Gözünüz yüksekte olsun
Dağcıların yeryüzü cenneti Aladağlar, zirveleri ve seçenekli rotalarıyla sizi bekliyor
Dağcıların yeryüzü cennetlerinden biridir Aladağlar. Orada sadece Türkiye'den değil, başka ülkelerden gelen dağcılara da rastlamak mümkün. Çok sayıda zirvesi ve bunlara ulaşan çok seçenekli rotalarıyla Aladağlar, her düzeyden dağcıya kucak açıyor. Kısaca Aladağlar dün başlayanların da onyıllardır dağcılık yapanların da sevdiği, kendine yer bulabildiği bir sıradağ...
Gezi konusunda tutucu değilseniz eğer, gözünüzü yukarılara dikmemeniz için bir neden yok. Hatta gözünüzü, özellikle yukarılara dikmenizi şiddetle öneririz. Çünkü bulunduğunuz ülke, dünyanın en yüksek coğrafyalarından birine sahip. Ve yukarılar, o kadar güzel ki...
İsterseniz önce, bizimle birlikte bir ‘‘reklam’’ gezisine katılın, kararınızı sonra verirsiniz. Hedef, ortalama 3 bin 500 metre yüksekliğe sahip, 50 kilometre uzunluğunda 25-30 kilometre genişliğinde bir alanı kaplayan Aladağlar... Dağcılar için adeta bir cennet.
İstanbul Üniversitesi Spor Birliği Dağcılık Kolu Avcılar Şubesi Başkanı Dr. Yıldırım Güngör önderliğindeki ekip, 15 kişi. İlk yapılacak iş, Niğde'ye ulaşmak...
ÖNCE AHİRET SORULARI
Sabahın yedisinde Niğde otogarı, tıka basa dolu rengarenk sırt çantalı iki grup dağcıyla hareketleniyor. Diğer yedi kişilik grubun hedefi, 3 bin 756 metrelik Demirkazık. Her iki grup da Niğde'ye 65 kilometre uzaklıktaki Çamardı'ya giden otobüsüne biniyor. Otobüste, yöre halkıyla dağcılar arasındaki yer yer sohbet koyulaşıyor. Bir süre sonra da yöre halkı, sohbetin getirdiği samimiyete dayanarak, beklenen soruları sormaya başlıyor:
‘‘Akıl işi mi dağ-tepe dolaşmak?’’
‘‘Ne anlıyorsunuz bu işten?’’
‘‘Ödül mü veriyorlar size?’’
Daha kuşkucu olanlar ise işin içindeki ‘‘bit yeniğini’’ bulmaya çalışıyor:
‘‘Yoksa define mi arıyorsunuz?’’
Espritüelleri ise zirvede Tanrı'yla karşılaşıp karşılaşmadığımızı soruyor. Ne desek...
Diğer grup, Demirkazık Köyü yol ayrımında, birkaç kilometre sonra da biz, Çukurbağ Köyü yol ayrımında otobüsten iniyoruz. Bundan sonraki yolculuk, Emli Vadisi girişine kadar traktörle...
Artık Aladağlar'ın içindeyiz. Sarımemetlerin Yurdu denilen yerde, yabancı turistler için trekking turları düzenleyen şirketin kamp yeri var. Her biri 20-25 kilo ağırlıktaki sırt çantalarımızı yüklenip yola koyuluyoruz. Bu kez hedef, Avcı Veli altındaki kamp yeri.
MUCİZE BİZE GÖRÜNÜYOR
Vadide kıvrıla yüksele cehennemi bir sıcakta yapılan yürüyüş, beş saat kadar sürüyor. Yüzlerce yıldır orada duran bir buz-kar kütlesinin hemen yakınına ana kampı kuruyoruz. Kamp süresince artık tek su kaynağımız, eriterek kullanacağımız bu buz-kar kütlesi. Çadırlar kurulup uyku tulumları serildikten sonra yemek faslı, ardından çay-kahve ve bol sohbet. Hava karardıktan sonra da bol yıldız.
Ertesi sabah 07.30'da küçük sırt çantalarımızla kamptan hareket ediyoruz. Bu kez hedef, 3 bin 582 metrelik Alaca zirvesi. Hava açık, sıcak, hafif rüzgarlı. Yaklaşık altı saatlik bir tırmanıştan sonra Alaca zirvesindeyiz.
Dağ kırlangıçları, kartallar ve yükseklere özgü çiçekler... Herşey olağanüstü güzel.
Zirve dönüşü de güle oynaya. Derken, çok aşağılarda gördüğümüz bulutlar giderek yükselip bizi sarıveriyer. Bir süre sonra da nohut iriliğinde dolu tanelerine hedef oluyoruz. Yazları çöl gibi olan Aladağlar'da yağış, neredeyse mucize. Ve mucize, bize görünüyor.
Dolunun kopardığı kayaların yanıbaşımızdan yuvarlanması dışında bir şikayetimiz yok. Yağmurla karışık dolu, akşam üzeri kampa ulaştığımızda kesiliyor. Kuru hava, egemenliğini tekrar ilan ediyor.
KALBİMİZ ORADA KALDI
Ertesi sabah 06.00'da, küçük bir grup 3 bin 727 metrelik Kaldı zirvesi için yola koyuluyor. Grup döndükten sonra kamp toplanacak, Güzeller (3461 m.) ve Gürtepe (3627 m.) tırmanışları için Akşam Pınarı'na gidilecek.
Öğleden sonra bastıran ikinci bir dolu yağışı, gidişi geciktiriyor. Akşam Pınarı'na ancak, hava karardıktan sonra ulaşıp, hayvancılıkla geçinen göçerlerin obası yakınında kamp kuruyoruz. Ertesi gün dinlenme ve İstanbul'a dönecek grubun kamptan ayrılışına ayrılıyor. Bu yazıyı yazan talihsiz de erken ayrılmak zorunda olan beş kişilik grubun içinde.
Dönüş için kamptan ayrılırken, trekking turu için gelen iki ayrı Fransız grubu ile karşılaşıyoruz. Emli Vadisi çıkışında rastladığımız bir araçla Çamardı'na, oradan da Niğde'ye ulaşıyoruz. Kalbimizi dağlarda bırakarak...
KAMP SOHBETİ BAŞKADIR
Dağcılığın bir başka güzel etkinliği de kamp yaşamı. Bakmayın çadırların öyle ufak durduğuna, dağcıların her türlü ihtiyacına yanıt verebiliyorlar. Tipide de yazın yakıcı güneşinde de çadır, dağcıların en güvenilir sığınağı. Bir de o güzelim doğanın ortasındaki kamp sohbetleri var ki, demeyin gitsin.
İNERKEN DİKKAT
Dağcıların hemen hepsi herhalde çıkışı inişe tercih eder. Ama madem ki çıkıldı, inilecek de... Dağ kazalarının genellikle inişlerde meydana geldiği bilinir. Onun için iniş daha fazla dikkat ister. Tuttuğunuz kaya, attığınız adım... Hepsinden emin olmalısınız.
ZİRVEDEKİ KEYİF
Zirve... Dağcıların tek hedefi gibi görünse de sadece etkinliğin bir parçası. Sabah erkenden yola çıkan ekip uzun bir tırmanıştan sonra Alaca'nın zirvesinde. Kaç kişi zirvede böyle bir keyif yapabilir ki?
KAPLUMBAĞANIN KABUĞU
Sırt çantası dağcı için kaplumbağanın kabuğu gibidir. Çadırı, uyku tulumu, matı, yiyeceği, içeceği, giyeceği... Kısacası dağda ihtiyacı olan her şey sırt çantasındadır. Bir de ağır olmasa... Ama katlanılacak. Zaten genellikle de kimse sırt çantasının ağırlığından şikayet etmez. Tüm o ağırlık dağda yaşamı kolaylaştırmak için.