Garda Gölü’nün incisi ‘Sirmione’

Verona’ya 30 km uzaklıkta, Alplerdeki buzulların erimesiyle oluşan Garda, İtalya’nın en büyük gölü. Akdeniz ikliminin sunduğu renklerle bezenmiş doğal güzelliği ile adeta bir cennet... Özellikle Sirmione'yi mutlaka görmelisiniz.İşte size Sirmione gezi rehberi...

Çoğumuz hayatımızın bir döneminde Romeo ve Juliet gibi olmak istemiş, hayaller kurmuşuzdur. Ünlü İngiliz yazar William Shakespeare’in ölümsüzleştirdiği aşkın kahramanları Romeo ve Juliet’in 16. yüzyılda İtalya’nın Verona şehrinde yaşadığına inanılıyor. Verona’da yaşadığı düşünülen evleri dünyanın bir çok yerinden, daha da çok aşıkların ziyaretçi akınına uğruyor.

Biz, Verona’ya 30 km uzaklıktaki bir başka cennete, aşık olunacak bir yere, Alplerdeki buzulların erimesiyle oluşan, İtalya’nın en büyük gölüne, Garda Gölü’ne yol alıyoruz.

370 kilometrekare yüzölçümüne sahip Garda Gölü, 345 metre derinliğe kadar ulaşan yapısıyla, Akdeniz ikliminin sunduğu renklerle bezenmiş doğal güzelliği ile adeta bir cennet.

Kasabanın hemen girişinde turistlerin ilk dikkatini çekenler ‘Taksi Boat’lar var. Gölün etrafındaki 22 yerleşim yerine isterseniz bu taksilerle gidebilir ya da Sirmione’nin çevresinde kısa bir turla yetinebilirsiniz.

Ünlü Sezar’ın da kaldığı söylenen Roma dönemine ait Rocca Scaligero Kalesi’nden, eski kasabaya giriyoruz. Karadan ve denizden iki açılır kapanır kapıya sahip kaleye giriş ücretli.

ale burçlarına çıktığınızda, kasaba ayağınızın altında. Görüntüsünden etkilenmemek imkânsız. Aşağısı çocuklar, dünyanın her yanından gelen turistlerin cıvıltısı, villalardaki palmiyeler, portakal, limon ağaçları, rengarenk çiçeklerle bezenmiş size eşsiz bir manzara sunuyor.

Taşlı sokaklarını arşınladığımız adım başı dondurmacıya, hediyelik eşya satış dükkânlarına denk geldiğimiz Sirmione’de, karnımız acıktığında, feribotların kalktığı iskeleye açılan Carducci Meydanı’ndaki Ristorenda Pizzeria Mondi’ye oturduk.

Garda Gölüne has ‘laverollo’ balığı siparişiyle birlikte sebze çorbası, şarap dahil yaklaşık 80 liraya karnımızı keyifle doyurduk.

İskelenin hemen yanındaki parkta Sirmoene için ‘Gölün İncisi’ diyen Ünlü Şair Valerius Catallus’un büstü var.

İskelede feribot bekleyenler, feribottan inenler, birbirine sokulmuş karşı kasabaları seyreden aşıklar hemen dikkat çekiyor. Kasabanın içinde yer alan Santa Maria Maggiore kilisesinin bahçesine girdiğinizde üstünüze düşecek gibi duran kaya parçası bizi korkutmadı ama korkanlara da tanık oldum.

Kalenin arkasına doğru biraz yokuş yürüyerek, gölün kıyısına vardığınızda, burada kuğuları hemen fark edersiniz. Bahar aylarında ayağını göle sokanları görmek mümkün, yaz aylarında denize uzak olan İtalyanlar mayosunu kapıp Garda Gölü’nde soluklanıyorlar.

Şifalı suları, termal otelleri ile, sörf yapmak için uygun havasıyla Sirmione her zaman bir kez daha kapısını çalacağınız güzellikte bir yer.

Buraya gelmişken mutlaka, ev yapımı makarnalarından, şaraplarından, zeytinyağlarından alabilirsiniz.

Yakın çevredeki dağlarda manastırlar var. Teleferikle çıkılan tepelerde bu manastırları görebilirsiniz. Mascelinedan Funivia ile monte baldoya çıkıp gölün enfes manzarasını 1760 metreden seyretmeyi ihmal etmeyin.

Kasabanın bir kilometre ilerisinde Roma dönemine ait villa kalıntılarını, eğlence parkı Gardaland’ı da görmeden ayrılmayın. Birçok hastalığa iyi geldiği söylenen termal sularından yararlanın, gölün kıyısındaki Limone Sul Garda kasabasına da uğrayın.

Bu kasabanın çoğu yaşayanın kalp krizi geçirmemiş olması İtalyan bilim adamlarının dikkatini çekmiş. 200 yıl önceye giden bir genetik mutasyondan kaynaklandığı düşünülen ve kasaba halkının bünyesinde sağlanan bir protein salgısıyla kalp damarlarındaki yağların sürekli temizlendiği ortaya çıkmış.

Bu söylence şeklinde duyulmuş ve kasabaya olan ilgi artmış. Kasabalıların en büyük ihraç maddesinin kan olduğu ve kan bağışlarıyla tanındığını da söylemeliyim. Şimdi İtalyan bilim insanları genetik yapıdaki bu proteini ilaç olarak geliştirme çalışmalarında. Bölgeye yolu düşeceklere hatırlatması bizden...