Afrika'nın en ilkel kabilesi Himbalar'ın ilginç hayatı

Kuzey Namibya’nın Kunene bölgesinde yaşayan Himbalar, 20.000 ila 50.000 nüfuslu göçebe bir topluluk. Herero kabilesiyle birlikte Botsvana’dan Namibya’ya yerleşen kabile, avcılık ve toplayıcılık yapan etnik bir kökenden geliyor. Hem yaşayışları hem de kültürleriyle fark yaratan bu kabilenin ilginç hikayesi…

Namibya’nın Kunene bölgesinde yaşayan bir diğer kabile olan Hererolarla benzer bir dili konuşuyorlar. Fakat Alman misyonerlerin baskı ve etkisiyle değişen Hereroların aksine geleneksel yaşam tarzlarını sürdürüyorlar.

Himba tarihine baktığımızda ise ciddi kuraklıklar, çatışmalar ve özellikle Namibya’nın özgürlük savaşı göze çarpmakta. Yurtlarından edilen milyonlarca Himbalı günümüzde ise kendi doğal ortamlarında diledikleri gibi yaşıyor. Uçsuz bucaksız coğrafyalarında hayvanlarını özgürce otlatıyorlar.

Geçimlerini keçi ve inek yetiştirerek sağlayan Himbalıların çoğu emek gerektiren işler yapıyor. Tabi bu işlerin çoğunu ise kadınlar üstlenmiş durumda. Su taşımak, ev inşa etmek ve çocuk bakmak gibi…

Himbaları bugün diğer kabilelerden ayıran en önemli faktör hiç kuşkusuz giyim ve süslenme tarzları. Vücutlarının büyük bir kısmı çıplak olan kadınlar, keçi yağı, birtakım otlar ve özel bir topraktan elde ettikleri otjize denen turuncu renkteki macunu kullanıyorlar. Bu macunu kullanma sebepleri sadece farklı görünmek ve süslenmek değil elbette. Aşırı sıcak havadan, böcek ve sineklerden korunmak esas amaçları.

Adeta doğayla birlikte var olan Himbalar, vücutlarını macunla kaplıyor ve hiç yıkanmıyorlar. Temizliklerini ise güzel kokulu otları yakarak, duman banyosuyla sağlıyorlar.

Himbaların dış görünüşleri kadar kültürleri de çok ilginç.

Mesela genç Himba kızları, ergenliğe kadar saçlarını ortadan ikiye ayırıp yüzlerine gelecek şekilde örüyorlar.

Ergenliğe geçiş yapan kızlar ise başlarına oğlak derisinden yapılan Erembe denilen bir taç takıyor. Böylelikle evlenme yaşının geldiğini duyuruyor.

Bu durum erkeklerde ise değişiyor. Evlenene kadar göz hizasına kadar bir örgü yapılıyor. Evlendikten sonra ise hiç çıkarmamak üzere bir çeşit örtü ile başlarını bağlıyorlar.

Ayrıca Himba erkekleri hayvanlarının sayısı kadar kadınla evlenebiliyorlar. İlkel bir kabile olmalarına rağmen tüm dünyada hüküm süren kadının üzerinde güç ile tahakküm kurma Himbalarda’da göze çarpıyor.

Himbalılar güne tüm vücutlarını macunlayarak başlıyor.

Kuraklığın hat safhada olduğu bölgede bunun hem temizlenme hem de güzelleşme amacıyla yapıldığı düşünülüyor

Ayrıca kırmızıya çalan turuncu ise toprağın bereketini ve yaşamı temsil ediyor.

Himba kabilesinde tüm işler kadınların omuzlarında fakat onlar yine de çok çalışkan.

Keçileri sağıp çocuklara bakarken aynı zamanda kuyudan köye su getirip yemek yapıyorlar. İneklerin derilerinden çadırlar inşa ediyorlar.

Emek isteyen tüm bu işlerin yanı sıra erkeklere kalan tek iş ise sığırları otlatmak oluyor.

Bu kabilede ilginçlikler hiç bitmiyor

Bir diğer farklı durum ise; kadınların hamile kalmaya karar verdiklerindeki düşünme süreçleri.

Bu süreçte, hamile kalmayı düşünen kadın bir ağacın altına oturuyor ve çocuğun kendisiyle iletişime geçmesini bekliyor.

Çocuğun annesiyle kurduğu iletişimim ona, söylediği bir şarkı olduğunu düşünüyorlar. İlerleyen dönemlerde bu şarkıya göre çocuğun yaşı belirleniyor.

Himba kabilesi insanları kötülüğü düşünmeyen, sevgi dolu ve duyarlı insanlar.

Bu kabilede toplumda yaşanabilecek anti sosyal davranışların cezalandırmadan değil, o bireye kendi gerçek kimliğini hatırlatmaktan geçtiğini düşünüyor ve yaşamlarında uyguluyorlar.