Paylaş
Fotoğraflar: Hüseyin Sami Büyükgezici
1628 de kızaktan inen 'Vasa' zamanın en haşmetli savaş gemisi, sadece 1200 metre yol aldıktan sonra yan yatıyor, top kapaklarından su alıyor ve 32 metre derinlikte ince çamur içine gömülüyor. Öylesine büyük bir gemi ki, boyları 50 metreyi geçen direkleri de su üstünde kalıyor.
17'nci asrın İsveç’i, kuzey Avrupa’nın Osmanlı’sı sanki. Tüm komşu ülkeler fethedilmiş veya kontrol altına alınmış. Eee ne de olsa müthiş Viking’lerin torunları bunlar. Unutmayın ki bu Vikingler, Amerika kıtasına, Kolomb’tan çok sene evvel ta 10. asırda ulaşmışlar ve hatta Dinyeper Nehri vasıtası ile Kuzey Karadeniz’e ve daha güneye İstanbul’a kadar gelmişler.
Ayasofya ziyaretinizde unutmayın balkon mermer trabzanında Vikinglerin izi olduğu tahmin edilen 9. asır graffitilerini (duvar yazıları) görebilirsiniz.
Küçük bir krallıktan tüm Baltik hükümdalığına soyunan İsveç’in kralı Gustavos Adolphus, Kuzey Avrupa’nın Muhteşem Sultan Süleymanı bence. Ülke Polonya ve Litvanya ile 30 yıllık savaşta. Kuzey denizleri üstünlüğü için, kısa sürede kuvvetli bir donanma gerekmekte. Savaş makinesi 'Vasa', Stokholm tersanelerinde iki senede inşa edilir. Kral savaştadır, acele ettirmektedir. Gemi için dökülen toplar tek güverteye sığmaz. Kralın ısrarı ile planlar değişir ve bir 'kaçak kat' ilave edilir.
Müze müdürü yakın dostum Dr. Fred Hocker bana iki güverte arası yüksekliği gösteriyor. 1.87 olan boyum ile, normal şartlarda eğilerek girmem gereken iki güverte arasında rahatlıkla ayakta durabiliyorum. Yine kralın emri ile 40 cm yüksek yapılmış bu iki güverte arası. Fazla su üstü yükler, ağır toplar, yüksek güverte, kralın yersiz inadı, bilgisiz emirleri ve acele ettirmesi facianın ana sebepleri. En tehlikeli hükümdarlar cahil, danışman dinlemeyen veya yanlış dalkavuk danışmanlar seçen hükümdarlardır, unutmayalım.
Kral Gustav, geminin pupasında (geri kısmı), kendisine ve amiraline ait bir de özel bölüm yaptırmış. Kapının iki yanında kollarını kavuşturmuş iki de muhafız heykeli varmış. Onların yerine Dr. Fred Hoker ve ben nöbetteyiz. Sağımdaki direğe dikkat; geminin dümeni bu. Dolap dümen icad henüz edilmemiş. Serdümen dik duran yekeyi sağa veya sola yatırarak dışarıyı görmeden yukarıdan gelen komuta ile manevra yapıyormuş.
10 Ağustos 1628'de tam yükünü ve tüm mürettebatını alan Vasa ilk yolculuğuna koyulacak. Unutmayalımki o devirlerde, Osmanlı’nın aksine, kaptan ve yüksek rütbeli subayların kadın ve çocukları da gemiye alınıyor. Sakin bir gün, 4 ana yelken fora ediliyor ve gemi usulca doğuya doğru hareket ediyor. Top kapakları açık, gemi selam atışları yapacak. Adalar arasında şiddetli bir sağanak (kara parçaları arasında baca etkisinin sebep olduğu ani siddetli esinti) nedeni ile iskeleye (sola) yatan gemi, açık olan alt güverte top kapaklarından içeri su almaya başlıyor, gemi doğrulamıyor ve daha limandan çıkmadan bir kaç dakika içinde 32 metrede ince çamur içine gömülüyor. Mürettebatın bir kısmı su üstünde kalan direklere tırmanıyor, bir kısmı ise kendini denize atıyor, kurtarıyorlar ama genede güverte altında olan 30 kişi can veriyor. Dr. Hocker iskeletlerini bulduklarını hatta kadın ve bir de çocuk iskeleti bulduklarını anlatıyor.
Kralın gemisi, 69 metre boyu, üç adet yüksekliği 50 metreyi aşan direkleri, 10 adet yelkeni, 64 adet tunç topları ve yüzlerce gülleleri, 500 adet ahşap oyma heykel ve süsleri ile toplam 1200 tonluk zamanın en etkili savaş makinesi. Dünyanın en kudretli gemisi tam 333 sene sürecek bir sualtı uykusuna yatıyor. Dünyanın en iyi korunmuş batığı olmasının nedenleri: bunca sene koruma görevi yapacak olan çamura saplanmış olması, ahşap kemiren 'Teredo Navalis' kurtunun bu soğuk sularda yaşayamaması, gene soğuk ve az tuzlu sular nedeni ile oksidasyonun yavaş ilerlemesi, bakteriler için uygun ortam olmaması. Kısa bir deyiş ile gemi sanki buzdolabında muhafaza ediliyor. Cesetlerin saç ve elbiseleri korunduğu gibi beyinlerinin bir kısmı bile bulunmuş.
Vasa, sualtı buluntuları konservasyonunda ve müzecilikte yeni bir çığır açmış. 300 seneden fazla sualtında kalan ahşabı korumak çok zor. Kuruyan ahşap çatlıyor ve ufalanıyor. Tam 500 adet spray memesi tam 17 sene boyunca gemiye koruma için “Polietilen Glikol” sıkıyor. Sonrasında ise, rutubet kontrollu bir ortamda yavaşça kurumaya alınıyor. Tanesi 100 eurodan fazla binlerce özel alışım somunlu civata gemiye saplanıyor. Gemi bir batıktan çok sanki yarın sefere çıkacakmış gibi görünüyor, hemde %98 orjinal malzeme ile. Bu görülmeye değer bir manzara.
Kuzey ülkelerinden 384 proje yarışmaya giriyor ve sonunda İsveçli mimarlar 1990 yılında yarışmayı kazanıyorlar. Stokholmde nehir kenarına Vasa’nın şimdiki evi inşa ediliyor. 50. teşhir yılında ise Vasa Müzesini 1.2 milyon kişi ziyaret ediyor, bu da bir dünya rekoru.
Dr. Fred Hocker ile 1996-97 senelerinde kazı başkanı olduğu MS. 9. yy Bozburun batığına sayısız dalışlar yapmıştık. Dostluğumuz 90'lı yıllara dayanır. Nitekim sadece kral ve kraliçenin ve parlemento mensuplarının girme yetkisi olan Vasa’nın güvertesine çıkabildik, içine girebildik ve hatta TV için çekimler yaptık. Resimde dörderden tam 16 kişi tarafından döndürülen geminin ırgatı (demir çekmek için kullanılan vinç). Demir attıktan sonra, demirin, veya yelken fora ettikten sonra ana yelkenin bağlı olduğu iskota halatları bir Türk kafasına sarılıyor. Dr. Hocker’e göre o zamanlar İsveç’te Türk olgusu, kuvvet, kudret ve güvenilirlik timsaliymiş...
Paylaş