Paylaş
Tabii ki hayır... Çünkü bir doktor neredeyse 5 dakika aralıklarla günde 100-150 hastaya bakıyor. Hatta bu rakam asistan hekimlerde insanüstü bir hal almış. Günde ortalama 230 hastaya bakmak zorunda kaldıkları oluyor. Özel hastanelerde ise SGK 60 hastaya kadar provizyon veriyor. Türk Tabipler Birliği Genel Sekreteri Dr. Bayazıt İlhan bir doktor olarak kendileri de hastaya yeteri kadar vakit ayıramamaktan şikayetçi: Bu şekilde sağlıklı bir muayene yapabilmemiz mümkün değil.
HASTA OLARAK BİR MUAYENE GÜNLÜĞÜ
Geçtiğimiz hafta özel bir hastanede gittiğim göz doktoru gözünü gözüme değdirmeden muayenesini "başarıyla" tamamladı. Yani kullandığı aletlerin dışında gözüme, çıplak gözle bir kez bile bakmadı. Trafiğe takıldığı için 1 saat geç gelen doktor, kendisine sabah kahvesini koyduğu için tam içeri girecekken seslendi: Bekleyin çağıracağım...
Kuzu kuzu kapıda bekleyip sonra muayenemi oldum. Her şey o kadar hızlıydı ki "Gözleriniz sulanıyor mu" sorusuna, doktora gitme sebebim gözlerimin sulanması olmasına rağmen "Hayır sulanmıyor" diyebildim. Aklıma takılan ikinci soruyu dahi ne iş yaptığını bilmediğim ilk "önlüklüye" sordum. Umutlarım ise 15 gün sonra gideceğim kontrol muayenesine kaldı.
Muayene çabalarımız tam anlamıyla "Söylesem olmuyor, sussam gönül razı değil" kıvamında geçiyor. Tabii tüm bunlar bir hasta gözüyle benim yaşadığım onca muayene hikayesinden kısa bir kesitti.
DOKTOR OLARAK BİR MUAYENE GÜNLÜĞÜ
Türk Tabipler Birliği Genel Sekreteri Bayazıt İlhan bana doktor gözüyle yaşananları aktardı... Aslında amacım geçmiş yıllardaki hasta verileriyle şimdikileri karşılaştırmaktı... Ancak dinledikçe, bilmediğim birçok başka boyutu olduğunu gördüm. Türk doktorları sistemden şikayetçi ama sadece kendileri için değil, hastalara da haksızlık yapıldığı için. Hastalara yeterli süre ayıramadıklarını düşünüyorlar. İşte Bayazıt İlhan'ın aktardığı birkaç istatistiki bilgi durumla ilgili önemli ipuçları veriyor aslında:
- DSÖ'nün (Dünya Sağlık Örgütü) verilerine göre bir hastaya doğru teşhis için en az 20 dakika ayırılması gerekiyor. Türk doktorları ise ortalama 3-5 dakika ayırabiliyor. Çünkü 10 dakikada bir randevu veren MHRS'de (Merkezi Hekim Randevu Sistemi) araya giren hastalara da bakıldığı için bu süre kısalıyor
- Tüm dünyadaki bilimsel araştırmalara göre hastaların yüzde 80'i bir uzmana başvurmadan önce aile hekimine başvurursa sorununa çare bulabiliyor. Türkiye'de ise sevk sistemi yerine direk uzmana başvurulduğu için yoğunluk oluyor
- 10 dakikada bir randevu veren sistemde basit bir matematik hesabıyla günde 8 saat çalışan bir doktorun günde 48 hasta alması gerekiyor. Ancak bir asistan hekim 1 günde yaklaşık 230 hastayı muayene ediyor
- Türkiye'de 2002 yılında 700 milyon kutu ilaç tüketildi. Bu rakam 2013'de ise 1 milyar 800 milyon kutu. Bu demek oluyor ki Türkiye'deki her birey ortalama olarak yılda 25 kutu ilaç tüketiyor. Bu da vücudun inanılmaz bir "yan etki" ile karşı karşıya kaldığını gösteriyor. Çünkü her ilacın faydası kadar yan etkisi de mevcut. Bunun sebebi de insanların aynı hastalık için kısa süre içinde birkaç farklı doktora gitmesi.
HASTALAR NE YAPACAK?
Peki hastalar doğru tedaviye ulaşarak, hem sistemin kurbanı olmamak hem de hiçbir sağlık çalışanını mağdur etmeden nasıl yaşayacak? Elbette ki şiddet çözüm değil, kabul edilebilir de değil. Geçtiğimiz yıl Ağrı'da karnına tekme yiyen 7 aylık hamile bir kadın doktorun yaşadığı tartışmanın sebebi, o gün gelen 107'inci hastaya bakamayacak durumda olduğunu söylemesiydi. Bunun için sanırım en doğrusu sistemden talep etmeyi bilmek. Sağlık hizmeti almak, eğitim, ulaşım vb. birçok konu gibi ülke vatandaşı olarak en doğal hakkımız. Eğer bir türlü teşhis alamıyorsanız, bir tedaviyi 3 farklı doktora doğrulatmak zorunda hissediyorsanız önce burada bir şeylerin yanlış olduğunu anlamak lazım. Sanırım vatandaş olarak atılabilecek ilk ve en önemli adım bu. Farkında olmak her zaman değişimi beraberinde getirir. Neyi, kime şikayet edeceğini iyi düşünüp, iyi tartmak lazım.
Paylaş