Gece hayatındaki durgunluk bu hafta, hatta bu geceden itibaren sona eriyor. Peki nerelere akılacak?
Ya da şöyle sorulmalı: Geceye akacak kadar para hálá var mı? Malum, gizli bir kriz var, kimileri için hatta büyük bir kriz.
Ama gece gezmekten hoşlananları -bence- kriz filan etkilemiyor.
Ballı bir kesimi zaten hiç etkilemiyor, onu zaten biliyoruz.
Bilmediğimiz, kalan sağlar.
Hatırı sayılır bir teoriye göre böyle zamanlarda daha çok dışarı çıkılıyor, daha çok sosyalleşiliyor. Çünkü insanlar daha çok konuşmak/ flört etmek ve evet daha çok içmek istiyorlar!
Neyse bunca laga luga sonrası gidilecek eli yüzü düzgün mekan arayana biraz oradan buradan haber geçelim.
Nerede ne var, ne oluyor, ne olacak, daha ne olabilir diye diye...
- Bebek civarı Ramazan ayı boyunca patlama yaptı. Devamı bu hafta da gelir. Çünküsü belli: Gidecek doğru dürüst yer olmayınca Bebek’teki mekanlara doğru yollanıldı. Lucca’sına, Kitchenette’ine, Favorita’sına, Midpoint’ine, şusuna busuna, yani hepsine...
Bence Bebek’te evi olanlar hemen evlerini kafeye çevirsin.
Kirayı çıkarır, üstüne de bol para kazanırlar. Bebek’in taşı toprağı kafe, bar oldu çünkü. Bu arada unutmayınız ki zamanında Teşvikiye’deki ilk House Cafe de böyle doğmuştu. Kirayı ödemekte zorluk çekince şimdiki ortaklar, hemen evi kafeye çevirmişlerdi.
- Bebek demişken pahalı fiyatlarıyla bilinen Mangerie’nin, Tepebaşı’ndaki Lokanta’nın yerine gelmesi sözkonusuymuş.
- Hararetli tavsiye: Yeni bir şey değil, ama bir ara Otto’ya gidin bayram haftası boyunca. Hava da güzel olursa, sokakta ayaküstü takılmak nefis. Ya da Nişantaşı’ndaki Reasürans çarşısı barlarına.
- Longtable yeni haliyle daha bir New York olmuş. Orada oturup gelen geçenin dedikodusunu yapmak da fena halde İstanbul tabii. Gecenin bir saati deli gibi çalışmaya başlayan robot ışıklara ise söyleyecek söz bulamıyorum. Sökün o robotları ya...
- Cahide bu sezon yokmuş, alışın. En azından Bay Çapa (İzzet) öyle diyor. Cahide çadırının içine ise Al-Jamal taşınıyormuş.
- W Hotel civarı da hareketleniyor. Bayram haftası sonrası "Galata Moda" etkinliği yapılıyor otel önü kaldırımlarında. Eski-yeni Türk tasarımcılar kışlık işlerini sergileyecekler. Yanı sıra yenilecek, içilecek tabii. Mini bir festival havası. Akaretler’e bir hareket gelecek.
Garson milliyetçiliği
Paris izlenimlerine devam...
Bastille civarında bir restorana oturmuşuz.
Sarışın garson kız gelip önce mönüyü neredeyse fırlattı önümüze.
Sonra her şeyi Fransızca olan mönüde -doğal olarak- anlamadığım bir şeyi sorunca "Nesini anlamadın?" dedi sertçe.
Bu sevimsiz muamele sonrasında hemen "Ah ah bizim garsonlar bir numara servis konusunda" muhabbeti başladı.
Fransız garsonların hep böyle olduğunun altını çizen oldu.
Genelleme sevmem. Hepsi bu kadar anti-misafirperver değildir.
Yine de şu anekdot aradaki farkı bariz ortaya koyuyor işte.
Kahramanımız, yıllarca Paris’te yaşadıktan sonra İstanbul’a yerleşen Fransız Martin (arkadaşın arkadaşı işte. Dıdının dısı gibi oldu).
Neyse bu Martin, tipik İstanbul restoranlarından birine gidip yemek yer. Yemek sonrası garson -hepimizin alışık olduğu üzere- "Çay ya da kahve arzu eder misiniz" diye sorar ve bu ikramı hesaba dahil etmez. Ve Fransız Martin, Türk arkadaşlarına sevinçle durumu anlatır; "Bana restoranda bugün çay ısmarladılar, inanamadım!"
Okur atlası
n MASUMİYET MÜZESİ FİLME ÇEKİLSE
"Masumiyet Müzesi artık çoğu kişi tarafından okundu.
Burada geçen mekanların altyazısını aktarmak bir sosyal hayat uzmanı olarak size düşüyor sanırım.
Kitaptaki bazı mekanlar Şamdan, Maksim, Hünkar, Hilton gibi gerçek. Ama merak ediyorum Pelür bar diye bir yer gerçekten var mıydı?
Ve Yeşilçam emekçileri oralarda oturarak mı iş bulurdu?
Hünkar’ın yerinde gerçekten Fuaye Lokantası mı vardı?
Bir de siz anket yapmayı seversiniz. Eğer Masumiyet Müzesi filme çekilirse başlıca üç rol için oyumu kullanıyorum.
Kemal: Kenan İmirzalıoğlu (olgun erkek rolü ona yakışacağı için)
Füsun: Aysun Kayacı (kitaptaki kadar cazibeli olduğu için)
Sibel: Meltem Cumbul (mağrur bir havası olduğu için)"
(Melek Y.)
- Of ki of, 500 küsur sayfalık bir misyon yüklediniz şimdi bana! Şu an okuyanlardan duyduğum kadarıyla, öyle eski Türk filmi tadında ki, kitap, acaba şimdilik bu altyazı aktarma işini pas geçsek?
Ama oyuncu adayları iyiymiş, sırf kast çalışması için katlanılabilir kitaba.