Zeynep BİLGEHAN
Bir İran masalı
Ambargoların kalkmasıyla komşu ülke İran’la yalnızca ticaret yolu değil turizm kapıları da açıldı. Peki ama turist olarak İran’a gidilir mi? Gidilirse İran'da nereler görülür, neler yapılır? Prof. Dr. İlber Ortaylı’nın mihmandarlığında bu soruların yanıtını aradık.
Önümüzde tam 900 kilometrelik bir yol var! Tahran’dan başlayacağız, İsfahan ve Yezd’e uğrayıp Şiraz’a gideceğiz. Yan komşumuz İran’ın bende uyandırdığı his karanlık ve kasvetliydi. Çıktığımız seyahatin amacı da tam bana yönelikti; ‘Yanlış bilinen İran’ı doğru şekilde ve yerinde görüp tanımak’.
Gerçekten de Tahran’a iner inmez beklediğimden çok daha renkli, dinamik, ‘cool’ bir şehir buluyorum. Tahran’daki iki günümüzde Şah Dönemi ve İslam Devrimi’nin izlerini sürüyoruz; Şahların konakladığı Gülistan Sarayı ve Sadabad Sarayı, devrimin lideri İmam Humeyni’nin evi ve Şah döneminde cezaeviyken müzeye dönüştürülen İbret Müzesi.
Ama asıl izler sokaklarda. Bir kadın olarak en endişe duyduğum konu kılık kıyafetti. Tahran’da kadınlarda yaygın olarak iki tip örtünme gördüm; saçları az çok örten ince eşarplar veya ‘çador’ denen çarşaf gibi siyah örtüler. Turistlere karşı aşırı sıkı denetim yoktu.
Yolculuğumuzun ikinci durağı İsfahan’da Prof. Dr. İlber Ortaylı’yla bir araya geliyoruz. Dünyanın en büyük ikinci meydanı Nakş-ı Cihan’da bize İran’ı anlatıyor: “Burası kültürlü ülke. Eğitime önem verilir. Çocuklara yabancı dil öğretilir. İranlılar aynı zamanda çok iyi mimardır. İsfahan, Rönesans’ın en enteresan izleyicisidir. Doğu’daki planlı şehirlerin en güzelidir.” Mescid-i Cuma’nın geniş avlusunda heybetli yapılardan büyüleniyor,
Burada bir etkinliğimiz daha var; İlber Hoca’nın 70. yaş kutlaması! Hoca, mumları üfleyip pastasını yedikten sonra İran gecelerine katılmak için sabırsızlanıyor. Ama bizim ‘İran geceleri’ programımızda herkesin anlattığı ‘çılgın ev partileri’ yok.
İsfahan’dan sonra sırada Zerdüşt inancının merkezi kadim şehir Yezd var. Yezd’de kendinizi ‘Pers Prensi’ filminde gibi hissediyorsunuz. Eski, labirent tipli kerpiç evlerle başka zamana ışınlanıyorsunuz. Şehrin en turistik yerleri Zerdüşt’lerin ölülerini kuşların yemesi için bıraktıkları ‘Sessizlik Kuleleri’ ve şehir merkezinde MS 470’ten beri yanan alev kadehinin bulunduğu Ateş Tapınağı.
Bu ziyaretlerde İlber Hoca uyarıyor: “Burası insanlar için kutsal. Gürültü çıkarıp rahatsız etmeyin, görgüsüz turist olmayın!” Hoca, bu uyarısını antik Persepolis kenti ve Büyük Kiros’un mezarında da yapıyor. Etraf kalabalıklaştığında söyleniyor: “İran’a çok eskiden beri gelirim. Bu kadar yoğun turist yoktu. Şimdi artık herkes İran’da, üç yıl sonra buralar kalabalıktan gezilmez olacak.”
Muhteşem yapıları gezerken İlber Hoca iki buçuk asır süren Pers İmparatorluğu’nu sonlandıran Büyük İskender’e de sitem ediyor: “Buraları yakıp gitmiş, mahvetmiş! Barbar!”
Tahran’dan başlayan İran yolculuğumuzun son durağı Şiraz’da bizi yeşil çayırlar ve ihtişamlı dağlar karşılıyor. Bana göre Şiraz bir ‘Egzotik Şark’ kenti. En büyük markalarından biri şair Hafız. İlk iş mozolesini ziyarete gidiyoruz. İlber Hoca, Hafız’ın kabrinin başında Yahya Kemal Beyatlı’nın ‘Rindlerin Ölümü’ şiirini okuyor: “Hafız’ın kabri olan bahçede bir gül varmış; yeniden her gün açarmış kanayan rengiyle...”
Ardından bahsi geçen bahçede ruhumuzu dinlendiriyoruz. İlber Hoca, bize İranlıların şiir tutkusunu anlatıyor: “Farsça eski devirlerden beri kullanılan şiirsel bir dildir. İranlılar şiir düşkünüdür ve dillerini şiirden öğrenir.” Şiraz denince akla gelen bir diğer şeyin de şarap olduğunu orada tanıştığım yeni arkadaşım Mehrdad hatırlatıyor. Evinde Şiraz şarabı içme teklifini reddediyorum ama ‘nasıl’ını sorunca sohbete başlıyoruz: “İslam Cumhuriyeti’nde ne yapılırsa evlerde yapılır.
İran’da karşılaştığım en büyük ikilem şehrin söylemiyle insanlar arasındaki farktı. Tüm binalarda, duvarlarda, billboard’larda dini lider İmam Humeyni ve Hamaney resimleriyle şehit fotoğrafları vardı. Şiraz’da üzerinde ABD ve İsrail bayraklarıyla döşenmiş bir kaldırım gördüm. Fakat en ilginci 2004 yılında UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne eklenen Pasargad antik kentindeydi.
Şehrin kurucusu Büyük Kiros’un mezarının bulunduğu turistik ören yerinin girişinde yer alan dev panoda İmam Humeyni’nin İngilizce şu sözleri var: “Dünya bilmelidir ki İranlıların yaşadığı tüm sorunların kaynağı yabancılar. Müslüman toplumlar yabancılardan nefret eder.” Ancak panodaki ‘uyarı’ gerçek hayatta karşılık bulmuyor. İranlılar turistlere karşı son derece sıcakkanlı ve ilgili. Sıklıkla “İyi ki geldiniz İran’a!” diye sonlanan sohbetler yaptık. İranlılar son 3 yılda turist sayısının 10 kat arttığını ve bundan büyük memnuniyet duyduklarını söylüyor.
İran’dan ne alınır? İlber Hoca’yla İsfahan’da Nakş-ı Cihan Meydanı’nda çarşıları geziyoruz. Bana İran’ın çarşılarının meşhur olduğunu anlatıyor. Gerçekten de kâh İsfahan’da, kâh Şiraz’ın uçsuz bucaksız çarşılarında yok yok.