Elvin LEVİNLER / Instagram & youtube: @elvinimin
7 tepeli kent
Avrupa’nın hiçbir yerine benzemeyen bir ritmi ve aynı zamanda çok benzer özellikleri var Lizbon’un. Kozmopolit, renkli ama aynı zamanda çok daha salaş ve sakin. Bu günlerde Dünya Kupası heyecanının en yükseklerde yaşandığı ve 2018’in en popüler yerlerinden biri haline gelen Portekiz’in başkenti Lizbon’da mutlaka size hitap eden bir şeyler bulacaksınız.
Avrupa’nın hiçbir yerine benzemeyen bir ritmi ve aynı zamanda çok benzer özellikleri var Lizbon’un. Kozmopolit, renkli ama aynı zamanda çok daha salaş ve sakin. Bu günlerde Dünya Kupası heyecanının en yükseklerde yaşandığı ve 2018’in en popüler yerlerinden biri haline gelen Portekiz’in başkenti Lizbon’da mutlaka size hitap eden bir şeyler bulacaksınız.
Fotoğraflar: Elvin Levinler, Bülent Hacıömeroğlu
Fotoğraflar: Elvin Levinler, Bülent Hacıömeroğlu
Dünyanın en eski şehirlerinden Lizbon’a, ‘7 tepe’ ismini kolonileşme zamanı Romalılar koymuş. Bugün gerçekten de bu 7 tepe şehre bambaşka bir hava katıyor. Her tepede ‘miradouro’ diye anılan manzara noktaları var. Fakat bu noktalar mola verip manzarayı seyrettiğiniz ve belki birkaç kare fotoğraf çektiğiniz bir seyir terası olmanın çok ötesinde gün boyu hatta gece boyunca hem lokallerin hem turistlerin favori alanlarından biri.
Şehrin en yüksek noktalarına kurulmuş bu panoramik alanlarda dinlenebilir, kitabınızı okuyabilir, sokak müzisyenlerini dinleyebilir veya kalabalık gruplar halinde oturup şamata yapabilirsiniz. Şehirde 7 tane var, ama özellikle planlamasınız bile yürüyerek şehri keşfedenlerdenseniz mutlaka 7’sinden de yolunuz geçiyor.
Bizim en çok sevdiğimiz Alfama bölgesindeki çatıların ardından nehre bakan ‘Miradouro Das Portas Do Sol’ oldu. Gün batımının ve renklerin çok güzel olduğu ve siesta hariç gün battıktan sonra bile durmayan bu şehrin tadını en güzel çıkarabileceğiniz yerlerden biri.
Seramik sanatı azulejoManzara keyfini bir de o yokuşu tırmanan bacaklara sormak lazım. Metro veya tramvay kullanmadan yürüdüğümüz Lizbon günlerinde, mesafelerden çok çıktığımız kat sayısı şaşırtıcıydı. (Yurtdışında her yeri yürüyerek keşfetmeyi sevdiğimiz için gün içinde minimum 15 km yürümüş oluruz ama Lizbon’da bu mesafeler 23km + 77 kat gibi akıl almaz rakamlara ulaştı)
Fakat yine de her sabah uyandığımızda yeni bir heyecanla yürüyerek yollara koyulduk çünkü bu şehirde beni en çok etkileyen şeylerden birisi de yürürken dört bir yanımı saran, hayran kaldığım için sürekli durmak zorunda kaldığımız Portekiz seramik sanatı ‘azulejo’.
Yanından hızlıca geçip giderseniz bir hoşluk olarak eminim hafızanıza kazınacaktır ama bence ayrıntılarına kulak verip, zaman ayırıp onları dikkatlice dinlemek gerekir.
Tram 28Şehrin altını üstüne getirmek isteyenler için, hatta yürüme sevdalılarının bile aklını çelecek çok güzel opsiyonlar var. Bunlardan ilki şüphesiz Elevador da Bica. Lizbon’un ikonik ve tarihi Tram 28’i, sadece şehrin alt ve üst kısımlarını birbirine bağlamıyor, hemen hemen tüm eski şehir mahallelerinden geçip Lizbon’un ayrılmaz bir parçası haline geliyor.
7 tepenin basamaklarını geride bırakıp zirveye çıkmak için geleneksel fünikülerine binerseniz 7 km’lik yolculuk yaklaşık bir saat sürüyor. Bu esnada şehrin antik dokusunu yakından görebilirsiniz. Tramvay, bazen o kadar dik ve dar sokaklardan geçiyor ki, bugün hâlâ hasarsız ve kusursuz bir şekilde çalıştığına insan hayret ediyor.
Şehri keşfetmek için binebileceğiniz üç tekerlekli tuk tuklar ise Yeni Delhi ve Bangkok’tan sonra bir de başkent Lizbon’da var. Diğer Avrupa şehirlerine göre trafiğin ve trafik kurallarının çok daha başına buyruk aktığı Lizbon’da her köşe başında bulabileceğiniz tuk tukları ulaşımınız için veya turistik bir tur yapma amacıyla kullanabilirsiniz.
Şehrin genel dokusunu biraz hissetmeye başladınız ama tam olarak anlayabilmek için sokaklarında kaybolmak, yemeklerini tatmak ve müziklerini dinlemek gerek.
Söz konusu fado ise, durum başka. Fado, latince keder anlamına gelen bir ağıt. Kocaları denize açılıp dönmeyen denizci eşlerinin ağıdı… Sözleri anlamasan da tüyleri diken diken eden ve kalbine dokunan bir müzik.
Fadista, Portekiz gitarı eşliğinde şarkılar söylerken ünlü Portekiz kırmızı şarabını içip Portekiz’e özgü petiscos denen küçük atıştırmalıkları deneyebilirsiniz. Kışı da yazı da ılık geçen Lizbon’u her mevsim ziyaret edebilirsiniz. Üstelik Avrupa şehirlerinden çok daha uygun. Biz tam yazın gelişinin kutlandığı ve Lizbon’un en çılgın gecesi diye anılan ‘Sardunya Festivali’ zamanına denk geldiğimiz için ekstra kalabalık ve balık kokuluydu.