Paylaş
“Tüyden hafif olurum böyle sabahlar/Karşı damda bir güneş parçası/İçimde kuş cıvıltıları, şarkılar / Bağıra çağıra düşerim yollara / Döner döner durur başım havalarda” Bu dizeleri ben söylemiyorum. Keşke böyle bir yeteneğim olsaydı. Dizelerin sahibi Orhan Veli Kanık. Bahar her şairi coşturur. Nazım da bunlardan biri: “Bahar geldi, geldi bahar/ bahar geldi ulan/ tomurcuklandı içimdeki kan” Ben böyle güzel dizeler yazamam ama bahar gelince içim kıpır kıpır olur, yerimde duramam. Yollar beni çağırır hep.
Bahar dediysem nisan ayından bahsediyorum. Allı, yeşilli, çiçekli nisandan. Saatli Maarif Takvimi”nden izlerseniz, 4 Nisan’da bülbüller ötmeye başlar. 5 Nisan’da ise çiçekler açar. Nisanın son günlerine doğru ise arılar oğul verir, serçeler yavrular. Yani doğurgan, bereketli bir aydır bu nisan. Dere, tepe, ağaçlar ve hayvanlar hep birlikte yavrularlar.
Takvim yaprakları bir de fırtınalardan bahseder. İlki Kırlangıç Fırtınası’dır. 6 Nisan’da başlar. Bu tarihte kırlangıçlar sürüler halinde gelmeye başlarlar. Gelişleri, kara, fırtına bulutlarını andırır.
18 Nisan’da ise Kuğu Fırtınası başlar ki, bu fırtına insanı üşütür. Bu fırtına eserken çiftçiler sığırlarını dışarı çıkarmazlar. Çünkü bu soğuğun sığırların eklemlerinde romatizmaya neden olacağına inanırlar.
Bu günlerde esen rüzgâr, ağaçlardaki fazla çiçekleri söker atar. Yani doğal bir ayıklama yapar. Ağaç daha lezzetli meyveler verir. Ayrıca polenler uçuşur havada. Erkek dişisini bulur bu soğuk rüzgârlar nedeniyle.
Benim geçen hafta Ege’ye yaptığım yolculuk işte bu ‘Kuğu Fırtınası’na rastladı. Soğuk, ıslak, gökyüzünde kara bulutların savrulduğu günler hevesimi kursağımda bıraktı biraz. Hava güneşli olmayınca insanın kanı pek tomurcuklanmıyor.
Ama enseyi karartmadım, dura kalka Ege’nin keyfini çıkarmaya çalıştım.
Yeşil, yeşil bir doğanın kucağında akıp gitmek her şeye rağmen insana mutluluk veriyor. Ağaçların hemen hepsi çiçeklerle bezenmiş. Kimi pembe, kimi beyaz.
Akhisar’a doğru taze yapraklarıyla yemyeşil üzüm bağları göründü. Manisa’ya yaklaşırken bağların ucu bucağı görünmez oldu. Tıpkı Fransa’daki gibi. Tek farkla ki, onlar olgunlaşınca şişelere girecekler, bizim üzümler ise manav tezgâhlarında görücüye çıkacak.
Baharda bahçelerden lezzet fışkırır
Ege’ye doğru yolculuk edecekler bilsinler ki, baharın tüm lezzetleri onları kucaklayacak. Çünkü Ege, baharda coşar, tarlalardan, bahçelerden lezzet fışkırır. Lokantaların mönüleri baştan aşağı değişir. Zeytinyağı ile tatlandırılmış otlar ard arda sıralanır: Enginar, kaz ayağı, turp otu, cibes, deniz börülcesi, taze bakla, arapsaçı, şevketi bostan, sarmaşık otu, kuşkonmaz ve adını bilmediğim daha nice otlar.
Onun için Ege pazarları hep ağzımı sulandırır. Buralara gelince, hem Urla hem Alaçatı hem de Marmaris pazarlarına uğramayı sakın ihmal etmeyin. Ben her nisanda pazarlara gidip ot bilgimi güncellerim. Belleğimden silinenleri yeniden yazarım.
Bu nisanda rüzgâr ve yağmur, orman yürüyüşlerimi engelledi. Halbu ki baharı en çok orman yürüyüşlerinde görürüm ve hissederim. Her adımımda bir ağaç dalından bir meşe kargası havalanır. Görünüşleri güzel, sesleri çirkin meşe kargaları. Domuz baklaları, mor ağırlıklı mavi çiçekleriyle, keçi boynuzu ağaçlarının sık yaprakları arasından sızan güneşe doğru uzanırlar. Kırmızı, mor anemonlar bir görünüp bir kaybolurlar.
Issız, sessiz, rengârenk bir yürüyüş olur bu. Doğadaki görüntüler bana hep bir takım değerleri anlatır, bir şeyler öğretir. Mesela çam ağaçlarından gururu, vızırdayan arılardan azmi, gölgelerden sakinliği öğrenirim.
Bütün bu güzellikleri yaşamama mani olan Kuğu Fırtınası’ndan alacağım olsun.
Damağım çatladı
Doğada kaybolamadım ama fırtına lezzet duraklarına uğramamı engelleyemedi. Yemeklerle hasret gidereceğim diye karmakarışık bir rota izledim.
Kâh orada kâh burada!..
Manisa’da Gülcemal’de, Manisa Kebabı ile damağımı şenlendirdim. Ayvalık ve Cunda lokantalarında mezelerin tadını çıkardım, Kara Dikenle hasret giderdim. Edremit’te Cumhuriyet Lokantası’nda Kadınbudu Köfte’nin sayısını kaçırdım.
Susurluk’ta bir tost molasında köpüklü ayran içtim. İzmir’de söğüşçü Niğdeli Muammer Usta’da yarım ekmek arasına beyinli söğüş yaptırdım. Marmaris’te Liman Lokantası’nda levrek buğulamaya kaşık salladım.
Bozburun’daki Deniz Kızı’nda, Muhammed Usta’nın mezeleriyle damağımı ödüllendirdim. Bu gezideki en lezzetli yemeği ise bizim Turunç Köyü’ndeki Yalı Restoran’da yedim. Burası denizin hemen kıyısında balık ağırlıklı bir lokanta. Ama işletmeci Sezgin, bana sürpriz yapıp, taş fırınına yarım oğlakla, yarım kuzu atmış. Yağları ile de bir güzel bulgur pilavı pişirmiş.
Etleri kemiklerinden ayırmam için şöyle bir sallamam yetti. Bahar oğlaklarının ve kuzularının lezzetine bir kez daha hayran kaldım. Damağım çatladı.
Kuğu Fırtınası’nın gölgelediği Ege gezimi anlatmaya Orhan Veli’nin dizeleri ile başlamıştım, yine onunla bitireyim:
“Sanırım ki günler hep güzel gidecek / Her sabah böyle bahar / Ne iş güç gelir aklıma, ne yoksulluğum.
Derim ki: “Sıkıntılar duradursun!” / Şairliğimle yetinir /Avunurum.”
Paylaş