Zaman kavramını yitirdiğim şehir: Prag
Zaman kavramını yitirdiğim şehirlerden biri Prag… 13. yy’dan beri ayakta kalmış meydanında dolaşırken, 500 yıldır zamanı doğru gösteren saatine bakarken ve şehrin her yanını süsleyen heykellerin arasında dolaşırken eski bir kitabın sayfaları içinde dolaşıyor gibiyim. Ama ben sizinle Prag denince akla gelen ilk durakların daha özelinde deneyimlerimi paylaşmak istiyorum. Özellikle bu güzel şehre geldiğinizde mutlaka dikkat etmeniz gerekenler var. İşte size Prag gezi rehberim…
Prag, yıl boyunca çok fazla turist alan bir şehir. Bu neden hep çok kalabalık… Haliyle turistik tuzaklara karşı tetikte olduğun ve zaman zaman kalabalıktan ötürü mistik havasını kaybeden bir şehir.
Avrupa Kadınlar Basketbol Şampiyonası bu yıl Prag'taydı. A Milli Takımı'mız çeyrek finale kalınca Potanın Perileri'ni izlemeye ve Dünya Şampiyonası'na giden yolda desteklemeye biz de Prag’a gittik. İkimizin de ilk gidişi değildi ama Avrupa'nın en romantik şehirlerinden biri olarak anılan ve ikinci dünya savaşında hasar görmeyen şehirlerden birini ilk kez birlikte gördük. Prag Kalesi, Karl Köprüsü, Astronomik Saati, Eski Şehir Meydanı hepsi çok özel…
Günün her saati müzisyenleri, sanatçıları, ressamları, opera söyleyenleri ve onları izleyen, geçip giden, fotoğraf çekmeye çalışanlarıyla oldukça hareketli ve renkli manzaraları olan bir köprü, Karl (Charles) köprüsü. Tepedeki ihtişamlı Prag kalesi, üstündeki heykelleri ve etrafındaki manzarasıyla bu kadar hareketin merkezi olmasının esas nedeni…
Bu taş köprü üstünde bir duvara yaslanıp etrafı hem gündüz hem de gece izlemenizi tavsiye ederim. Günün aydınlığında şehri seyretmek, suya bakmak, durup dinlenmek ve güzel bir performansa şahit olmak için. Gün geceye dönünce ise köprünün, kalenin ve şehrin aydınlatmalarıyla Barok ve Gotik mimarinin gökyüzünde çizdiği resme bakmak için.
Beatles şarkı sözlerini yazmalarıyla başlayıp artık daha çok telden ama hep rengârenk yazılarla dolu John Lennon duvarında da nefeslenebilirsiniz. Okumadan duvarı görmek de hoşa gidiyor ki, zaman ayırıp üzerindeki yazıları okumak gerçekten çok keyifli.
Zaman geçirenlerden ziyade gelip fotoğraf çekip gidenler çoğunlukta olsa da biz en çok hoşumuza giden yazıları bulup birbirimize göstermeyi ve üzerine konuşmayı sevdik. Fotoğraf çekmeyi de ihmal etmedik tabii. Duvarın etrafı nispeten daha sakin ve turist trafiğinin daha az olduğu bir yer ve yeşiller içinde oturabileceğiniz kafeler olduğu için de özellikle tavsiye ederim.
Ortaçağ gösterileri…
Daha önce annemle gittiğimizde birini izlemiştik. O zaman yaptığım araştırmalara göre mutlaka yapılması gerekenler arasında dikkatimi çekmişti. Gerçekten de Ortaçağ’dan kalmış heybetli bir şatonun içinde şövalye dövüşleri, ateş gösterileri ve müzikleriyle çok etkileyici. Tatil köyü eğlencesi değil de, sanki tarihi bir film setindeymiş hissinde; fakat yine de benim için bir defaya mahsus bir turist eğlencesiydi sadece…
Yeraltı caz barları ise bir kez daha gitsem mutlaka gideceğim yerlerden. Zaten sokak aralarında dolaşırken canlı caz performansları afişleri ve duyurularını sıklıkla görebilirsiniz. Biz de tavsiyeyle veya özel bir araştırma yaparak değil, içimizden geldiği gibi birini seçmiş ve çok beğenmiştik. Yıllar sonra yine orayı bulup, bu kez beraber gittik, yerel sanatçıların performansını izledik, dinledik ve müzikle dinlendik.
Mutlaka yapılması gerekenler listelerinin yanı sıra mutlaka dikkatli olunması gerekenler listeleri de göz ardı edilmemeli. Yine deneyimlerinden yola çıkarak bazı konularda gözünüzü açık tutmanızı isterim.
Döviz: Aslında turistler arasında Prag Kalesi kadar meşhur bir başlık. Çok fazla döviz bürosu ve çok farklı kurlar var. Hatta yolda yürürken sizi yolunuzdan çevirip paranızı çevirmeye kalkabilirler. Bu yüzden gözünüz açık olsun.
Metro: Ulaşım için metro sıklıkla kullanılıyor ve metroya binmeden önce bilet alıp içinde bileti okutmanız gerekiyor. Şuradan şuraya gideceğim nasılsa, binivereyim gibi bir düşünceye kapılmayın. Biletsiz binmenin maddi cezası dışında çok ılımlı ve hoşgörülü bir tavırla karşıladıkları bir durum olmadığı için keyfiniz kaçabilir. Başıma gelmiş gibi konuşuyorum neyse ki gelmedi ama hem şahit oldum hem de Prag hikâyeleri içinde çok sık duyduğum bir durum.
Eşyalarınıza dikkat: Eski şehrin daracık sokaklarında dolaşmaya çalışırken, bazen insan trafiğinde ilerleyemezken eşyalarınıza ekstra dikkat edin. Benim de başıma geldiği için özellikle söylüyorum. Burası özelinde bir durum değil elbet ama kalabalık ve turistik yerlerde daha özenli ve dikkatli davranmakta fayda var diye düşünüyorum.
Dans eden binaları, Nazım Hikmet’in sıklıkla gittiği kafeyi, tekne turlarını ve Kafka’nın evini değil de daha kişisel deneyimlerimi paylaşmak istedim sizlerle. Bizim bu gidişimizde iki günümüz ve sadece maç aralarımız vardı gezmek için. Biz bu zamanı en keyifli hale getirmeye çalıştık. Umarım bu yazıyı okurken siz de keyif almışsınızdır. Şimdi aklımızda kalan Dünya Kadınlar Basketbol Şampiyonası’nda oynamaya hak kazanan Milli Takımı’mız ve iki güne sığdırdığımız çok güzel bir Prag var.
