Güncelleme Tarihi:
Dünyanın birçok yerinde sanat galerileri, koleksiyonlarında bulunan parçalarla özdeşleşir. Londra'da bulunan National Gallery'nin adı Van Gogh'un Ayçiçekleri tablosu ile anılır örneğin. New York'ta bulunan The Museum of Modern Art ise Salvador Dali'nin eriyen saatlerine, Andy Warhol'un çorba tenekelerine ve Frida Kahlo'nun otoportresine ev sahipliği yapar.
Boston'da bulunan Isabella Stewart Gardner Müzesi'nin diğerlerinden bir farkı var. Bu müze koleksiyonunda olan eserlerle değil, olmayan (ya da en azından artık olmayan) eserlerle anılıyor. Nasıl mı? Hemen anlatalım…
Rembrandt tablosundan geriye kalan boş çerçeve
YARIM MİLYAR DOLARLIK ESER ÇALINDI
Takvimler 18 Mart 1990'ı gösterirken, Isabella Stewart Gardner Müzesi, tarihin en büyük sanat hırsızlığına sahne oldu. Toplamda yarım milyar dolardan fazla değer biçilen 13 sanat eseri (aralarında üç Rembrandt ve bir Vermeer tablosu da vardı) gecenin bir vakti çalındı. Hırsızlar iki güvenlik görevlisini binanın bodrum katına indirip koli bandıyla bantlayarak etkisiz hale getirmişti.
Bu olay geçtiğimiz günlerde bir televizyon programıyla yeniden gündeme geldi. CNN'in "How It Really Happened" programının pazar akşamı yayınlanan bölümünde, güvenlik görevlilerinden Rick Abath'la yapılan bir röportaj yer aldı.
Soygundan sonraki tek röportajını 2013 yılında CNN'e veren Abath, Şubat 2024'te henüz 57 yaşındayken hayatını kaybetmişti.
Isabella Stewart Gardner Müzesi'ndeki soygun sırasında pek çok şaşırtıcı detay ve beklenmedik gelişme yaşandı. İşte bu ünlü soygunun gizemleri...
ADI SKANDALLARLA ANILIYORDU
Müzenin kurucusu olan Isabella Stewart Gardner, gerçekten çok ilginç bir kişi. Bir zengin iş adamının kızı ve başka bir zengin iş adamının da dul eşi olan Gardner, bir hayır sever ve sanat koleksiyoncusuydu. Zaten müzeyi de kendi kişisel koleksiyonunu saklamak için kurmuştu.
"Master Thieves: The Boston Gangsters Who Pulled Off the World's Greatest Art Heist" (Usta Hırsızlar: Dünyanın En Büyük Sanat Hırsızlığını Yapan Boston Gangsterleri) kitabının yazarı Stephan Kurkjian, CNN'e yaptığı açıklamada, "1903'te müzeyi açtığında, tüm Boston'ın ilgisini ve takdirini çekebilmek için giriş ücreti alınmamasına karar vermişti. O dönemde bu müze Amerika'da bir kişinin sahip olduğu en büyük sanat koleksiyonuydu" dedi.
Gardner aynı zamanda yavaş yavaş gelişmekte olan kadın hakları hareketine de destek veriyordu. Nitekim müzede dönemin kadın hakları hareketinin liderlerine ait fotoğraflar ve mektuplar gibi belgeler de bulunuyor.
Müzedeki en dikkat çeken eserlerden biri Gardner'ın John Singer Sargent'ın elinden çıkmış olan tablosu. Gardner'ın dekoltesinin tablodaki derinliği, o dönemde çeşitli dedikodulara neden olmuştu.
Ancak Gardner, dedikodulardan ve skandallardan kaçınan biri değildi. Örneğin bir keresinde Boston Senfoni Orkestrası'nın bir konserine, kafasında Red Sox beyzbol takımının logosunu taşıyan bir şapkayla gitmişti. Boston Globe gazetesinde Ocak 1897'de yayımlanan bir illüstrasyonda da Gardner'ın Boston Hayvanat Bahçesi'ndeki aslanlardan birini yürüyüşe götürdüğü görülebiliyordu.
1911 yılında Mona Lisa çalındığında, Gardner, müzede görev yapan güvenlik görevlilerine, orayı soymaya kalkan biri olursa vurup öldürmelerini söylemişti.
EN DEĞERLİ TABLOYU NEDEN ÇALMADILAR?
Hırsızlar yarım milyar dolarlık bir vurgun yapmıştı ancak müzedeki en pahalı eseri çalmamıştı. Titian'ın Europa'nın (Avrupa'nın) Kaçırılması isimli tablosuydu bu. Gardner tabloyu 1896 yılında Londra'dan bir sanat merkezinden almış ve bir eski ustanın tablosu için o dönemde rekor addedilen bir ödeme yapmıştı.
Peki sanat tarihinin en büyük soygununu yapan hırsızlar, bu kadar değerli bir eseri neden geride bırakmıştı?
Burada tablonun boyutları rol oynamış olabilir. Zira çalınan en büyük eser, Rembrandt'ın 1,5 metreye 1,2 metre ölçülerindeki ünlü tablosu Celile Denizi'nde Fırtına'ydı. Europa'nın Kaçırılması'nın ölçüleri ise 1,8 x 2,1 metreden fazlaydı.
NAPOLYON FAKTÖRÜ
Çalınan tabloların bulunması için yapılan soruşturmanın yolu 2005 yılında Fransa'nın Akdeniz'de bulunan adası Korsika'ya düştü. Korsika mafyasıyla bağlantıları olduğu iddia edilen iki Fransız, biri Rembrandt'ın biri Vermeer'in fırçasından çıkmış iki tabloyu satmaya çalışıyordu.
Eski bir FBI ajanı olan Bob Wittman, müşteri görünümünde operasyona katıldı. Ancak nihayetinde sonuç elde edilemedi. Adamlar, Nice'te bulunan Modern Sanat Müzesi'nden çalınan eserleri sattıkları için gözaltına alındı.
Peki Korsikalı gangsterler neden Boston'daki bir sanat müzesini soymakla ilgilenmişti? Bu sorunun cevabı, soygun sırasında bir Napoleon bayrağının tepesinden çalınmış 25 santimetrelik bir süs eşyası olan Bronz Kartal Alemi olabilir.
CNN'in soygunu araştıran muhabiri Randi Kaye, "Alemi çalmak hırsızlar için tuhaf bir seçimdi. Ancak Korsika'nın Napoleon'un memleketi olduğunu düşününce durum değişiyor" dedi.
1769 yılında Korsika'da dünyaya gelen Napoleon'un ailesinin yaşadığı ev, şu an bir ulusal müze olarak kullanılıyor.
Boston Globe gazetesinin genel yayın yönetmen yardımcısı Kelly Horan, CNN'e yaptığı açıklamada, "Bu çok ikna edici bir yorum. Korsikalı gangsterler bayraklarını geri alıp o esnada bir de soygun gerçekleştirmiş olabilir" diye konuştu.
İLGİNÇ BİR ŞÜPHELİ
18 Mart 1990'daki olay, Boston'ın sahne olduğu ilk Rembrandt tablosu hırsızlığı değildi. 1975 yılında Myles Connor isimli sanat hırsızı, Boston Güzel Sanatlar Müzesi'nde sergilenmekte olan bir Rembrandt tablosunu, paltosunun cebine sokup gitmişti.
Hal böyle olunca Gardner müzesi soygununda da ilk olarak Connor'dan şüphelenildi. Ancak Connor o sırada bir başka suç nedeniyle cezaevindeydi, yani soygunu gerçekleştirmiş olması mümkün değildi.
Connor, müzelerden tablo çalmadığı zamanlarda müzisyenlik yapıyordu. Sahne performanslarından biri sorasında Frank Sinatra ve Liza Minelli gibi dev yıldızlarla çalışan Al Dotoli ile tanışmıştı.
Connor, 1976 yılında Maine'de gerçekleştirdiği bir başka sanat hırsızlığı nedeniyle hapse gönderildi. Çaldığı Rembrandt'ın cezasını azaltabileceğini umut eden Connor, o sırada Dionne Warwick'le turneden olan Dotoli'den tabloyu kendi adına yetkililere teslim etmesini istedi.
GÖRÜNMEZ HIRSIZLAR
Çalınan eserlerden biri Edouard Manet'nin Chez Tortoni isimli tablosuydu. Müzenin birinci katında Mavi Oda'da bulunan bu tablo iki nedenden ötürü dikkat çekici. Bu nedenlerin ilki çerçevesi...
Hırsızlar çaldıkları eserlerin neredeyse hepsinin çerçevelerini müzede bırakmış, bunun için bazı tabloları kenarlarından kesmişti. Horan, "Tablolara yapılanlar vahşiliğin ötesindeydi. Bence bunun bir insanın boğazını kesmekten farkı yok" diye konuştu.
Chez Tortoni'nin çerçevesinin dikkat çekmesinin sebebi bulunduğu yerdi. Hırsızlar çerçeveyi Mavi Oda'da bırakmamış, alt kattaki güvenlik odasına taşımıştı. Daha da şüpheli olan, Mavi Oda'daki hareket sensörlerinin hiçbirinin devreye girmemiş olmasıydı. Müzeyi soyanlar hayalet olamayacağına göre, akıllara hırsızlara içeriden birinin destek olmuş olma ihtimal geliyordu.
Wittman, "FBI olarak, müzelerdeki kurumsal soygunların yaklaşık yüzde 89'unda içeriden birilerinin desteği olduğunu biliyoruz. Değerli eşyalar böyle çalınır" diye konuştu.
CNN International'ın "Five things you probably didn’t know about the biggest art heist in history" başlıklı haberinden derlenmiştir.