Paylaş
Yüz binin üstünde Polonyalının öldüğü, binlercesinin yaralandığı 2.Dünya Savaşı sırasında olan sadece o dönem yaşayan halka değil aynı zamanda yüzlerce yıllık geçmişi olan şehre de olmuş. 2. Dünya Savaşı’nın iki savaşan gücünün –Almanya ve Rusya’nın- tam ortasında kalmış olan bu Leh başkentinin tarihi yapıları, savaş sırasında ne yazık ki ya tümüyle yok olmuş ya da kullanılmayacak kadar tahrip olmuş. Savaşta harap düşen şehir, Sovyetler Birliği’nin de yardımıyla yeniden inşa edilerek ayağa kalkmayı kısmen de olsa başarabilmiş.
Varşova modern yapılarla dolu Yeni Şehir ve nispeten muhafaza edebildiği kadarıyla tarihi bölgesiyle Eski Şehirden oluşuyor. Eski Şehir (Stare Miasto) bölgesi 13.yüzyılda yapılmış. Savaşta tümüyle yok olan bu tarihi merkez, fotoğraflara bakılarak yeniden inşa edilmiş. Burada dar sokaklar, geniş meydana açılıyor. Meydanda ise büyük bir katedral ve sandalyeleri dışarıya taşan çok sayıda keyifli kafe bulunuyor. Eski şehrin etrafını saran kalenin büyük duvarlarının bir kısmı hala eski şehir civarında görülebiliyor. UNESCO Dünya Kültür Mirası Listesi’nde yer alan eski şehir meydanı, Kral Zygmunt Sütununu da içinde barındırıyor.
St.John Katedrali, Varşova’nın en eski kilisesi. UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde yer alan bir kilise. Gotik tarzdaki bu kilise, Polonyalı kralların taç giyme törenlerine ev sahipliği yapmış. Barbican Kapısı adeta eski şehri yeni şehre bağlıyor. Surları üstünde yürünebilen bu yapıda gezinirken kendinizi tarihi bir filmin içinde hissedeceksiniz. Barbican Kapısı, şehrin manzarasını seyretmek için de uygun bir yüksekliğe sahip.
Kaleden, Lazienski Park’a kadar uzanan 4 km uzunluğundaki Kraliyet Yolu’nda çok sayıda heykele ve anıta rastlayacaksınız. Kraliyet Yolu’nun devamı sayılan meşhur Nowy Swiat Caddesi’nin ise Varşova’daki sosyal hayatı gözlemleyebilmede özel bir önemi var. Varşova’da çok sayıda büyük modern alışveriş merkezi binası var. Fakat alışveriş yapmak ve bir şeyler yiyip içmek için benim önerim Varşova’nın en meşhur ve en canlı gezinti caddesi Nowy Swiat. Eski Şehir Bölgesi’nden başlayıp şehrin en büyük bulvarı olan Aleje Jerozolimskie’ye kadar uzanan bu cadde İstanbul’daki İstiklal Caddesi’ne benziyor.
Yaklaşık 1 km uzunluğunda olan ve Kraliyet Yolu’nun devamı sayılan bu caddedeki kafe, restoranlar da oldukça keyifli. Çok sayıda bilinen markanın mağazaları da yine bu caddede bulunuyor. Caddede, dikkat çeken yapıların başında Varşova Üniversitesi (Karkowskie Przedmiescie) geliyor. Varşova Üniversitesi Kütüphanesi’nin ünü ise Üniversitenin genel popülaritesinin önüne geçmiş. Zengin kitap koleksiyonuna ilaveten, kütüphanenin manzarası ve bahçesi harika. Kütüphanenin çatısından etrafı izlemek oldukça dinlendirici ve bir o kadar keyifli. Kütüphane, Kopernik Bilim Müzesi’ne de yakın konumda bulunuyor.
Ormanlık alanın içinde yer alan Lazienski Krolewskie Park, içinde yaşayan hayvanları, gölleri ve yürüyüş yolları ve içinde barındırdığı yazlık sarayla fazlasıyla görülmeye değer. Parkta göl etrafında yürüyebilir, spor yapabilir, çimlere uzanabilir, kafesinde oturup bir şeyler yiyip içebilirsiniz. Dünyanın önemli piyanist ve bestecilerinden Frederyka Chopin, Polonyalı. Bu sebeple Varşova için Chopin’in önemli bir yeri var. Chopin Müzesi de Kraliyet Yolu’na yakın konumuyla şehrin en büyük parkı olan Lazienski’nin içinde yer alıyor. Burada ünlü bestecinin anıt heykeli de bulunuyor. Chopin Müzesi dışında da Varşova’da adını anmamız gereken çok sayıda müzesi var. Muzeum Narodowe (Ulusal Müze), Centrum Nauki Kopernik (Kopernik Bilim Müzsi) bunlardan birkaçı.
Polonya’da da diğer Avrupa şehirlerinde olduğu gibi ihtişamlı sarayları görebilmek mümkün. Wilanow Sarayı (Muzeum Palac Wilonewie), Kral III Sobieski tarafından 17.yüzyılda yaptırılmış, şehirde görülmesi gereken önemli tarihi yapılardan.
Fakat “saray” denildiğinde Varşova’da herkesin aklına ilk, 230 metre yükseklikteki Kültür ve Bilim Sarayı (Palac Kultury-i Nauki) geliyor. Bu saray, sadece Varşova’nın değil, tüm Polonya’nın en yüksek yapısı ve Varşova’nın simgesi. Stalin, hiç kullanamamış olsa da bu 42 katlı sarayı kendisi için inşa ettirmiş ve Polonya’ya hediye etmiş. Bu dev sarayın 30.katında, şehri izleyebileceğiniz teras bulunuyor.
3000’den fazla odası bulunan saray tiyatro, konser gibi etkinliklere ev sahipliği yapıyor. Batılı sanatçıları izlemenin yasak olduğu Komünizm döneminden sonra; Rolling Stones, Pavorotti, Leonard Cohen gibi “batılı sanatçılar” konserlerini hep bu yapıda vermiş. Bu yönüyle Kültür ve Bilim Sarayı ilginç bir sanat tarihine sahip. Sarayın içinde ve çevresinde yüzlerce heykel bulunuyor. Gündüz tüm heybetiyle birçok yerden görülebilen yapı, gece de ışıklandırmasıyla ayrı dikkat çekici. Yeni şehir, bu yüksek binanın etrafına kurulmuş.
2.Dünya Savaşı’nda neredeyse tümüyle yıkıldıktan sonra yeniden yapılan Varşova’da gördüğünüz pek çok şey eskinin bir kopyası. Adeta küllerinden yeniden doğan bu şehrin yeniden inşası o kadar güzel yapılmış ki şehrin son dönemdeki bu can sıkıcı tarihini bilmeseniz yapıları orijinal sanabilirsiniz. Bu güzel Avrupa şehrini gezerken bir taraftan dilinize savaşa edebileceğiniz en ağır küfürler takılırken, bir taraftan bu güzel şehri keşfetmenin heyecanını yaşıyor, öte taraftan da bir kafeye oturup bu soğuk kuzey ülkesinin sımsıcak insanlarının şehirdeki koşturmacasını gözlemleyebiliyorsunuz.
Fotoğraflar: Serhat SARISÖZEN
Üç turistin çektiği Türkiye videosu izlenme rekorları kırdı
Paylaş