Hürriyet Seyahat ÖZEL | Yazı: Şeyme TAHİR / Fotoğraflar: Gökçe ERHAN, Şeyme TAHİR
Şehir hayatını bırakıp, köyüne geri döndü... “Tüm riskleri göze alarak geldim"
Gökçe Erhan, doğayla iç içe, ekolojik bir hayatı benimseyerek doğup büyüdüğü yer olan Trabzon’un Sürmene ilçesindeki Çamburnu’ya yerleşti. Buradaki hayatı görenleri kıskandıracak türden. İşte fikirleriyle, yaşam şekliyle doğayla bütünleşmiş bir kadının hikâyesi.
Eğitim ve sanat hayatında hep yükselen bir ivmeye sahip olduğunu ifade eden genç kadın, İstanbul’daki hayatının artık kendisini mutlu etmediğini fark etmesiyle doğaya yüzünü çeviriyor.
Bu riski göze alarak geldim ve burada varlığımı çok üst seviyede hissediyorum.” diyerek doğayla kucaklaşmasından duyduğu mutluluğu anlatıyor.
Ekolojik bir yaşam mümkün mü?
Köyüne yerleşme fikrini kafasında tam olarak şekillendiren Erhan, ilk iş olarak dedesine amcasından miras kalan 150 yıllık evi tadilattan geçirmekle başlıyor. Her köşesinde bin bir emeğin göze çarptığı evde eşyaların hemen hemen hepsi Gökçe’nin elinden geçerek yeniden hayat bulmuş.
Tek bir çöp dahi üretmeyen, doğaya gözü gibi bakan Gökçe Erhan hem kendi hayatını hem de Çamburnu’nu ekolojik bir yaşam alanına dönüştürmeyi hedefliyor. Hatta evinde biriktirdiği soda şişelerinden kendisine bir ev yapmayı dahi planlıyor.
Köye geldiğinde ise evinin arkasına kurulmuş olan çöp tesisini gördükten sonra kendisine ‘Bu çöpe benden çıkan herhangi bir şeyin katkı sağlamasını istemiyorum’ diyerek ekolojik hayata merhaba demiş.
Dışarıdan ambalajlı ürünler almamayı tercih ediyor ve bahçesinde yetiştirdiği sebze ve meyvelerle organik bir yaşam süren doğa dostu bu kadın, deterjanlarını bile kendisi üretiyor.
Üreterek kendini var ettiğini söyleyen Erhan “Tüketmeden elbette yaşayamayız ama ben daha çok üretmekten yanayım. Kendi ruhumu katarak bir şeyleri üretmek bana daha anlamlı geliyor.
Her şey Karadeniz kültürü yok olmasın diye
10 parmağında 10 marifeti olan genç kadın durup dinlenmeden doğup büyüdüğü topraklarda doğanın sesi olmaya çalışıyor. Gökçe hem bir aktivist, hem çok yetenekli bir sanatçı, hem elinden her iş gelen bir marangoz. Yetenekleri ve yaptıkları saymakla bitmeyen modern Heide’nin Karadeniz kültürünü yaşatmak için kurduğu bir dernek var.
Çamburnu Doğa Kültür Sanat Derneği çatısı altında yörenin insanlarını bir araya getiren Erhan, burada çok güzel işlere imza atmayı planlıyor. Yok olmaya yüz tutmuş Trabzon kilimlerini, peştamallarını, sepetlerini ve daha nice şeyi yaşatmaya çalışıyor. Kısacası üreten, düşünen bir Çamburnu hayaliyle durmadan emek harcıyor.
Büyüleyen bir çalışma: Habitat
Yaptığı bunca şeyden sonra sanatına da yoğunluk vermeyi ihmal etmeyen yetenekli kadın, Çamburnu’ndan aldığı ilhamla görenlere şaşkınlık veren Habitat eserini ortaya koymuş.
Aslında ben evimi merkeze aldım ve daha dikkatli baktığınızda benim avluda oturup etrafımı izlediğimi görebilirsiniz. Drone ile çekilmiş bir görüntü izlenimi yaratan bu çalışmamda her 2 metrede bir durup ileri giderek fotoğraflama yaptım.
Derelerde kurbağa sesi duyana kadar
Çocukluğundan beri Çamburnu’nun kendisi için özel bir yeri olduğunu söyleyen Erhan, doğayı dışarıdan gözlemleyen birisi değil de kendisini doğa olarak gördüğünü anlatıyor ve sözlerine şunları ekliyor: “Ona gelen bir zararı kendime gelmiş gibi hissediyorum. Doğaya yapılan her müdahale benim canımı acıtıyor.” Doğayla kendisini bu kadar birleştiren ve doğaya ait bir sorunu kendi meselesi gibi gören Gökçe Erhan, elbette evinin arkasındaki çöplüğe sessiz kalmayıp her daim tepkisini gösteriyor.
Eskiden tabloyu andıran Çamburnu’nda artık hiçbir şeyin eskisi gibi olmadığını, kurulan çöp tesisinin atıklarının derelere, bahçelere akıtıldığını ve bu durumun çok zoruna gittiğini belirtiyor. Her ne olursa olsun derelerde kurbağa sesi duyana kadar mücadelesinden vazgeçmeyeceğini söyleyen Gökçe Erhan, Çamburnu’nu yok olmaya sürükleyen çöp tesisini şöyle ifade ediyor:
“Sanki kucağımızda bir sepet dolusu armut var ama o sepetin altı delinmiş ve elimizde sadece üç beş tane şey kalmış gibi. Ama ben o elde kalan son şeylere sarılarak hala Çamburnu’nu eski haliymiş gibi hissetmeye çalışıyorum. Fakat gerçek dünyaya baktığımda ise derelerde, denizlerde, alabalıklar, kertenkeleler en önemlisi kurbağalar yok oldu.”