Paylaş
Mesela toplu yaşamı düzene sokacak kuralların ve düzenlemelerin bütünü diyelim...
Bunların içine belediyeler, emniyet birimleri gibi “düzen” için çalışan her kurum girer.
Peki madem öyle, şunları sormak isterim:
Belediyeler niçin çöp toplama saatini herkesin işten çıktığı ve deli gibi trafik olduğu bir zamana denk getirirler? Bu işler trafiğin hafif olduğu bir saatte hem belediyelerin hem de vatandaşın işi kolaylaşmaz mı? Hayır yani, çöpleri almakla görevli belediye memurları hem kendi işleriyle hem de arkalarında korna çalıp bağrışanlarla uğraşmak zorunda kalıyor, o açıdan söylüyorum.
Trafik emniyet amirliği için çalışan “çekici” kamyonetleri şehir trafiğini mahvetmek için mi görevlendirilmişlerdir? Salı günü Fenerbahçe Şükrü Saracoğlu Stadı’nın etrafında korkunç bir “maç trafiği” olduğunu sananlar, yanıldı. Çünkü Kadıköy’den stada doğru giden caddede (hani eski Salı Pazarı’nın olduğu) sağlı sollu park etmiş 6-7 adet çekici, caddeyi tek şeride indirmiş, tüm Kadıköy’ün trafiğini kilitlemişti. Maça gelen ve araçlarını uygunsuz yere park eden araçları çekmek için görevlendirilmiş bu araçlar, yolların tıkanmasına engel olacaklarına, trafiğin kilitlenmesinin bizzat sebebi oldular! Diğer günlerde de manzara bundan pek farklı olmuyor maalesef.
Sokak aralarında, caddelerde, araçların park edebileceği birçok yer, hatta kimi bölgelerde “acil ulaşım yolu” olması gereken yerler İspark’a tahsis edildi. Bitişik nizam apartmanlarda oturan vatandaşlar araçlarını park etmek için ücret ödemek mecburiyetinde bırakıldı. Apartmanların böyle birbirine bitişik, bahçesiz, otoparksız yapılmasının faturasını niçin içinde yaşayanlar ödüyor? Yakında “Bu sokaktan geçiş paralıdır” tabelası görürsek hiç garipsemeyiniz.
Geçen hafta Cihangir’de akşam saatlerinde yürüyen arkadaşım, polis tarafından durduruldu ve kimlik kontrolüne tabi tutuldu. Buraya kadar bir sıkıntı yok ama bundan sonra enteresan haller var: Polis memuru kimliği kontrol ederken söyledikleri: “Sence gece dışarıda olmak için saat biraz geç değil mi?” Peki madem öyle, İstanbul Emniyet Müdürlüğü’ne soralım o halde, polisin vatandaşın güvenliğini sağlama yöntemi sokakta yürüyen bir kadını çevirip, kimlik sorup “Saat dışarıda olmak için biraz geç değil mi?” diye sormak mıdır? Kimin saat kaçta, nerede, nasıl yürüyeceğine polis memurları mı karar verecektir?
Ayıp artık!
Salı günü Fenerbahçe Şükrü Saracoğlu Stadı’nda oynanan Türkiye-Avusturya maçını Milli Takım ana sponsorlarından Ülker’in davetlisi olarak yerinde izledim. Statta maç izlemek pek zevkli lakin izleyicinin neler yapabildiğine yakından şahit oluyorsunuz ya, işte orası fena. Sahaya eline ne geçerse fırlatan fırlatana...
Avusturyalı oyuncuları sahanın kenarında tek yakaladıklarında bozuk para mı fırlatanlar dersiniz, elindeki bayrakların plastik sopalarını sahaya atanlar mı dersiniz...
Beyaz plastikten yapılma bayrak sopalarını o kadar çok fırlatan oldu ki, sanırsınız tribünde okçular var, Avusturya kalecisine ok yağdırıyorlar. Bir ara öyle bir “bayrak direği yağmuru” oldu ki, polis müdahale etmek durumunda kaldı.
En son rakı şişesi, şimdi sopa...
Artık statlara girişte aramalar bir YGS’ye giriş hassasiyetiyle yapılsa ya!
Statta yumuşak plastik dışında hiçbir sert maddeye izin verilmemeli. Çorap içi bozuk paraları da unutmayalım tabii.
Paylaş