Şık olmadı

ŞIKLIĞA tahammülüm kalmadı. Evet, rüküşü öne çıkartmaya karar verdim.

Duyup da duymazdan gelmeye, bilip de bilmemiş gibi yapmaya gayret ediyor, yargılamıyor, "burada kullanılışı doğru, orada kullanımı yanlış" diye cımbızla hata aramayı aklımdan geçirmiyordum.

Ta ki bayramın ilk günü duyduğum o kullanıma kadar.

Şıkın karşılığı, Ali Püsküllüoğlu’nun Türkçe sözlüğünde, "modaya uygun, güzel, zarif" demek.

Giyim kuşamla ilgili kullanılan bu sözcük son yıllarda olur olmaz kullanılıyor.

Burberry’nin ekosesi, Versace’nin sarı lacivert kenger yapraklı desenleri gibi.

Fransa Devlet Başkanı Sarkozy, Türkiye’nin AB’ye katılımını mı engelliyor, "Sarko, bu hiç şık olmadı!"

Çevirmek durumunda kaldığınızda ya "Sarko bu yaptığın modaya hiç uymadı" diyeceksiniz, ya "katılım sözcüğünü çıkartman orada güzel olmadı" veya "Türkiye’nin tam üyeliğini engellemek zarif bir davranış değil!".

Ya da, hükümete yönelik bir eleştiri mi yapılıyor, yanıt "Hiç şık değil."

Merkez Bankası Başkanı da geçenlerde Para Politikası Kurulu’ndaki iki atamanın gecikmesiyle ilgili olarak, "gecikme şık değil" diyordu.

***

DAHA
bir sürü örneği var.

Ama önceki gün Başbakan Tayyip Erdoğan’ı dinlerken irkildim.

Başbakan, Rahip Santoro, ardından Malatya olayı ve İzmir’de Katolik Kilisesi rahibine karşı girişilen saldırılar için "şık olmadı" diyordu.

Yani güzel olmadı. Yani zarif değil!

İstanbul’da AKP’lilerle bayramlaşma töreninde yaptığı bu konuşmanın o bölümü pek dünkü gazetelere yansımamıştı.

Konuşmanın devamında "dinimiz"de böyle şeylere yer olmadığını da belirterek bu hareketleri kınıyor başbakan.

Ama "şık değil" ile, "dinimizde yeri yok" çerçevesinde yaklaşmak bu ırkçı cinayetleri mahkum etmeye yetmiyor.

Bu cinayetler ile PKK terörü arasında fark yoksa eğer, ikisinin söylemi arasında da fark olmamalı.

PKK’nın işlediği cinayetler karşısında "şık değil" deniyor mu?

***

TÜRKİYE
’de bir şeyler oluyor. Hrant Dink cinayeti ile başlayan ve Müslüman olmayan Türk vatandaşlarını hedef alan ırkçı tırmanış hafife alınabilecek bir durum değil.

Bunun adını açıkça koymak gerekiyor.

Bu cinayetlerin dini hassasiyet ya da ulusal çıkarlar çerçevesinde değerlendirilmeyeceğini dosta düşmana kavratmak için kararlı adımlar atma zamanı gelmedi mi?

Bu kararlılığın ilk adımının 301 olduğunu hepimiz biliyoruz.

İkinci adımın, Dink davası ile başlayıp diğer davalarda ortaya çıkan cinayet şebekelerinin üzerine kararlılıkla gitmekten geçtiğini de biliyoruz.

301’e dokunma, çetelerin etrafında dolaş, bürokrasiyi sorumlu tut sonra da "şık olmadı"yla yetin.

Bunun adı yönetmek değil oyalamaktır dersem şık olmaz mı acaba?

Ya da rüküş mü olur?
Yazarın Tüm Yazıları