Munise Nilay KAHYAOĞLU / www.evdenuzakta.net
Yokuşları ve tarihiyle İstanbul’un kopyası bir şehir: Lizbon
Portekiz’in başkenti Lizbon denince akla; tepeler, eski ve yeninin içiçe olması, püfür püfür deniz havası, grafitiler, genç nüfus, tramvaylar ve eğlenmesini bilen yardımsever Portekizliler gelir. Lizbon’u nefessiz kalmanıza neden olacak yokuşları ve tarihiyle İstanbul’a çok benzetilir. Ayrıca Lizbon Avrupa’nın en ucuz şehirlerinden biri olması nedeniyle de kendini sevdirir. Peki bu güzel şehirde nereleri gezilmeli, hangi lezzetleri tatmalı? İşte size Lizbon gezi rehberi…
Portekiz’in başkenti Lizbon denince akla; tepeler, eski ve yeninin içiçe olması, püfür püfür deniz havası, grafitiler, genç nüfus, tramvaylar ve eğlenmesini bilen yardımsever Portekizliler gelir. Lizbon’u keşfederken nefessiz kalmanıza neden olacak yokuşları ve tarihiyle İstanbul’a benzetilir. Ayrıca Lizbon Avrupa’nın en ucuz şehirlerinden biri olması nedeniyle de kendini sevdirir. Peki nereler gezilmeli, hangi lezzetleri tatmalı? İşte size Lizbon gezi rehberi…
İnsanları orta gelirli olmasına rağmen, asla turist kazıklamaya çalışmıyorlar. Portekiz bir Avrupa ülkesi olduğu için, neredeyse hiç güneş görmediğim için benim yaptığım gibi kış aylarında gitmemenizi öneriyorum. Lizbon’a Türkiye’den direkt uçuşlarla ulaşılabiliyor.
Bunun dışında 91 numaralı Aerobus, havaalanının dışından kalkan 44 ve 45 numaralı havaalanı otobüsleri gideceğiniz istasyona bağlı olarak kullanılabilir. Metro, otobüs, aerobus’da geçerli olan fiyat 1,40 Euro... Konaklamak için ise önerebileceğim, benim hayatımda kaldığım en iyi hostellerden biri olan ‘Yes! Hostel’...
Bairro Alto, şehri tanımaya başlayacağınız ilk yerlerden olmalı. Eski evlerden oluşan, gece hayatının yaşandığı, şehrin tepesinde bulunan bölgede, ücretsiz yürüyüş turuna katıldığımda rehberimin anlattıklarından çok etkilendim.
Fado, hüzünlü kadınların denizci sevgililerini beklerken söyledikleri yanık türkülerdir. Fado dinlemek, Portekiz’in yapmadan geçilmemesi gerekenleri arasında olduğu için fiyatlar biraz pahalı. (40-50 euro) Bairro Alto’yu, Baixa (downtown)’a bağlayan, Paris’in ünlü Eyfel’ini yapan mimar Raoul Mésnier du Ponsard tarafından yapılmış tarihi asansör, Elevador de Santa Justa’yı kullanarak aşağıya inebilirsiniz.
32 metre olan bu asansörü sadece yukarıdan göreceğiniz harika manzara için bile kullanabilirsiniz. Bairro Alto’nun aşağısında bulunan, Baixa/Chiado’nun; dükkân, kafe ve restoranlardan oluşan canlı sokağı Rua Agusta’dır. Bu bölge çok turistik olduğu için, sokak şarkıcıları, dilenciler de eksik olmaz.
Lizbon’un klasik tramvayı olan 28 numaranın güzergahında olan eski kent, Alfama, mutlaka görülmesi gereken yerlerden... Şehrin tam ortasında bulunan bu yerleşim, Müslüman etkilerini, mimariyi, mermerleri, dar sokaklı, sokaklarında yıkanmış çamaşırları göreceğiniz bir yer.
Burada bulunan, Castelo de São Jorge (Sao Jorge Kalesi), Lizbon’un her yerinden görebileceğiniz ünlü kalesidir. Lizbon Katedrali de burada bulunur. Tramvaylar önünden geçerken çekmek isteyeceğiniz zaman, yolun ortasında ezilmemeye dikkat etmelisiniz. Ardından, Santa Justa asansöründen yürüyerek ulaşabileceğiniz, Lizbon hakkında aklımda en çok yer eden kalıntılardan bir tanesi, Igreja do Carmo’ya gitmelisiniz. İçeride bulunan kalıntılar ve mumyaları hala unutamıyorum.
Tram 28 ile ilerlerken Alfama’dan sonraki yerleşim, Graça’da; ‘Miradouro da Senhora do Monte’ ve ‘Convento da Graça’ olarak iki adet harika manzara terası bulunuyor. Buraya gelmek, kaleye çıkmaktan daha iyi bir alternatif olabilir. Sao Vicente kilisesinin sokağında Salı ve Cuma günleri kurulan ikinci el pazarı mutlaka görülmeli...
Padrão dos Descobrimentos (Kaşifler Anıtı), ünlü 25 Nisan Köprüsü’nü geçince karşınıza çıkacak dünyaca ünlü yapıttır.
25 Nisan Köprüsü, mimarları aynı olduğu için Amerika, San Francisco’daki Golden Gate’e çok benzeyen bir köprüdür. Buraya gelmişken Belem Pastahanesi’ne gitmeden olmaz. Daha önce Starbucks’ta tattığımız ancak beğenmediğimiz turtayı burada yemeye doyamıyorum.
4. Petro’nun heykelini ve ulusal tiyatro binası bulunduran Rossio Meydanı ve Praça do Comercio (Ticaret Meydanı), Lizbon’un en ünlü meydanlarıdır. Ticaret Meydanı’nın bir tarafında Tejo Nehri, ortasında King Jose 1’in heyvetli anıtı, çevresinde sarı badanalı, kemerli restoranları ve diğer tarafında da Rua Augusta’ya açılan Arco da Rua Augusta (Zafer Anıtı) bulunur. King Jose heykelini nehre dönük yapmalarının nedenini Portekizliler, kralın şehre ve halka sırtını dönmesi olarak anlatır.
Meşhur Portekiz kuru fasulyesi
Portekiz mutfağı aynı zamanda et ve sosis parçaları, kuru fasulye ve beyaz pirinçle hazırlanan bir pilav olan Feijoada yemeğiyle de gezginlerin beğenisini kazanmakta… İnsan “Portekiz’e kadar gelip de kuru fasulye yer mi?” demeyin çünkü bizdekinden çok farklı…
Yalnız daha çok Porto’ya has bir lezzet olsa da Lizbon’da birkaç mekânda kuru fasulye bulabiliyorsunuz. Buradaki kuru fasulye Rize’de yapılanlar gibi bol tereyağlı ve koyu bir kıvamda değil. Soğan sarımsak ve havuç gibi sebzelerle çok farklı bir lezzete dönüşmüş. Bir de en ilginci kuru fasulye üzerine işkembe ve kurutulmuş et de koyuluyor. Özetle işkembeyle aranız iyiyse bu farklı lezzetli mutlaka denemelisiniz.
Diğer lezzetler
Denizci bir ülke olmanın sonucu olarak, onlar da ‘denizden ne çıksa yeriz’cilerden. Geleneksel yemekler; Bacalhau (Morina balığı), cozido à portuguesa (Pişmiş et ve sebze karışımı), feijoada à transmontana, tripas à moda do Porto (işkembeli nohut)
cataplana (geleneksel olarak bakır kapta pişirilen istiridye kabuğu). Geleneksel tatlılar; Pastel de nata/Portekiz turtası, pasteis de tentugal, ovos moles (yumuşak yumurta)’dır. Ginjinha, ünlü vişne likörleridir. Tek shotta kör edecek kadar güçlüdür.