Akdeniz’le buluşmanın en güzel adresi

Kalkan, 1920’lere kadar güzel yer anlamına gelen ‘Kalamaki’ adıyla anılan bir Rum balıkçı köyüydü. Eski köyün izlerini, bugün cami olarak kullanılan köyün kilisesinde ve sahildeki birkaç Rum evinde görebilirsiniz. Kalkan’a çok önceden gittiyseniz şimdi yamaçlara doğru uzanan evleri görünce ufak bir şok geçirebilirsiniz. Benim size önerimse nostaljik bir tur yapmanız. Çarşı içinde dolaşırken eski, cumbalı evlerle karşılaşacaksınız. En azından bu dar sokaklarda kendinizi hâlâ o balıkçı kasabasında hissedebilirsiniz. 1980’lerde özellikle İngilizler tarafından keşfedilene kadar dünyaya neredeyse kapalı olan beldede günümüzde her şeyin İngilizce olmasına şaşırmayın çünkü artık Kalkan’ın yerlisi olan İngilizler belde nüfusunun yarısını oluşturuyor.

BEZİRGAN KÖYÜ’NE GİDİN

Her şeye rağmen bölgenin en güzel yerleşimlerinden olan Kalkan’da merkezden denize girebildiğiniz gibi, sadece yarım saat mesafedeki, 12 kilometrelik Patara Plajı’na da gidebilirsiniz. Kiralayacağınız bir tekneyle yakın koyları keşfe çıkmak da güzel bir seçenek.

Kalkan’ın yüksek yamaçlarında gizlenmiş bir mücevher olan Bezirgan Köyü’nü de ziyaret listenize alın. Bu köyde ilginç bir anım olmuştu. Erzak saklamak için kullanılan ambarları Karadeniz’deki serenderler gibi... Ziyaretim sırasında birinin girişindeki basamak taşı dikkatimi çekmişti. Arkasına baktığımda 2.500 yıllık bir Likya yazıtıyla karşılaştım. Bu topraklarda karşınıza çıkan sürprizlerden etkilenmemeniz mümkün değil.

Kalkan’dan Kaş’a geçerken muhteşem manzaralar sunan ve döne kıvrıla uzayan yollarda Akdeniz’in renkleri sizi büyüleyecek. Önce sadece bir tabela olarak göreceğiniz Kaputaş Plajı Türkiye’nin en güzellerinden. Bir kanyonun denize açılan bölümündeki bu doğa harikasında denize girmenin 187 basamaklık bir sınavı var. Eski bakir günlerini bilenler burada açılan tesisin doğasını bozduğunu söylüyorlar. Karar size kalmış. Bu arada Kaş da Kalkan gibi yapılaşmaya uzunca bir süre direnmiş ama maalesef başaramamış.

Antiphellos Antik Kenti üzerine konumlanan Kaş ve civarı, bir dönem ‘Abessos’ diye adlandırılmış.Anadolu Selçukluları hâkimiyetine geçtiği dönemden Cumhuriyet’in ilk yıllarına kadarsa ‘Andifli’... Size burada ilk önerim Antiphellos kentinin amfi tiyatrosundan günbatımını izlemeniz.

Güneş yavaşça sulara karışırken karşınızda Yunanistan’ın en doğu ucu olan Meis Adası, sağınızda Çukurbağ Yarımadası ve solunuzda Limanağzı eşlik edecek manzaraya. Sonra da akşam serininde Uzunçarşı’da dükkânlara bakarak otantik evlerin arasında yürüyüş yapın. Yolun sonundaki lahit size tarihin her yerde olduğunu hatırlatacak.

TÜRKİYE’NİN DALIŞ MERKEZİ

Kaş uzun zamandır Türkiye’nin en iyi dalış noktalarından biri. Birçok dalış okulu var. Eğer şimdiye kadar hiç cesaret edemediyseniz bence denemek için en doğru yerdesiniz. Görüş mesafesinin uzunluğu sebebiyle sadece birkaç metre daldığınızda bile zengin bir dünyayla karşılaşacaksınız. Birkaç yıl önce bu deneyimi yaşadığımda hissettiğim en önemli şey sonsuzluktu... 

Kaş merkezde denize girebileceğiniz yerler; iskeleden girmeyi sorun etmezseniz Küçükçakıl, taşlık plaj olarak Büyükçakıl veya ufak bir tekne yolculuğuyla ulaşacağınız Limanağzı olabilir. Çukurbağ Yarımadası’nda genellikle konaklama tesisleri bulunduğu için bakir koylar bulmak eskisi kadar kolay değil.

Kaş’tan kalkan teknelerle çevre koyları keşfe çıkabileceğiniz gibi listenize Kaş ile Kekova arasında kalan Aperlae’yı da eklemenizi öneririm. MÖ 5’inci yüzyıldan itibaren yerleşim olan Aperlae, yarısı denize gömülü bir şehir. Kekova’da dalma yasağı varken, burada şnorkelinizi ve paletlerinizi takıp denizin altındaki muhteşem tarihle bütünleşebiliyorsunuz. Aperlae yakınlarındaki Uluburun dünyanın en eski batığı.

HARİKA MANZARALARIN ADRESLERİ

Bu güzel coğrafyada size birkaç konaklama önerim de olacak. Çok beğendiğim bu tesislerin ortak yönü, kuruluş felsefelerindeki Kaş-Kalkan aşkı. Daha fazla bilgi ve seçeneğe ulaşmak için @butikotellerturkiye Instagram hesabımı takibe almanızı tavsiye ederim.

* Kalkan’da yeni keşfettiğim Kalkan Regency, 6 dönümlük bir alanda konumlanmış ve 41 odayla hizmet veriyor. Özellikle ultra deluxe süit odasına bayıldım.

* The Times’ın 20 muhteşem otel listesine giren Fidanka’nın 16 odası da ferah bir konaklama deneyimi yaşatıyor. Teraslı odalarda manzara muhteşem.

* Patara Plajı ve Eşen Ovası üzerinden günbatımını keyifle izleyeceğiniz bir adres de Prima Donna. 26 dönümlük arazide birbirinden bağımsız 9 ev var; 5’ini özel tasarım taş-kütük ev olarak yapmışlar, 4 tanesi özel havuzlu villa.

* Likya Pavilion Hotel, Kalkan Marina manzarasıyla ve kendine ait iskelesi ve dinlenme teraslarıyla tam bir kafa dinleme mekânı. Otel sadece yetişkinleri kabul ediyor.

* Kaputaş Vadisi’nden manzarayı izlemek isteyenler Ambar Evleri’ni tercih edebilir.

* Kaş merkezdeki Luff, 11 odalı. Otel merkezde olduğu için her yere kolaylıkla ulaşabiliyorsunuz.

* Uzun Çarşı’nın bitişiğindeki tarihi sokaktaki Kuytu Terrace Kaş, panoramik Kaş ve Meis manzarası ile 10 odalı bir pansiyon. 

* Çukurbağ Yarımadası’ndaki Deniz Feneri Lighthouse, Likya yapılarından esinlenilmiş taş evlerden oluşuyor. 30 odadan özellikle deniz kenarı süitleri, havuzlu süitler ve loft çok güzel.

* Yarımadadaki başka bir adres de sadece yetişkinlerin kabul edildiği Kaş Peninsula Gardens. Birbirinden şık ve ferah 18 odasının 13’ünde havuz var.

* Yine yarımadadaki Sunasun Hotel yeni keşfettiğim otellerden. Yöneticileri iki hanım olunca çok temiz ve bakımlı bir tesis çıkmış ortaya. 

* Blanca Beach Türkiye’nin en büyüleyici koylarından Hidayet Koyu’nda, zeytin ağaçlarının arasında. 17 odayla hizmet veren otel, Kaş’taki en güzel dalış noktalarından birinde.