Anne-oğul kaçamakları ve püf noktaları

Çocukluğumdan bu yana annem Leman Tonguç’la birlikte gezmeyi çok severim. Şimdiye dek dünyanın bir ucundan öbür ucuna dolaştığımız çok keyifli seyahatlerimiz oldu. Patagonya’ya da gittik birlikte, Avrupa turu da yaptık; Hong Kong’ta lezzet turu da attık, Martinique’te denizin tadını da çıkardık. Türkiye’de de birlikte gitmediğimiz yer kalmadı gibi… O benim en iyi yol arkadaşım, rehberlik etmeyi en sevdiğim misafirim.

Sinan’ın izinde Edirne

Annem de benim gibi tam bir Mimar Sinan hayranı. İstanbul’a yakın olduğu için günübirlik Edirne kaçamağı armağan ettik kendimize. Trakyalı bir aileyiz o yüzden yola çıktığımız andan itibaren anılardan söz açılmaması kaçınılmaz. Çocukluğumu annemden dinlemeye bayılırım, sanki bilmediğim birini yeniden keşfediyormuşum gibi gelir...

Geçmişle bugünün harmanıyla yolun nasıl bittiğini anlamadan vardık Edirne’ye. İlk durağımız tabii ki Sinan’ın muhteşem eseri oldu. Ben caminin detaylarını anneme anlatırken, o da ilk kez benimle geziyormuş heyecanıyla dinledi. Mimar Sinan’ın “ustalık dönemi eseri” olan Selimiye, sadece bu şehrin değil bence ülkenin de simgelerinden biri. 1569-1575 yılları arasında tamamlanan görkemli yapının kubbesinin yerden yüksekliği 43 metre.

UNESCO Dünya Miras Listesi’nde yer alan cami; iç tasarımında kullanılan ve dönemin en iyi örnekleri kabul edilen taş, mermer, ahşap, sedef ve çini işçiliğiyle büyük değer taşıyor. Selimiye sonrası Edirne’nin meşhur ciğer tavasıyla midelerimiz şenlendi. 15. yüzyıldan kalan Bedesten Çarşısı ve yine Mimar Sinan imzasını taşıyan Ali Paşa Kapalı Çarşısı’na da uğradıktan sonra, gün batımını izlemek için Tunca ve Meriç nehirlerinin birleştiği güzelliğe çevirdik yönümüzü. Burada iki muhteşem Osmanlı köprüsü de var.

Anneler Günü’nde gidilecek en güzel yerler

Üzerinde bulunan köprüdeki fresklerle süslü kameriyenin sunduğu manzarayı izlerken annemle sohbet etmenin keyfi, zamanı durdurmak gibiydi… Eğer sizin daha geniş vaktiniz varsa; Türk İslam Eserleri Müzesi’ni, Eski Cami ve Üç Şerefeli Cami’yi, 2. Beyazıt Külliyesi’ni, Avrupa’nın En Büyüğü olan Edirne Sinagogu’nu ve Makedonya Kulesi’ni de gezebilirsiniz.

Mitolojik bir mola

Kaz Dağları’nın sakladığı hazine Adatepe, Türkiye’de en sevdiğim noktalar arasında. İda Blue Otel ise benim inziva noktam. Otele ilk gittiğimde buraya bir kez de annemle gelmeliyim diye söz vermiştim kendime. Annemin uzun yıllara dayanan bir mitoloji merakı vardır. Hatta bugün yazılarımda kullandığım birkaç hikâyeyi ilk ondan dinleyip peşine düşmüştüm.

Köyün girişinde Zeus Altarı’nın yer aldığı, anıt ağaçları, Rumlar’dan kalan tarihi evleri ve taş sokakları ile Adatepe’nin o hiçbir yere benzemeyen atmosferini annemle birlikte solumak ikimiz için de hediye gibiydi. İda Blue Otel’e girince bir daha dışarı adım atmak istemiyorsunuz. Bahçedeki şezlonglara uzanıp kuşların sesini dinledik, kitap sayfaları arasında kaybolduk ve en çok da mitolojiden konuştuk.

İki yaşındaki kızlarıyla dünyayı geziyorlar

Bolca oksijen ve anı depoladığımız kısa ama bir o kadar da güzel bir tatildi. Adatepe’ye giderseniz bence Türkiye’nin en iyi butik otellerinden biri olan İda Blue’da kalma ayrıcalığını muhakkak yaşamalısınız. Köyün ara sokaklarında yürüyüş yapmayı, asırlık çınarın altında çay içmeyi, köylülerin yaptığı muhteşem karadut şerbetini tatmayı ve dönüş yolu güzergahınıza Zeytinyağı Müzesi’ni koymayı unutmayın; biz bu yapılacaklar listesine keyifle artı işaretleri koyduk.

Güneyde lezzet avı

Ben yemek yemeyi çok seviyorum özellikle tatlı dediğiniz anda akan sular durur. Sağlıklı beslenmeyi yaşamımın rutini haline getirmeye çalışsam da kaçamaklar olmadan hayatın tadı eksik kalıyor. O lezzet kaçamaklarından birini de annemle birlikte yaptık. Mutfağı UNESCO korumasına alınan Gaziantep’e gidip tadına doyulmaz lezzetlerin arasında kaybolduk. Aldığımız kalorileri hesaplamayı aklımın ucundan geçirmedim.

Bu kadar şımarma hakkımı her zaman kullanmadığım için vicdanım da rahattı. Antep’te güne ya beyranla ya katmerle başlarsınız. Biz tercihimizi katmer – süt ikilisinden yana kullandık. Gaziantep, Hititlerden Perslere, Romalılardan Araplara kadar çok sayıda uygarlığa ev sahipliği yaptığından, mimari ve tarihi eserler açısından çok zengin bir yerleşim. Ama bir güne sığdırabileceğiniz rotalar tabii ki sınırlı. Biz Zeugma Müzesi ve Zincirli Bedesten’den yana kullandık tercihimizi.

Yemek için ise İmam Çağdaş’ın kebapları ve Zeki İnal’ın baklavasını yiyip Antep mutfağına bir kez daha hayran olduk. Tarihi Tahmis Kahvesi de son durağımızdı. Şehirden ayrılırken aklımı tatlılarda bıraktım, doğru.

Değişmez aşkımız İstanbul

Annemle ortak noktada buluştuğumuz öyle çok şey var ki İstanbul da onlardan biri. Nereye gidersek gidelim, gözümüz, kulağımız, kalbimiz İstanbul’u arıyor. Ben Kandilli’de harika bir Boğaz manzarasıyla büyüyen şanslı bir çocuktum; annem hala aynı evde yaşıyor. Özellikle uzun yurtdışı seyahatlerimden dönüşte soluğu o evde alır; annemin ellerinden harika bir kahvaltı ederim.

Bazen bu kahvaltıların sonrasında bazen dışarıda yaptığımız bir yemek planının öncesine ya da sonrasına birlikte İstanbul keşfi koyarız. Ulus Parkı, Kavacık’taki Vehbi Koç Parkı, Mihrabad Korusu, Kandilli Cemile Sultan Korusu ve yine Kandilli’deki Adile Sultan Sarayı birlikte gitmekten çok keyif aldığımız yerler. Bazen Süleymaniye Camii’nin avlusundaki manevi havayı bölüşmeyi bazen de Ayasofya’nın sırlarını birlikte keşfetmeyi seviyoruz. İstanbul bizim değişmez seyahat rotamız.

5 yaşındaki kızıyla dünyayı gezen acılı anne!

ANNEYLE SEYAHATİN ALTIN KURALLARI

* Önceden ince detayların düşünüldüğü bir plan yapın, anlık gelişmelere ayak uydurmasını beklemek haksızlık olur.

* Eğer kendi arabanızla seyahat edecekseniz sevdiği şarkılardan oluşan bir çalma listesiyle sürpriz yapın, yol keyifle akıp gider.

* Yemek seçimini ona bırakın, sırf sizi mutlu etmek için ne önerseniz tamam diyecektir. Ama esas amacınızın onu mutlu etmek olduğunu düşünerek alternatifleri sıralayıp çekilin kenara.