Şiddet ve ötesi bugün vekil karşısında

Bir kulüp teknik direktöre inanıyor, milyarlarca lira harcıyor, bolca oyuncu transfer ediyor, ama teknik direktör çekip gidiyor. O kulüple ilgili Mecliste belgeler var. O kulüp iflasın eşiğinde.
Bazı spor kulüpleri dernekler yasasına göre çalışıyor, bazıları halka açık şirket tipinde. Aynı statüye sahip değiller.
Spor Toto Süper Lig’in en iddialı takımlarından birinin halka açık hali perişan. Gelirin yarısı hissedarlara gidiyor, diğer yarısı ipotek altında.
Türk Sporu, özellikle kulüplerin durumu orasından burasından patlayan bot gibi, su alıyor.
BESLENEN ŞİDDET
Böyle bir ortamda şiddet.
Beşiktaş-Bursaspor maçı öncesinde olduğu gibi. Kulüplerin hukuki ve mali sorunlarının ayyuka çıktığı bir ortamda, şiddet kendine her zaman yer buluyor.
Sporda şiddet, üç beş taraftarın (!) biraraya gelip, karşıdaki seyirci kitlesine saldırması filan değil. Saldırı olayın son halkası. Ondan çok önce, kulüplerin mali ve hukuki yapılarının değişmesi gerek.
Şiddet o yapılardan besleniyor. Büyük takım, küçük takım, ikinci ya da üçüncü ligdeki herhangi bir takım fark etmiyor. Kulüplerin yapısı değişirse, şiddetle daha rahat mücadele etmek mümkün olabilir.
BUGÜN SAAT 15’TE
Sadece kulüpler mi, federasyonlar da benzer bozuk yapıda. Federasyon başkanı seçilmek için birisi para yatırıyor, oysa orası fahri görev. Sonra bir milyar dolarlık bütçeyi yönetiyor.
Federasyonları yabancı firmalar denetliyor, FİFA öyle istiyormuş, oysa onları devletin denetlemesi daha doğru değil mi?
Spordaki bozuklukların tümden elden geçirilmesi için Ekim’de Meclis’te Araştırma Komisyonu kuruluyor. Tek tek kulüplerin yapısı, federasyonlar, spordaki şiddet, bu arada şike iddiaları komisyonda ele alınıyor.
Komisyonda görevli milletvekilleri bugün saat 15’te ilgili kişileri dinlemeye başlıyor. Kulüp yöneticisi, taraftar, psikolog, hukukçu, mali danışman, belki sporcular ve teknik direktörler de dinlenecek.
Spor hayatını yeniden düzenleyecek tasarı 1.5 yıldır bekliyor. Yaşanan son şiddet olayının bu tasarıyı hızlandırama ihtimali yine de uzak.
AKP’nin Meclis’te öncelikleri başka.

Öğrencilere 34 bin 914 dava

POLİS gösteri yapmak isteyen öğrencinin burnunu kırıyor. İstanbul Polis Şefi Hüseyin Çapkın hakkını veriyor, “polis yasal yetkisini kullanıyor”.
Polis gösteri yapmak isteyen öğrenciyi yerde tekmeliyor. İstanbul Polis Şefi Hüseyin Çapkın kararlı, “polis yasal yetkisini kullanıyor”.
Polis gösteri yapmak isteyen öğrencinin kaburgasını kırıyor, öğrenciye küfür ediyor, saçını çekerek yerlerde sürüklüyor. İstanbul Polis Şefi Hüseyin Çapkın hoş görülü, “polis yasal yetkisini kullanıyor”.
Polis gösteri yapmak isteyen öğrenciye biber gazı sıkacak kadar ileri gidiyor. İstanbul Polis Şefi Hüseyin Çapkın benzer biçimde ilerde, “polis yasal yetkisini kulanıyor”.
Öğrencilerle AKP iktidarı pek uyuşmuyor. Haklı ya da haksız, öğrenciler iktidarı protesto etmek istediğinde başlarına gelmeyen kalmıyor.
AKP döneminde protesto nedeniyle ki, bazılarında sadece pankart açma var, öğrenciler aleyhine tam 34 bin 914 dava açılıyor. Bu bir rekor.
Polisin böylesine şiddet kullandığı ileri demokrasilerde genellikle İçişleri Bakanları istifa ediyor. Bizde İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın istifasına gerek yok, çünkü İçişleri Bakanı yok.

Digitürk servisi harika!

EVDE TV’yi açıyorum, Digitürk’te sorun var, görüntü yok. Biraz uğraşıyorum, nafile.
Pazar saat 14-15 dolayı.
Digitürk’ü arıyorum. Telefona çıkan hanım ilgileniyor, bana “şunu yapın, bunu yapın” diyor, dediğini yapıyorum, görüntü yine yok. Telefondaki hanım, “Ben şimdi teknik servisimizi arayacağım, onlar da sizi arayacak”, güvencesi veriyor. Rahatlıyorum, çünkü maç başlayacak biraz sonra.
İtiraf etmeliyim, telefonda konuştuğum hanımın söylediği gibi, bir süre aynı kanalda kalıyorum, sinyal geliyor, maçın ikinci yarısına yetişiyorum.
Aradan yaklaşık yirmi saat geçiyor.
Dün sabah saat 9.30. Digitürk Teknik Servisinden arıyorlar, “bir sorun varmış, sorun nedir” diye soruyorlar.
Digitürk servisi harika, yirmi saate yakın süre sonra arıyor. Servis dediğiniz böyle olur.