Şantajdan kurtulalım ama nasıl

24 Nisan "atlatıldı".

ABD Başkanı Obama, bu kez önceki başkanlara göre daha yüklü bir açıklama ile mesajını verdi. 1915 olaylarına "soykırım" tanımlaması getirilmeden önce aynı anlamda kullanılan "Büyük Felaket" sözcükleriyle yetindi.

Türkiye ziyareti sırasında söylediği gibi, bu konudaki görüşlerini değiştirmediğini zımnen gösterirken, diasporanın beklentisini de yanıtsız bıraktı. Soykırım demedi.

Tarafların önüne yarısı dolu bir bardak koydu. Herkes için bardağın boş ve dolu olan tarafı var.

O yüzden de mesaj Türkiye’de olduğu gibi Ermenistan’da da buruk karşılandı.

***

BU
mesele bir gerilim filmi haline dönüştü. 24 Nisan yaklaştıkça yürekler ağızlarda. Washington ne diyecek?

CHP Lideri Deniz Baykal, önceki gün açıklamasında "Türkiye, artık soykırım konusunda uluslar arası tehdit ve şantajların hedefi olmaktan bir an önce çıkmalıdır. Bu konudaki söylemlerin Türk dış politikasına yön vermek için baskı unsuru gibi kullanıldığını herkesin görmesi lazım. Artık yeter. Bu soykırım şantajından, söyledi söylemedi tedirginliklerinden ülkeyi kurtarmak lazım" diyor.

Yanlış mı? Baykal, çok doğru söylüyor, bu şantaja bir son vermek lazım.

Ama nasıl? İşte bütün mesele burada.

***

CHP
lideri Baykal, bunun nasıl olacağını da açıklamalı.

Muhalefet, böyle önemli konularda sadece eleştirmekle sınırlı kalmamalı.

Bu sorun bugünün meselesi mi? Hayır. Sovyetler Birliği’nin dağılmasından bu yana Türkiye’nin gündeminde.

Ermenistan’ı ilk tanıyan ülkenin Türkiye olması bir tesadüf değil.

MHP lideri Türkeş’in iki ülke arasındaki ilişkilerin normalleşmesi için gerçekleştirdiği girişimler de öyle.

Yirmi yıla yakın bir süreden beri tartışılan böyle önemli bir konuda muhalefet partilerinin hamasi sloganlar dışında ortaya koyacakları uygulanabilir önerileri olmalıydı.

Ermeni meselesinde politika geliştirme sorumluluğu sadece hükümete bırakılırsa, Baykal’ın dediği gibi, sorunların dış politikaya yön vermek için baskı unsuru olarak kullanılma ihtimali de artar.

Ama muhalefet kendi çözüm önerilerini geliştirir ve ulusal uzlaşma zemini oluşmasına katkı sağlayan bir üslupla meselenin çözümünde rol üstlenmeye talip olursa gerçek bir "çözüm" sürecinin önünü açar.

Sosyal demokrat muhalefet bu sorumluluğu duymazsa kim duyar?

***

ERMENİ
meselesine sosyal demokrat yaklaşım nasıl olabilir?

Sosyal demokrat bir muhalefet partisinin temel yaklaşımı, bu sürece halkların çıkarları açısından bakan öneriler geliştirmek olmalı. Çünkü tepeden kotarılan gizli anlaşma ve girişimler çatışma çözüm süreçlerini sürdürmek için yeterli değil.

Türkiye, Ermenistan ve Azerbaycan halklarının ön yargılarını, endişelerini aşacak samimi açılımlar olmadan, yani halkın desteği sağlanmadan bu kadar kökleşen, önyargıları bu kadar besleyen sorunları aşıp normalleşme sağlamak zor olur.

Evet, bir 24 Nisan’ı daha geride bıraktık. Şimdi ne olacak? Beni en çok bundan sonrası ilgilendiriyor.

Normalleşme süreci, kozmetik bir açılım olarak mı kalacak? Yoksa Kafkasya’ya barış gelecek mi?
Yazarın Tüm Yazıları