Şiddet sarmalı hepimizi yakabilir

İSRAİL'i kavuran şiddet sarmalı, hepimizi içine çekebilecek güçte terör dalgaları yaratıyor.

Binbaşı Cengiz Toytunç'u hedef alan karanlık güçler, bu coğrafyada yaşayan herkesin tehdit altında olduğunun ilk işareti.

İsrail ve Filistin olayların kontrolünü yitirmiş görünüyor.

İntikam ve şiddet, siyasetin önüne geçiyor.

Ama Arap Zirvesi kararı yeni bir fırsat yaratıyor.

Arap Birliği Zirvesi, ilk günkü sorunlara rağmen, Suudi Arabistan barış planının, diğer üyeler tarafından benimsenmesiyle sona erdi.

Tabii ki, Suudi Arabistan Prensi Abdullah'ın önerisiyken, Arap barış planı haline gelmesi sırasında bazı değişiklikler oldu.

En önemli değişiklik, İsrail'e tanınma garantisi veren ‘‘ilişkilerin tam olarak normalleşmesi’’ ifadesindeki değişiklik.

Arap barış önerisinde, İsrail'den öncelikle Suriye, Lübnan ve Filistin'deki işgal topraklarından geri çekilmesi isteniyor. Sonra başkenti Doğu Kudüs olan Filistin devletini tanıması çağrısı yapılıyor. Bunun karşılığında da İsrail ile ‘‘normal ilişkiler kurulacağı’’ belirtiliyor. Bu ifade İsrail'i memnun etmedi. İlk tepkilerde, İsrail tarafı bu ifadeyi net bulmadığını açıkladı.

Ama daha da önemlisi mülteciler konusu. Arap önerisinde, mülteci meselesine hakkaniyet çerçevesinde çözüm bulunması isteniyor. BM Güvenlik Konseyi'nin kararları hatırlatılıyor. Buna göre İsrail, isteyen Filistinli göçmenlerin geri dönmelerine izin vermeye, istemeyenlere ise tazminat ödemeye çağrılıyor.

İsrail ise mülteciler konusunda kesin kararlı. Ülkedeki Filistinli nüfusun artmasına ve önümüzdeki yıllarda Yahudilerin azınlığa düşme tehlikesiyle karşı karşıya kalmalarına yol açabilecek hiçbir öneri tartışmasız ret ediliyor.

* * *

ARAP barış planı bir fırsat. Hem de aralarında çeşitli sorunlar olan Arap dünyasının verdiği bir birlik mesajı.

Eğer bu fırsat değerlendirilebilirse bölgede iki devlet doğacak. İsrail, kurulduğundan bu yana - Mısır ve Ürdün dışında- diğer komşuları tarafından ilk kez tanınacak.

Filistinliler de, bağımsız devletlerine kavuşacaklar.

Bu fırsatın değerlendirilmesi için, bölgeye daha aktif bir müdahale gerekiyor. İkinci Camp David sürecinin başarısızlığa uğramasından sonra kenara çekilen Amerikan Yönetimi'nin daha etkili olması gerekiyor bölgede. Şimdilik, Bosna'da olduğu gibi Washington kenarda durarak, müdahale etmediği zaman olacakları kanıtlamak, vaz geçilmezliğini göstermek istiyor.

Ama Zirve sonrası yayınlanan bildiri, bir tehlike haberi de veriyor.

Çünkü Arap dünyası, İsrail işgali sona ermedikçe, Filistin'den gelecek hareketlerinin ‘‘kendini savunma hakkı’’ çerçevesinde değerlendirileceğinin altını çiziyor dünkü bildiride. Bu da, teröre meşrulaşma ve yaygınlaşma alt yapısı sağlıyor.

Barış planı bir şans ama aynı zamanda, Ortadoğu'da istikrarın ve geleceğin bıçak sırtında olduğunun da kanıtı.

Arap Birliği Zirvesi'nden çıkar kararda bu tehlike açıkça görülüyor.
Yazarın Tüm Yazıları