Temmuz ayında mutlaka gidilmesi gereken yerler! Hepsi hem sessiz sakin hem de çok ucuz...

Bütün kışı çalışarak geçirip, tatil için yazı bekleyenlerdenseniz bu haber sizin için! İnternet sitemizde yazan beş gezgin yazarımıza ‘Temmuz ayında nereye gitmeli, neler yapmalı?’ diye sorduk. Beşinden de oldukça güzel, eğlenceli ve bütçeyi pek sarsmayacak öneriler geldi. Üstelik dördü yurt içinde...  İşte temmuzda mutlaka gitmeniz gereken beş yer...

*NURGÜL BÜYÜKKALAY / Instagram:@nurgulbuyukkalay
Akdeniz’in portakal kokulu güzeli Çıralı
Bir tarafı efsaneleriyle ünlü Olimpos, diğer tarafı hiç sönmeyen aleviyle Yanartaş’la çevrili, Akdeniz’in doğallığını koruyan en temiz ve sakin bölgelerinden biri Çıralı.

Portakal çiçeği kokulu bahçelerin arasında kuş sesleriyle uyanıp organik bir kahvaltıyla güne başlamak, küçük beyaz çakıl taşlarıyla kaplı kumsalında denizin ve güneşin keyfini sürmek, hamağınızda uzanıp cırcır böcekleri eşliğinde yıldızları izlemek ve derdi tasayı geride bırakmak istiyorsanız eşsiz güzelliği ile Çıralı’yı mutlaka görmelisiniz.

Çıralı’ya nasıl gidilir?
Çıralı Antalya merkeze 84 km Kemer ilçesine ise 40 km uzaklıkta. Eğer aracınız yoksa Antalya otogarından Kumluca istikametine giden otobüslere binip Çıralı kavşağında inebilirsiniz. Buradan Çıralı dolmuşlarını kullanarak Çıralı'ya ulaşım sağlayabilirsiniz. Antalya havaalanından Antalya otogarına otobüsle ya da tramvayla ulaşabilirsiniz.

Gezilecek yerler
Çıralı'da tüm şezlonglar ve otopark ücretsiz. Çıralı’da tekne ile Ceneviz koyuna doğru bir yolculuğa çıkabilir, merkezine yarım saat uzaklıktaki sessizliği, sakinliği ve dinginliği ile Akdeniz’in bir diğer güzeli Adrasan’ı görebilirsiniz.

Çıralı tatilinin olmazsa olmazı ise Yanartaş. Yürüyerek yaklaşık yarım saatte Yanartaş Mesire Alanı’na ulaşılıyor. Buradan da 30-40 dakikalık bir yürüyüşle tepeye çıkılıyor. Yürüyüş biraz yorucu ancak karşınıza çıkan büyüleyici manzara buna fazlasıyla değer. Aracınız varsa Kemer’e bağlı Phaselis Antik Kenti’ni gezip tarihi kalıntılar arasındaki berrak denizinde yüzebilirsiniz.

* OĞULCAN TATAR / Instagram: @ogulcantatar
Davetkar Bozcaada’yla tanışma vakti
Renkli dar sokakları, berrak plajları, mutlu sokak hayvanları ve gastronomisiyle kendine aşık eden Bozcaada adeta bir cennet.

Bozcaada’da neler yapmalı?Hiçbir tesisin bulunmadığı, insanın doğayla baş başa kalıp gün batımını izlediği bu doğa harikası yerde mutlaka bir akşam geçirmelisiniz. Gün batımına dalga seslerinin eşlik ettiği, Bozcaada gezginlerinin kamp sandalyelerine oturup ada merkezinden getirdikleri yiyecek ve içeceklerle keyfine keyif kattığı bu ortam gerçekten muhteşem. Bozcaada’nın serin denizine girmeseniz bile bu berrak sulara mutlaka gitmelisiniz.

Ayazma plajı başta olmak üzere Akvaryum koyu, Habbale, Sulubahçe ve benzeri birçok plajı bulunan Adada çoğu zaman rüzgar estiği için esen rüzgarın tipine göre (Lodos ya da Poyraz) plajınızı seçebilirsiniz, böylelikle rüzgardan pek de etkilenmeden deniz keyfinizi yapabilirsiniz.

Ada mezeleriyle tanışalım
Adadaki mekanların neredeyse hepsi malzemelerini adadaki tek seçenek olan Bozcaada pazarından alıyor, hepsi de iyi malzemelerden iyi sonuçlar çıkarıyor. Birbirinden renkli konseptlerle cıvıl cıvıl sokaklarda karşımıza çıkan Bozcaada mekanlarını kendi keyfinize göre dolaşa dolaşa keşfetmenin keyfi bir başka olacak.

Ancak ben de gidip çok beğendiğim mekanları tavsiye etmeden edemeyeceğim. Deniz ve kale manzarasına nazır unutulmaz bir meze keyfi için; Kuzina Bahçe, Bozcaada doğumlu bir işletmecisinden geniş ve leziz ürün yelpazesi için; Ali Baba Meyhane, gerçek bir pizza deneyimi için; Teyyare Pizza, nirbirinden keyifli kokteyller için; Bakkal Huzurlu, bir kahve ortamı ve Cortado için; Gümüş Coffee…

Bozcaada’da konaklama
Adadaki en yaygın otel türü butik oteller. Kahvaltı dahil konaklama hizmeti veren butik otellerin çoğu mütevazi oda sayısına sahip, şirin mi şirin dizaynlı ve hoşsohbet işletmecilerin bulunduğu mekanlar.

Butik otellerin haricinde bağ evinde kalmak veya kamp alanında çadır kurmak gibi seçenekleriniz de mevcut. Benim adadaki konaklama tavsiyelerimin başında Sakin Ada Evi ve Mia Bozcaada butik otelleri geliyor.

*FATMA EBRU AYKUT ÖZTÜRK / Instagram: @renklirotalar
Türkiye’nin Maldivleri: Salda Gölü
Artık yaz tam olarak başladı. Dolar ve Euro’nun hali malumunuz o yüzden herkesin gözü Türkiye’nin cennet sahillerine çevrilmiş durumda. Türkiye’nin sahilleri mükemmel ama özellikle bir nokta var ki, buraya Türkiye’nin Maldivler’i deniyor. Salda Gölü, çok farklı bir deneyim sunuyor çünkü burası dünyada mars özelliği gösteren iki yerden biri ve dahası Türkiye’nin en derin, en temiz ve en berrak gölü. Akdeniz’de göller bölgesi içinde, Burdur’un yeşilova ilçesine 4 km uzaklıkta ormanlarla çevrili muhteşem bir doğanın ortasında yer alıyor.

1989 yılından beri doğal sit alanı olan gölde birden fazla plaj bulunmakta. Özellikle suyun temizliği, turkuaz rengi ve kumun beyaz rengi ile Türkiye’nin Maldivleri benzetmesini fazlasıyla hak etmektedir. Mutlaka bu gözlerinizi kamaştıran masmavi sularda yüzmelisiniz.

Kumsalı güneşin en tepede olduğu zamanda bile kesinlikle insanın ayaklarını yakmıyor, şifa niyetine bu gölün kenarında yalın ayak yürümelisiniz. Göle girdiğinizde ise kadife bir halı serilmiş de siz o halıdan yürüyen gölün davetlileri gibi hissediyorsunuz, gerçekten çok eşsiz bir histi. Daha da güzeli, o pamuk gibi kumdan alıp suratınıza peeling yaptığınızda yüzünüz de pamuk gibi oluyor. Neden mi? Gölün içerisinde bulunan magnezyum, soda ve kil sayesinde… Bilim insanlarınca göl suyunun birçok cilt hastalığına özellikle de sivilcelere iyi geldiği ispatlanmış. Tam da bu sebeple gölün dibinden kova kova evlerine kil taşıyan insanlar görürseniz şaşırmayın.

Siz de göl kenarında oluşmuş kil havuzlarına kendinizi atın mutlaka çamurlara bulanın. Burada bir gece kamp yapabilirsiniz. Özellikle hafta sonu yöre halkı da serinlemek için Salda Gölü’nün plajlarına akın ettiğinden gezinizi hafta içine getirirseniz çok daha keyifli geçecektir.

* ECEM HEPÇİÇEKLİ / Instagram: @ecemhep
Sıcacık deniziyle Akdeniz'in gözdesi: İztuzu Plajı ve Dalyan
Her yıl, temmuz-ağustos aylarında "gitmezsem aklımda kalır" dediğim yerlerin başında İztuzu Plajı ve Dalyan geliyor. Kaya mezarları manzarasına karşı kahvaltı etmek, İztuzu'nun sıcacık ve tertemiz suyunda yüzmek, caretta carettaların yaşam alanında olmanın verdiği o tatlı his ve tatilin sonunda tüm bu ambiyansın üzerimizde bıraktığı huzur; bu rotayı hemen hayata geçirmek için oldukça yeterli! Dalyan, Muğla ilinin Ortaca ilçesinde yer alan, turistik bir belde. Kuzeydeki Köyceğiz Gölü'nün Akdeniz'e açılmasını sağlayan kanalın tam üstünde Dalyan deltası.

İztuzu Plajı ise deltanın Akdeniz'e tam açıldığı noktada, bir tarafı sazlık, bir tarafı incecik kum olan, müthiş bir doğal alan. Hedef İztuzu olunca, konaklanabilecek en güzel yer Dalyan oluyor. Yemyeşil dağ yolundan geçerek ulaşabileceğiniz masmavi bir deniz, kumsal ve Dalyan yöresinin hiç kesilmeyen tatlı esintisi; yani bir yaz tatilinden beklenebilecek neredeyse her şey burada.

Hem bozulmamış bir doğal alan olarak dünyaca tanınan hem de nesli tükenmekte olan caretta carettaların yuvası olan İztuzu, kalabalıktan dolup taştığı dönemlerde bile huzurlu havasını korumayı başarıyor. Buraya gelen herkes, ambiyansı bozmamaya özen gösteriyormuş gibi geliyor bana. Caretta carettaların dünyada yaşayabildiği son noktalardan biri olan İztuzu Plajı'nda, pek çok şey onlara göre planlanmış durumda. Doğal yaşama saygılı bir anlayış benimsenmiş durumda olduğundan, dev bir plaj organizasyonu yerine daha mütevazı bir tesis turistlere hizmet veriyor.

*ŞEBNEM DEMİREL / Instagram: @berrydewblog
Yunanistan'ın en renkli adası: Simi/B>
En güzel ve en mavi yaz rotaları her ne kadar Türkiye'de bulunuyorsa da insan bazen yeni yerler keşfetmek ve farklı lezzetler deneyimlemek istiyor. Mutluluğu çok uzak ve masraflı yerlerde aramayın. Ulaşımı ve gezmesi kolay olan Yunan adaları hem günübirlik hem de hafta sonu seyahatlerimizin kurtarıcısı.

Yunan adaları birbirinden çok farklı olsa da aralarından bir tanesi benim gönlümde çok özel bir yere sahip: Simi (Sömbeki). Pastel renkli evleri, kendisine hayran bırakan mimarisi, ufacık koyları ve nefes kesen manzarası ile Simi'yi herkesin çok beğeneceğine eminim.

1880'lerde inşa edilen saat kulesi, Simi'nin eski taş köprüsü, sahilde bulunan balıkçı çocuk heykeli, adanın tersanesi ve balık pazarı tüm bunlar Simi Adası’nın görülmesi gereken tarihi zenginlikleri.

Simi'nin restaurant, cafeler ve mağazalarla dolu sahil kesimi dışında bana göre en keyifli bölgesi adanın yukarı kısmında bulunan Chorio isimli mahallesi. Buraya ulaşmak için uzun bir tırmanışa hazır olun çünkü sizi 350'den fazla basamak bekliyor, ama inanın manzarayı gördüğünüzde o yorgunluğa değdiğini anlayacaksınız.

O uzun tırmanışın ardından kendinizi adanın minik cafelerinde soğuk bir frappe ile ödüllendirebilirsiniz. Chorio sadece insanı etkileyen manzarası ile değil aynı zamanda birbirinden güzel evlerin bulunduğu daracık sokakları ile de görülmeye değer. Yunan adalarının alıştığımız mavi beyaz renkli evleri burada pastelin binbir tonuna bürünmüş ve fuşya renkli begonvillerle tam kartpostallık bir görüntü sergiliyor. Chorio'da en renkli ve en keyifli fotoğraf karelerini yakalamaya hazır olun!

Simi'ye gelmişken lezzetli bir balık ziyafeti çekilmeden gidilmez. Diğer restaurantlara haksızlık mı ediyoruz bilmiyorum ama Manos balık restaurantının adı o kadar popüler olmuş ki bizim de tercihimiz orası oldu. Biz Manos'da deniz kestanesi shotları, deniz tarağı, ahtapot ızgara ve Simi adasına özgü çıtır karidesleri denedik. Özellikle çıtır karidesler çok lezzetliydi ama gecenin yıldızı bizim için deniz levreği oldu. Ben uzun zamandır bu kadar lezzetli bir balık yememiştim.

Yaz ayları için bir Yunan adası seyahati planlıyorsanız Simi'yi mutlaka listenize eklemeyi unutmayın. Bu ufacık ada emin olun sizi rengarenk mimarisiyle ve keyifli mekanlarıyla büyülecek.