Girit’te Minos Uygarlığı'nın peşinde (Yunanistan turu)
Girit'te hep yaptığım sahillere kendimi atma planının dışına çıktım. Girit'te gerçekten de bir tarih yatıyor. Milattan önce 2500'lerde yaşamış Minos Uygarlığı'nın peşine düştüm.
Arkeolojiden anladığım hiç söylenemez. Hep mesafeli bir ilişkimiz olmuştur. Girit beni arkeolojiye yaklaştırmayı başardı. Neden mi? Minos Uygarlığı ile tanıştım da ondan…Zeynep GÜLDER
Bunda, burayı keşfeden Sir Arthur John Evans’ın da büyük payı var elbette. Cesur bir davranışla, Minoslardan kalan yıkık haldeki bu sarayı biraz da hayalgücünü kullanarak aslına uygun şekilde restore etmiş.
Knossos Sarayı'nı gezerken Minos’luların gayet aktif, ticaret ve sanatla içiçe bir hayatları olduğunu anlıyor insan. Tuvalette sifon sistemini ilk geliştirenin de Minoslular olduğunu söylesem ne kadar sofistike olduklarını anlatabilmiş olurum sanırım.
Bu eserlere bakarken sanatın ta o yıllardan beri insanla içiçe olduğunu göreceksiniz. Kadınların avcı, güçlü ve bağımsız figürler olduğunu da…
Buradaki resimlerde, heykellerdeki zerafete şaşıracak, yalınlıkla estetik zevkinin nasıl içiçe geçtiğine tanık olacaksınız. Daha da öteye gideyim, belki onları evinizde, duvarlarınızda düşleyeceksiniz… Ben öyle yaptım… Evet, duvarımı M.Ö. 1400’lerde yapılmış bir resmin reprodüksiyonu süslüyor artık… Adı “Paris’li Kadın”.
Sir Arthur John Evans, resimdeki kadının adeta ruj sürülmüşçesine kırmızı dudaklarına, kocaman simsiyah gözlerine ve edasına bakıp, o yılların hareketli şehrine de gönderme yaparak Paris’li Kadın adını vermiş bu resme…