Yazı ve fotoğraflar: Celal Korkut / ckorkut@hurriyet.com.tr
Eski korsan yatağı: Yalıköy - Podima
İstanbul’dan otomobille TEM Otoyolu’nu kullanarak Silivri’ye doğru giderken Çatalca kavşağından çıkın. Tam o noktadan sonra tarlaları, toprak kokusunu hissetmeye başlayacaksınız.
Uçsuz bucaksız sahil
Subaşı, Kestanelik, Karacaköy güzergâhını izleyerek, ormanlık yoldan Yalıköy’e bir saatte ulaşabilirsiniz. Giderken arabanın camlarını açın, kuş seslerini dinleyip İstanbul’un oksijen deposu ormanlarında derin derin nefes alın
Köy sahilinin en büyük özelliği yaklaşık 12 kilometre uzunluğundaki kumsalı. Yalıköy’de şehir suyu arıtmalarında kullanılan kuvars kumu var. Buradan, Türkiye’de ihtiyacı olan her yere arıtma amaçlı kum gönderiliyor.
Yani denize girdiğiniz yerde böyle değerli bir kumsal var. Yalıköylüler de ince ve denize uzanan katmanlı kumlarıyla övünüyor. Istıranca Dağları’nın eteklerindeki, üç tarafı ormanlarla çevrili bu güzel köy size deniz, güneş ve rüzgâr vaat ediyor.
Yalıköy’e giderseniz denize girmek, yüzmek önceliğiniz olmasın. Poyraz yoksa, deniz sakinse elbette girebilirsiniz. Ama çok açılmamaya ve aniden derinleşen yerlere dikkat edin.
Yalıköy’ü asıl tercih etmenizin nedeni kafa dinlemek olsun. Ormanda yürüyüşe çıkın, deniz kıyısına inin, uçsuz bucaksız sahilde dalgaların sesine eşlik ederek, deniz kokusunu içinize çekerek keyifli bir yürüyüş yapabilirsiniz. Sahilin bir ucundan diğerine gitmek epey vakit gerektiriyor. Dalgaların denize vuruşu ve kıyının girintili çıktılı yapısı muazzam bir görüntü oluşturuyor.
Sanatçıların tercihi de burası
Yalıköy’e gitmek için yaz başını ya da sonunu tercih edin. Sakinlik arayanlar için bu dönemler ideal. Köyde pek çok ünlünün de evi var. Sanatçıların köyü tercih etmelerinin nedeni, gözlerden uzak olması, sessizlik ve huzur...
Kalmak için önereceğim yerlerden biri Uçar’ın pansiyonu. Tam bir aile ortamı! Hüseyin Uçar’ın kendi elleriyle hazırladığı palamut konservesi oldukça meşhur... Lakerdaya benzemiyor. Yapımı Yalıköylülere özel. Palamutlar olgunlaşıp yağlandığında konservesini yapıyorlar. Tadı mı? Muhteşem...
Karadeniz’den gelen iyot kokusunu, esen rüzgârı hissederek yemek yemek isterseniz sahilde Rüzgârlı Bahçe, Arda Cafe gibi mekânları tercih edin. Köylülerin bahçelerinde yetiştirdikleri domates, salatalık, roka, maydanoz, soğanla yapılan salatayı da unutmayın.
Çilingoz’u görmeden dönme
alıköy’e kadar gelip de Çilingoz Tabiat Parkı’nı görmeden dönmek olmaz. Hareketli morfolojik yapısı, uygun iklim koşulları, ulaşımın kolaylığına rağmen yoğun yapılaşma olmaması nedeniyle deniz kirliliğinin de yaşanmadığı bir alan. Parkta bir restoran ve büfe var. Çadır veya karavan kampı için kiraya verilen yerler mevcut. Her zaman su ve deniz balığı bulmak mümkün...
Çilingoz sahilinde Akvaryum adı verilen ve merdiven basamaklarına dönüşerek yükselen doğal bir kayalıktan denize atlamanın doyumsuz tadı da yöreye özgü bir ayrıcalık. Çilingoz Tabiat Parkı bulundurduğu farklı ekosistemlerle ulusal ölçekte olduğu kadar uluslararası ölçekte de ender ve çeşitlilik gösteren bir alan. Koyun iki yanındaki yarlar, mağaralar ve dere kenarlarının yanı sıra kumul üstündeki zengin bitki örtüsü sahile ayrı bir zenginlik katıyor.
Yalıköy ve Çilingoz haricinde, tarihi duvar kalıntıları takip edilerek ulaşılacak olan Evcik Plajı da yine Çatalca’da tercih edilebilecek bir diğer seçenek. Duvarın bitiminde, Karadeniz’e sıfır noktada denizle buluştuğunuzda karşınıza çıkacak olan Georgios (Evcik) Kilisesi kalıntıları da günün tatlı sürprizlerinden olacak.
Mimarlık tarihine geçen taş
Köyün eski adı Podima’nın mimarlık tarihinde de büyük önemi var. Kelime anlamlarından biri de ‘yürüme yolu’. Akdeniz ülkelerinin geleneksel yer döşeme tekniği olan ‘Podima’ya adını veren podima taşı, aslında bizim çakıl taşı olarak bildiğimiz taşlardan biraz daha büyük ve düzgün şekilde olan taşlar. Şekillerini dalgalar veriyor. Eskiden kıyıdaki çakıl taşları renklerine ve ebatlarına göre tasnif edilip küfelere yüklenerek İstanbul’a taşınıp evlerin, sarayların bahçelerinde kullanılırmış. Halen Podima Köyü’nün sahilinden çıkarılıyor.