrol edilmesi önemlidir. Kültürel değişim uzun, sabırlı ve sistemli çabaların sonucu olduğundan, bilinçli ve öğretilmiş bir davranışa dönüşen bir iş sağlığı ve güvenliği kültürünün oluşması, istenilen kültürel anlayış ve davranış alışkanlıklarının benimsenmesi ve yerleşmesi için mesleki eğitim başta olmak üzere, her türlü bilgilendirme ve bilinçlendirme çalışmaları, sektörün
bütün paydaşlarının (kamu hizmet birimleri, üniversiteler, meslek odaları, sendikalar gibi sivil toplum kuruluşları) ortak gayreti ile yürütülmelidir.

İş sağlığı ve güvenliği alanında iyi sonuçlar elde etmek için sadece eğitim yeterli olmayıp, maden ocaklarında belirli standartlara sahip teçhizat kullanılması, kurulum ve kullanım sürecinde bu teçhizatın kalibrasyonlarının mevzuata uygun biçimde yapılması iş sağlığı ve güvenliği yönünden büyük önem taşımaktadır. Kalibrasyon gerekliliği mevzuatımızda da zorunlu kılınmış olmakla birlikte bu alanda görevli kamu birimleri işletmecilerin kalibrasyon ve test konusundaki ihtiyaçlarına cevap veremedikleri gibi bu işin yapıldığı akredite bir laboratuvar veya test merkezine de yönlendirememektedir. Zira ülkemizde, (1984 tarihli Maden ve Taş Ocakları İşletmelerinde ve Tünel Yapımında Alınacak İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Önlemlerine İlişkin Tüzük’ün 291. maddesinde Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ile Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığına açıkça görev verilmiş olmasına rağmen) madenlerde kullanılan elektrikli cihaz ve ekipmanların test ve kalibrasyon hizmetlerini görecek, iş sağlığı ve güvenliği teçhizatının kalibrasyon ve testlerini yaparak belgelendirebilecek akredite birimler mevcut değildir. Devlet hem çıkardığı mevzuatla bazı hususları zorunlu kılmış hem de bu zorunluluğu karşılayacak birimleri oluştur(a)mamıştır.

Ülkemizde, diğer bir çok alanda olduğu gibi, madencilik sektörü işletmelerinin sayısı, türü (yeraltı/yer üstü) ve çeşidi (kömür/metal/diğer) ile iş sağlığı ve güvenliği alanında da istatistiki
veri sorunu yaşanmaktadır. Maden İşleri Genel Müdürlüğü kayıtları yeterince sistematik olmadığından maden işletmelerini kavramadığı, yani kayıtların yetersiz/eksik olduğu anlaşılmıştır.
Maden İşleri Genel Müdürlüğü tarafından verilen ruhsatların kayıtlarının “saha” bazında yapıldığı, işletme/ocak bazında kayıt tutulmadığı, bir ruhsat sahasında ruhsat sahibi veya başkası
(rödövansçı) tarafından işletilen birden fazla maden ocağı bulunması halinde kayıtların bunları içerecek şekilde tutulmadığı, bu nedenle hâlihazırda faal maden ocaklarının sayısı, madenin çeşidi
(kömür, metal, mermer vb.), ocak işletmesinin türü (yeraltı, yer üstü) konularının sağlıklı/gerçeğe uygun olarak bilinemediği müşahede edilmiştir. Dolayısıyla bu konuda politika üretme,
değerlendirme, planlama yapma, karar alma ve denetleme gibi önemli hususlar güncel ve güvenilir verilere dayandırılamamaktadır.

Aynı şekilde, ülkemizde iş sağlığı ve güvenliği konusunda da karar alıcılara istatistiki bilgi sağlayacak iyi işleyen bir veri tabanı mevcut olmayıp, bu bakımdan kurumsal hafıza oluşturulamamıştır. Somut bir değerlendirme yapabilmek için iş kazası ve meslek hastalıkları ile ilgili ölçülebilir hedeflerin konulması gerekmektedir. Ancak konuyla ilgili istatistiklerin yayınlanmasındaki gecikme ve verilerin güvenilirliği sorunları nedeniyle bu tür hedeflerin
konulmasında ve değerlendirilmesinde zorluklar yaşanmaktadır.
Oysa meydana gelen iş kazaları ile meslek hastalıklarının sayısı, nitelikleri, vuku bulma sıklığı, nerelerde meydana geldiği ve nedenleri gibi hususlarda gerçek durumu yansıtan yeterli,
güvenilir ve güncel istatistikî verilerin olması, durumun ilgililerce bilinmesini, doğrudeğerlendirilmesini, bunların sebeplerine inilerek risk kaynaklarının azaltılmasına yönelik politika
ve kararlar üretilmesini sağlamak için önemli bir gerekliliktir. Çağdaş yönetim anlayışında kararların verilere dayalı olarak üretilmesi vazgeçilmez olduğundan, Sosyal Güvenlik Kurumu veri
tabanları ile bütünleşik madencilik sektörü ile iş sağlığı ve güvenliği alanında uluslararası tasnife uygun, güncel ve gerçeği yansıtan verilerin toplanacağı ve ilgili kamu kurumları amuoyunun faydalanmasına sunulacağı, kolay erişilebilir bir veri tabanı ivedi olarak oluşturulmalıdır. Ayrıca, iş kazaları ve meslek hastalıkları verilerinin analizi ile her maden işletmesinin kendi risk değerlendirmesini yapması yanında, merkezi bir sistemde toplanan verilerin, sektörün risk değerlendirmesi yaklaşımları dikkate alınarak denetlenmesine temel teşkil edecek şekilde kullanılması da gerekmektedir.

Bu amaçla, yukarıda kısaca özetlenen ve ayrıntıları Raporun VI. Bölümünde yer alan tespit, değerlendirme ve öneriler ile Raporun V. Bölümünde belirtilen hususların gereğinin -Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanlığı, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ve İçişleri Bakanlığınca- yapılmasını temin maksadıyla işbu Raporun, Devlet Denetleme Kurulu Kurulması Hakkında Kanun’un 6. maddesi uyarınca Başbakanlığa gönderilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılmıştır.


Saygılarımızla arz ederiz. 08.06.2011

(İmza)

Cemal BOYALI
Başkan

(İmza)

İsmail Hakkı SAYIN
Üye
(İmza)

Faik CECELİ
Üye
(İmza)


Mehmet İLHAN
Üye
(İmza)

Mehmet Ali ÖZKILINÇ
Üye

Yazarın Tüm Yazıları