Gila Benmayor / gbenmayor@hurriyet.com.tr
Peru’nun renkleri, gelenekleri ve şapkaları
Öylesine keşfedilecek bir ülke değil Peru. Renkleriyle, küçücük bir kasabada karşınıza çıkan festivalleriyle, gizemleriyle, Machu Picchu ile baş döndürücü bir ülke... Ancak beni en çok etkileyen, yüzyıllardan bu yana devam eden gelenekleri! Peru’nun yerlileri, tüm Amerika kıtasının yerlileri gibi Orta Asya’dan geliyor. Şamanizm benzeri yaşantılarına ‘And gelenekleri’ diyorlar. Ve en çok ‘doğaya’, ‘toprak ana’ya kıymet veriyorlar. Özellikle kadınların hiç çıkarmadığı şapkalarının ise apayrı bir öyküsü var. Peru’da yedi gün boyunca işte bu geleneklerin ve hikâyelerin peşine düştüm.
Öylesine keşfedilecek bir ülke değil Peru. Renkleriyle, küçücük bir kasabada karşınıza çıkan festivalleriyle, gizemleriyle, Machu Picchu ile baş döndürücü bir ülke... Ancak beni en çok etkileyen, yüzyıllardan bu yana devam eden gelenekleri! Peru’nun yerlileri, tüm Amerika kıtasının yerlileri gibi Orta Asya’dan geliyor. Şamanizm benzeri yaşantılarına ‘And gelenekleri’ diyorlar. Ve en çok ‘doğaya’, ‘toprak ana’ya kıymet veriyorlar. Özellikle kadınların hiç çıkarmadığı şapkalarının ise apayrı bir öyküsü var. Peru’da yedi gün boyunca işte bu geleneklerin ve hikâyelerin peşine düştüm.
Fotoğraflar: Gila Benmayor
Fotoğraflar: Gila Benmayor
Perulu kadınlar için şapkanın ne kadar önemli bir aksesuar olduğunu başkent Lima’da hiç fark etmemişim. Peru’ya 1527 yılında ayak basan İspanyolların kolonyal binalarını gezmek, dünyanın en iyi mutfakları arasında sayılan Peru mutfağını keşfetmek, keşif öncesi dönemlere ait şaşırtıcı seramikler barındıran Larco Müzesi’ni ziyaret derken şapka işi gözümden kaçmış.
Lima’dan uçağa binip bir saat yirmi dakika sonra vardığınız Arequipa’da şapka gerçeği bir festivalin düzenlendiği meydanda karşıma çıktı. Önce mor kıyafetleriyle dans eden yaşlı başlı kadınların başlarında biraz iğreti duran siyah melon şapkalarını gördüm. Sonra aralarına karıştığım festival dansçılarından biri başıma şapkasını geçirdi.
İşte o anda şapkaların dilini çözmeye karar verdim.Sorup soruşturdum; kadınların başlarındaki melon şapkayla ilgili çeşitli rivayetler var. Tarihi sadece 1920’lere dayanan melon şapka ile ilgili en geçerli iddia şöyle:
Toptancılar da çareyi ellerindeki malı Keçuva, Aymara kökenli yerli kadınlara “Bu şapkalar en yeni moda” diye satmakta bulmuş.
Bunu takanlar kimi zaman uzun saç örgülerini arkadan sarkıtıyorlar ki bunların bazılarının sahte olduğunu sonradan keşfettim. Renklisi, beyazı, uzunu, kısası olan bu şapkalar takanın hangi bölgeden, hangi köyden geldiğini işaret ediyor imiş.
Tas gibi şapkayı başlarına geçiren kadınlar, bunu çenelerinin altından geçen boncuk işlemeli bantlarla sabitlemişlerdi. Aksi takdirde tas şapkanın uçması işten bile değil.
Erkeklerdeki dili ayrı
Custo’dan otobüsle Titicaca Gölü’nün kıyısındaki Puno’ya giderken Chimboya Dağı’nın (5 bin 489 metre) arka fonda olduğu yol üstünde durduk.
Custo’dan otobüsle Titicaca Gölü’nün kıyısındaki Puno’ya giderken Chimboya Dağı’nın (5 bin 489 metre) arka fonda olduğu yol üstünde durduk.
Kadın saçıyla beli sağlam tutmak için kalın kemerlerin yapıldığı, erkeklerin de yün ördüğü adada evli erkekler kırmızı, bekâr erkekler ise kırmızı beyaz şapka takıyorlar. Çocukların şapkaları ise kenarları fırfırlı.
Titi bizim Caca sizin’ olsun
Dünyanın en yüksekteki göllerinden biri olan (3 bin 809 metre) Titicaca Gölü’nün yüzde 60’ı Peru’ya, yüzde 40’ı ise Bolivya’ya ait. Bizi Puno’dan alıp tekneyle gölü gezdiren rehberimiz Edith’e göre, Bolivya’nın sürekli bu oran üzerinde tartışma yaratmasından usanan Peru ‘Titi bizim, Caca sizin’ diye kestirip atmış.
Dünyanın en yüksekteki göllerinden biri olan (3 bin 809 metre) Titicaca Gölü’nün yüzde 60’ı Peru’ya, yüzde 40’ı ise Bolivya’ya ait. Bizi Puno’dan alıp tekneyle gölü gezdiren rehberimiz Edith’e göre, Bolivya’nın sürekli bu oran üzerinde tartışma yaratmasından usanan Peru ‘Titi bizim, Caca sizin’ diye kestirip atmış.
Titicaca Gölü’nde ilk durağımız ‘Corazon de Puma’ yani ‘Parsın Kalbi’ adında bir yüzen ada. Edith yolda gölde sazlardan (totora) yapılmış ‘yüzen adaları’ anlatıyor. Gölün üzerinde Uros diye bilinen 2 bin kişinin yaşadığı irili ufaklı 40 kadar ada var.
Adalarda üç nesil bir arada İnka dönemi öncesi karada yaşayan, Aymara kökenli bir kabile olan Uroslar iç savaştan kaçarak göle sığınmışlar. Önceleri saz kayıklarında yaşamışlar, sonra sazlardan yüzen adacıklar yapmayı akıl etmişler. Corazon de Puma adasında ev sahibi Claudio, Aymara dilinde işin tekniğini anlatıyor, Edith bize İngilizce tercüme ediyor.
Sazların üzerinde bizim için yürümek zor ama yaşlı Uros bile asfalt yolda yürür gibi rahat. Bir aile beni saz evine davet edince kırmadım. Evin tabanı aynı dışarısı gibi saz, duvarları ve tavanı da öyle. Yataklar bir kenara kaldırılmış, rengârenk elbiseler saz duvara dizilmiş. Bazı evler televizyonlu, çoğunda da güneş panelleri var.
“Uros halkının şehirde yaşamak gibi bir dertleri yok mu” diye soruyorum rehberimize. “Karada yaşamasını bilmiyorlar. Gölün üzerinde kendilerini özgür hissediyorlar. Gençler liseye devam etmek için Puno’ya gidiyorlar. Pek çoğu da öğretmen olarak adalara geri dönüyor” diyor.
Corazon de Puma’da sonra ziyaret ettiğimiz 3 bin 950 metre yüksekliğindeki Taquile Adası’nın halkı Keçuva kökenli ve Keçuva lisanını konuşuyorlar. Arabanın olmadığı, insanların dik yokuşlarını hep tırmandıkları ve eşyalarını sırtlarında taşıdıkları Taquile Adası’nın gelenekleri İnka ve İspanyol karışımı.
İlk sosyalist toplum olarak kabul edilen İnkaların paylaşma, dayanışma geleneği Taquile Adası’nda sürüyor.
2- İnka Medeniyeti tekerleği, yazıyı, camı, aynayı, demiri keşfetmemiş. Ama tarım, astroloji, mimarlıkla çok ileride. Harçsız mükemmel binalar dikip, 300’e yakın patates ve mısır çeşidi yetiştirmişler.
4- Şamanizm benzeri ritüelleri, Çin felsefesindeki Yang Ying’e benzeyen inançları var. Güneş mutluluk veren Tanrı, Ay Tanrıça.
Coca yapraklarını neden çiğnedim?
Lima’da, 3 bin 400 metre yüksekliğindeki Cusco’ya gideceğimizi öğrenen Villa Baranco otelinin sahibi uyarıda bulunuyor:
Lima’da, 3 bin 400 metre yüksekliğindeki Cusco’ya gideceğimizi öğrenen Villa Baranco otelinin sahibi uyarıda bulunuyor:
“Cusco’nun üç sırrı vardır: Yavaş yürümek, az yemek ve yalnız uyumak”. Üçünü de harfiyen tatbik etmekle birlikte Cusco’da zorlandım. Yüksekliğe karşı havaalanında satılan haplara tenezzül etmediğimden imdadıma ‘coca yaprakları’ yetişiyor. Cusco Havalimanı’nda adım atar atmaz karşınıza bir sepette ‘ücretsiz coca yaprakları, sadece 3 tane alın’ yazısıyla meşhur yapraklar çıkıyor. Ağzıma hemen üç tane atıp çiğniyorum. Otele varır varmaz coca çayı da içiyorum ama yine de yükseklik fena çarpıyor.