Mozaiklerin renk ve ahenk yurdu: Antakya

Dinlerin çok renkli, görkemli, ahenkli bir mozaik oluşturduğu kent Antakya! Çarşıları güler yüzlü insanlar ve vitrinleri başka yerde eşini bulmakta zorlanacağınız ürünlerle dolu. Defne sabunlarının en iyisini ve baharatın bin bir türlüsünü, ya da künefenin en güzelini burada bulabilir, tarihi mekânları gezebilirsiniz. Ancak size iki yeni yer önereceğim. Hatay Arkeoloji ve Mozaik Müzesi ve tabanında dev mozaiklerin bulunduğu ‘Hilton’ mozaik otel... Özellikle benim gibi tarih meraklılarının görmeden dönmemesi gereken yerler buralar.

Haberin Devamı

Ankara’nın belki de en iyi tarafı, Türkiye’nin neredeyse tam ortasında olması. Bahar gelince seyahat etmekten hoşlanıyorsanız, yarım günde yurdun bir başka köşesine ulaşır, başka bir iklimde, başka dostlarla ve tatlarla buluşabilirsiniz. İflah olmaz bir gezi sevdalısı olarak, kendi payıma, mart başından bu yana yollardayım. Önce -her bahar olduğu gibi,- martın ilk günlerinde Akdeniz kıyılarına indim.Kadim dostum Aziz Nikolaos’u, yeni komşum Likya Müzesini, portakal bahçeleri içinde Limyra’yı ziyaret ettim.Denizin mavisiyle, güneşin ışığıyla sevindim;Kaş meydanında gölgesinde oturduğumuz kauçuk ağaçlarının yerini alan betonlaşmaya baktım, hüzünlendim...

Mozaiklerin renk ve ahenk yurdu: Antakya

Haberin Devamı

Ankara’ya dönünce, siyasetin insanın nefesini daraltan sisli/ karamsar havasından kaçıp yine yollara düştüm.Aksaray üstünden Antakya’ya, oradan Nizip’e Zeugma’ya, Şanlıurfa’ya, Gaziantep’e uzunca bir yolculuk yaptım.Yaz sıcağının rehaveti çökmezse, bu gezinin her durağını yazmak istiyorum. Çünkü her şehrin tarihiyle, ören yerleri, damak tadları, eski yapıları ve günlük hayatıyla ilginç ve mutlaka bilinmesi gereken yönleri, öyküleri var.

 

 

Anlatmaya elbette Antakya’dan başlamak gerekiyor. Çünkü Antakya, Hatay İlinin merkezi olarak sadece bugünün Türkiye’sinin çok kültürlü, çok renkli şehirlerinden biri değil, tarih içinde de çok önemli, özel bir şehir. Tarihi, milattan önce 300’lere kadar uzanıyor. Makedonyalı İskender’in komutanlarından Seleucus Nicator tarafından kurulmuş.Bir zamanlar Roma imparatorluğunun sayılı şehirlerinden biri olarak biliniyor. Habib Neccar (eski adıyla Silpius) Dağı eteklerinden Asi Nehri kıyılarına doğru uzanıyor.

Mozaiklerin renk ve ahenk yurdu: Antakya

Haberin Devamı

Antakya, dinlerin çok renkli, görkemli, ahenkli mozaik oluşturduğu bir şehir. Hristiyan inancının ilk kilisesi Sen Piyer, Unesco DMA adayı tarihsel bir anıt; yamaçlardan sessizce şehre bakıyor. Müslümanların Anadolu’daki ilk camisi olan Habib Neccar, öncesinde bir pagan tapınağı; bugün avlusunda iki dinin azizlerini bir arada barındıran, eşine ender rastlanan bir kutsal mekân.

 

 

Antakya’nın tarihindeki bu kültürel çoğulculuk, -bölgenin ve ülkenin son yıllarda yaşadığı tüm olumsuzluklara karşın- bugün de devam ediyor. Şehrin ana hattı sayılan tarihi Kurtuluş Caddesi üzerinde, cami, Katolik kilisesi ve Musevi sinagogu yakın komşu mesafesinde, kendi müminlerine hizmet sunmaya devam ediyor. Biraz yürürseniz Saray Caddesi üzerinde bir Ortodoks ve Vali Konağı’nın hemen yanında bir Protestan kilisesi ile karşılaşıyorsunuz. Yerel yönetimlerin ‘Paskalya’ kutlayan afişlerini görmek, sokaklarda hoşgörüyle tanışmanın huzurunu veriyor.

Haberin Devamı

Mozaiklerin renk ve ahenk yurdu: Antakya

Antakya'da gezip görülecek yerleri saymak zor. Yüzbinleri bulan mülteci akınının yarattığı tüm zorluklara karşın gece gündüz canlılığını ve ışıltısını yitirmeyen bir şehir burası. Ünü dünyaya yayılan ve sonra başka topluluklara örnek oluşturan “Medeniyetler Korosu” bu barış içinde birlikte yaşama iradesinin ürünü.. Çarşıları güler yüzlü insanlar ve vitrinleri başka yerde eşini bulmakta zorlanacağınız ürünlerle dolu. Defne sabunlarının en iyisini ve baharatın bin bir türlüsünü bulmak, ya da künefenin en güzelini tatmak isterseniz Uzun Çarşı’ya doğru yürüyebilir, keyifli bir alışveriş yapabilirsiniz. Asi kıyısında dolaşır, eski müzeyi, Hatay’ın anavatana katılışıyla ilgili tarihi mekânları ve Memluklerden kalan Ulu Camii gezebilirsiniz.

Haberin Devamı

Mozaiklerin renk ve ahenk yurdu: Antakya

Ama bir tarih ve hele arkeoloji meraklısı olarak benim önereceğim birkaç yeni yer de var. Birincisi, Antakya’nın “Hatay Arkeoloji ve Mozaik Müzesi” adıyla kurulan yeni müzesi. Gaziantep Zeugma Müzesi’nin dünyada gördüğü ilginin verdiği özgüvenle 2011’de temelini attığımız müze, 2014 sonunda kısmen tamamlanarak ziyarete açılmış; müzenin ana salonlarından birinde bir elinde mızrak, diğerinde buğday başağı ile Hitit Kralı 2.Şuppiluliuma sizi karşılıyor. 2012 Yazında Tell Tayinat höyüğünde bulunduğunda bize büyük heyecan yaşatan Kral, yeni müzenin en görkemli ve simgesel eserlerinden biri olmuş. Müzenin henüz tümü, özellikle de mozaiklerin sergilenmesi tamamlanmamış. 30 bin metrekareyi aşan kapalı alanı, 10 bin metrekare sergi alanı ve 3 bin metrekareyi bulması beklenen mozaik sergisi ile dünyanın sayılı müzeleri arasında yerini almak üzere… Mozaikleri dünyaca ünlü eski müze de, taşınmanın sorunlarını kısa sürede aşarak yeni işleviyle ziyaretçilerini karşılamaya hazırlanıyor.

 

 

Haberin Devamı

İkincisi, Hatay’da bir otel inşaatının temelinde 1000 metrekareyi aşkın mozaik zemin bulununca yerinde korunan ve tüm diğer tarihi izler de korunarak bir müze-otele dönüştürülmekte olan alan. Müze ve otel yapımı eş zamanlı olarak tamamlanıyor. Dünyada benzeri yok denecek kadar az olan ve şimdiden uluslararası mimarlık ödülleri alan bu proje bittiğinde Antakya çok özel bir eser kazanmış olacak.

Mozaiklerin renk ve ahenk yurdu: Antakya

Antakya’da konaklama olanakları geniş. Çok sayıda ve iyi nitelikte konaklama imkânı var. Biz şehir merkezinde adını kuşların kanatlarından almış (WakWing) bir butik otelde kaldık. Her şeyiyle mükemmeldi. Hemen karşısındaki Liwan Otel, işlenmiş taşlarla süslenmiş tarihi bir yapı, vaktiyle konsolosluk binalarından biriymiş. Hemen her otelin terasından biraz dikkatle bakarsanız, aynı fotoğraf karesi içinde bir cami, kilise ve sinagogu görebilirsiniz.

 

 

Yeni müze ve müze-otel alanları biraz daha uzakta ve aynı güzergâhta, Sen Piyer Kilisesi’nin eteklerinde, şehrin çeperleri sayılan bölgede. Çevreleri oldukça bakımsız... Yerel ve merkezi yönetimlerin kısa zamanda bölgede iyileştirmeler yapması ve bu güzelim eserlerin çepeçevre bir yeşil dokunun içinde kalması herkesin - benim de paylaştığım - özlemi. Antakya’da yoğun günün yorgunluğunu gidermek işin en kolay yanı! İsterseniz geleneğe uyarak suyun serinliğini ve sesini duyumsayarak güzel bir sofra başı bulacağınız Harbiye’ye tırmanırsınız, isteseniz hemen şehir içinde ara sokaklardan birine dalarsınız.

Mozaiklerin renk ve ahenk yurdu: Antakya

Biz öyle yaptık; eski şehir merkezinde daracık yollardan birinde bir vaha bulduk. Adı Konak lokantası; eski, metruk bir konağı başarıyla restore etmiş, keyifli bir yeme içme mekânına dönüştürmüşler. Soframıza sunulanların adını bir kâğıda yazıp vermelerini rica ettim. “Mütebbel, tabbule, konak beğendi, Lübnan cevizli, Halep humus (ah! Halep!), abugannuş, naneli köfte..."

Ben yemek meraklısı değilim; bir antik duvar görmek için bir dağa tırmanmışlığım çoktur da, özel bir yemek için kalkıp bir yere gitmişliğim yoktur. Ama galiba, bütün dostlarım, tanıdıklarım başka yerlere taşınmış olsa bile, bu listedeki arkadaşlarla yeniden karşılayabilmek için yine Antakya’ya gidebilirim.

Yazarın Tüm Yazıları