Şeytan diyor ki, sinirleri alınmış Raikkonen’i şu TEM yoluna salıversek...

F1 için İstanbul’a gelen Ferrari pilotu Kimi Raikkonen, soğuk ve direkt. Ne kadar kazanıyorsunuz sorusuna "yeterince fazla" diye cevap veriyor.

Araba kullanmam.

Yıllar önce bir Volkswagen’im vardı.

Saatte kırk kilometre hızla küçük bir kaza yaptıktan sonra hemen ondan vazgeçtim.

Ehliyetimi kaybedeli ve peşine düşmeyeli yıllar oldu.

Başkasının kullandığı arabada TEM seyahati kabus olur.

Kemer bağlama ve bağlatma takıntım had safhadadır.

Yolda yanımdan geçen "kasksız" motosiklet sürücülerini gördükçe içim fena olur.

Hemen onları bir arabanın "altında" tahayyül ederim.

Sonuçta araba denen nesneyle aram hiç iyi değildir.

Hal böyleyken nedense hayat karşıma hep Formula 1 pilotlarını çıkartır.

İki yıl önce F1 için İstanbul’a gelen Ferrari’nin ünlü pilotu Michael Schumacher ile röportaj yapmıştım.

Schumacher artık yarışmıyor.

Ferrari’nin ekibinde, onun ve Barrichello’nun yerine Brezilyalı Felipe Massa ile Finli Kimi Raikkonen var.

Raikkonen ile Shell’in düzenlediği bir öğle yemeğinde tanıştık.

SCHUMACHER DAHA SICAKTI

Shell
ile Ferrari arasında 60 yıla yakın bir teknik işbirliği söz konusu.

Mesela, Ferrari ile yarıştığı süre içersinde Shell, Schumacher’e 181 litreden fazla yarış yakıtı sağlamış.

Madem işin teknik boyutuna girdik, Formula 1 yarışları için halen şöyle bir durum söz konusu:

FIA (Uluslararası Otomobil Federasyonu) üç yıl süresince motor geliştirilmesine yasak koyduğu için şimdilerde yakıt ön planda.

AR-GE’ler yakıt üzerine yoğunlaşmış durumda. Öyle ki Shell, ilk kez gerektiğinde bazı testler yapmak için yakıt laboratuvarını pistlere taşımış.

Her neyse Kimi Raikkonen ile tanıştığımız öğle yemeğine dönersek, Finli pilot Ferrari kasketiyle karşımızda.

Sorularımızı bekliyor.

Shell İletişim Direktörü Elvan Umay şıklık yaparak daha çok kadın gazetecileri davet etmiş.

Raikkonen’e sorular yağıyor.

"Evli misiniz?", "Mutfakla aranız nasıldır" "Kaç para kazanıyorsunuz?".

İki yıl önce Schumacher ile yedi dakikalık bir deneyimim olduğundan Formula 1 pilotlarını karşılaştırma şansına sahibim.

Schumacher go-karta dört yaşında başlamış.

Bu yüzden ona "siz pistlerin Mozart’sınız" dediğimi hatırlıyorum.

Schumacher bu benzetmeye bayılmıştı doğrusu.

Birlikte gülmüştük.

Kimi Raikkonen daha kuzeyden geldiği için olsa gerek Schumacher’e oranla daha soğuk ve direkt.

"Bu şehre ikinci gelişiniz. İstanbul’u seviyor musunuz" diye soruyoruz.

"Gezmeye fırsatım olmadı. Otelden bakınca fena görünmüyor" diyor.

"Yaptığınız işin tehlikeli olması gözünüzü korkutmuyor mu?" sorusuna "Tehlikeli diye sevdiğim şeyden vazgeçmem" cevabını veriyor.

Cevaplar kısa, net.

28 yaşında, eşi binici ve iyi para kazanıyor.

"Ne kadar kazanıyorsunuz?" sorusuna ise "yeterince fazla" diyor.

Araba yarışı dışında hobileri kayak, buz hokeyi, jet ski filan.

Yani hep süratle ilintili şeyler.

Zaten en anlamlı cümlesi de şu oluyor:

"Galiba tehlikenin sınırında yaşamayı seviyorum."

Schumacher
’e sormuş olduğum aynı soruyu bu kez ona yöneltiyorum:

"Çocuklarınızın araba yarışçısı olmasını ister miydiniz?"

"Hayatta istediklerini yapabilirler. Pilot olmak istiyorlarsa olsunlar."

İyi hatırlıyorum.

Schumacher’in bu soruya verdiği cevap şu olmuştu:

"Çocuklarımı golfçü ya da tenisçi olarak görmeyi tercih ederim."

Haksızlık olmasın.

Schumacher iki çocuk babası, Kimi Raikkonen henüz baba değil.

Baba olduğunda eski meslektaşıyla aynı görüşü paylaşabilir.

Şimdilik babalık konusunda pek "cool". Kimi Raikkonen’i daha yakından tanıyan Shell’ciler "Terlediğini dahi görmedik" diyor.

"Terlemek" ne kelime... Kimi Raikkonen karşımda "sinirleri alınmış" gibi duruyor. Şeytan diyor ki, onu Ferrari’siyle şu "dakika bir, kaza bir" TEM yoluna salıversek. Alınmış sinirleri yüzde 100 topyekün geri gelirdi.
Yazarın Tüm Yazıları