Secret’a bulanana yeni çıkış kapısı

İlk kez 21 Şubat’ta yazmışım "Secret"ı.

O zamanlar kitabı filan yayınlanmamıştı, sadece kopya DVD’leri elden ele dolaşıyor, dolaştıkça da "Secret" bir şehir efsanesi haline geliyordu.

Çünkü izleyenler, izlemeyenlere hararetle filmin promosyonunu yapıyordu:

"İzlemelisin! Bana iyi geldi, sana da çok iyi gelecek" diye...

Ve kartopunun yuvarlanarak büyümesi gibi Secret birkaç ay sonra patladı.

Kitabının Türkçe yayınlanmasının büyük etkisi oldu tabii.

Secret iyiydi hoştu, ama bir süre sonra insanlar onu da sorgulamaya başladı:

"Yahu bu kitap/DVD dedelerimizin 40 yıldır söylediği şeylerin daha derli toplu bir sunumu sadece. Yoksa Secret biraz da şahane bir pazarlama harikası mı? Yoksa, evet yoksa kandırılıyor muyuz?"

O halde Secret’a bulanıp sonra da tıkananlara, daha çok yol almak isteyenlere esaslı bir DVD önermenin zamanı: What The Bleep Do We Know? / Biz Ne Biliyoruz ki?

Tıpkı Secret gibi yarı kurmaca yarı belgesel tarzı bu yapım aslında eski, 2004 tarihli.

Geçen yıl bizde de gösterilmişti, ama sadece bir-iki hafta.

Oysa "Biz Ne Biliyoruz ki?", ABD’de tüm zamanların en çok hasılat yapan üçüncü belgeseli.

DVD’si de dört ay boyunca Amazon.com’un en çok satan 10 film listesinde kalmış.

Hatta gördüğü ilgi üzerine ikincisi çekilmiş, "What The Bleep - Down The Rabbit Hole" adında.

Peki ne anlatıyor bu yapım? Kuantum fiziğinden yola çıkarak hayata dair merak ettiğimiz tüm o meşhur soruları yanıtlamaya çalışıyor. Ama sadece çalışıyor, öyle büyük sırlar filan vermiyor.

Üstelik dünyanın önde gelen fizikçileri, nörokimyagerleri ve metafizikçilerinden oluşan 14 önemli ismin bilgileri eşliğinde. Bazen karışık, bazen basit bir anlatımla...

Belgeselden en çok hoşuma giden bazı fikirleri şöyle sıraladım, buyrunuz:

n Kuantum fiziği olasılıklar üzerine kurulmuştur. Herkesin yaşamı da aslında olasılıklar dünyasıdır.

n Nesneleri düşünürken gerçekliği olduğundan fazla somutlaştırırız. Ve oraya saplanıp kalırız.

Çünkü gerçeklik somutsa ben önemsizim, onu değiştiremem diye düşünürüz.

Fakat gerçeklik, zihin olasılığı ise o zaman şu soru sorulabilir: Onu nasıl değiştirebilirim?

n Bir duyguyu/düşünceyi üst üste tekrarlarsanız, beyindeki sinir hücreleri o duyguyla uzun süreli bir bağ kurar. Mesela gün be gün bir şeylere kızar, acı çekerseniz, beyindeki nöron ağını her gün daha çok ateşlersiniz. Böylece o duyguya bağımlı hale gelirsiniz.

"Neden hep benim başıma geliyor?" cümlesini kuranları bir düşünün, daha iyi anlayacaksınız.

NOT: Karışık mı geldi ya da "ipe sapa gelmez mi?" Böyle düşünenlere şimdilik tavsiye etmek doğru değil bu belgeseli. Ama diğerlerine "Secret"tan daha iyi geleceği aşikar. Benden söylemesi...

Melis’in sözleri

Mojo’nun pazartesi gecesi gruplarından Üç Nokta Bir’in ilk albümü çıkmış.

Keşke diyorum, grubun çıkış şarkısı "Değişmem" değil, "Ölmeden Ünlü Olsam" olsaymış. Çünkü; 1. Şarkıdaki "değişmem bundan sonra ben" lafı çok iddialı değil mi?

Bu şarkıya eşlik edemezdim mesela, grubun dinleyicisi olsam.

Değişmemeyi kabul etmek, değişmeyi öcü gibi görmek korkunç bir şey çünkü.

2. "Ölmeden Ünlü Olsam"ın sözleri ve müziği daha iyi. Bakınız sözlere:

"Saçım sarı değil ki / Yüzüm güleç durmaz ki / Örften adetten anlamam... / Ama ne yapsam da ben ölmeden ünlü olsam / Magazin programına sunucu olsam / Bir evde gelin olarak yarışsam / Canlı yayında bol bol ağlasam".

3. Albümde biri hariç tüm sözleri yazan, grubun aynı zamanda vokalisti olan Melis Danişmend. Melis’in müzisyenliğinin yanı sıra sürdürdüğü gazeteciliği sözlere de yansımış yani.

Bir tek: "Değişmem" hariç...
Yazarın Tüm Yazıları