Paylaş
Hatta bu sözleri unutma durumu o kadar üst düzeyde ki artık anmalarda bile şiddet var. 9 Mart'ta, 8 Mart günü dayak yiyen, öldürülen kadın sayısını konuşur olduk. Aslında fiziki şiddet ve yaşama hakkının elinden alınması son nokta. Ekonomik özgürlüğü olmayan, eğitim seviyesinin düşük olduğu, sosyo-kültürel nedenlerle bir erkeğin himayesinde yaşamaktan başka çaresi olmadığını hisseden kadınlar bir yana bunun tam tersi profil de şiddete maruz kalıyor. Hem de her türlüsüne...
Yapılan araştırmalara göre çalışan ve hatta büyük şirketlerde üst düzey yöneticilik yapan kadınlar da şiddet görüyor. Ancak şaşırtıcı biçimde eğitim düzeyi düşük olanlardan daha fazla susuyorlar çünkü sosyal statüleri gereği bunu söylemekten utanıyorlar.
EK KART ÇIKARMAK EKONOMİK ŞİDDETTİR
Tabii ki şiddet fiziki saldırıyla da sınırlı değil. 90'larda özgürleştiğini zanneden kadınlar aslında daha da hapsolmuş durumda. Çünkü artık kendi alın teriyle kazandığı parayı bile nasıl harcayacağına eşi karar veriyor. Üzerine kafa bile yormadığımız ne kadar çok şeyin şiddete girdiğini duymak, düşündükçe "farkına varmak" insanın tüylerini ürpertiyor. Biz bir türlü kadına olan şiddetin fiziki boyutunu aşamadığımız için konu buralara hiç gelemiyor bile. Ama bakın hiç düşünmediğiniz neler aslında şiddet olarak değerlendiriliyor;
- Kadının kredi kartı çıkarmasına izin vermemek. Limitini kendisinin belirlediği ek kart çıkarmak.
- Parasına el koymak, harcamalarına müdahale etmek.
- Sessiz kalmak, sorunlara karşı çözüm bulma çabasından kaçınmak.
- Cinsel olarak aşağılamak, güzel bulmadığını belirtmek.
- Kin gütmek.
- Toplum içinde azarlanmak, becerilerini aşağılamak, başarısız olduğunu telaffuz etmek.
- İlişkideki sorunların sebebini tek bir tarafa yüklemek.
- Başka kadınlarla kıyaslamak.
Aslında bu, tabii sayfalarca sürecek psikolojik, ekonomik, cinsel, fiziksel şiddet durumlarından sadece bir kaçı... Birçok kadın ortalama bir ekonomik güce sahip de olsa artık kısır döngüye girmiş hatta kangren olmuş evliliğini kesip atamıyor. Bunun en büyük nedeni sosyo-kültürel nedenler. Toplumun bu gücünü kullanan erkek de kadına kendisi olmadan bir "hiç" olacağı, onu kimsenin beğenmeyeceği, sevmeyeceği mesajını vermeye çalışıyor. Bu kurnazca hamleyle hem istediği gibi eşini aldatıyor, parasına el koyuyor, hayatını kısıtlıyor ve hatta ailesiyle bile görüşmesini engelliyor hem de kendisine muhtaç olduğunu düşündürdüğü kadından devamlı olarak şefkat, ilgi ve bakım görüyor.
ÖZGÜRLÜK ALGISI YERLERDE SÜRÜNÜYOR
Evet, tam olarak özetle durum bu aslında, kadına dair özgürlük algısı yerlerde sürünüyor. Mor Çatı'nın da kurucularından, kadın hakları savunucusu Prof. Dr. Şahika Yüksel ile geçtiğimiz yıl yaptığımız röportaj esnasında bana şöyle söylemişti; "Bir de kadın kadının kurdudur" diyorlar. Eğer siz kadına başka türlü mutlu olabileceğinin güvencesini vermezseniz. Adaletsiz de olsa toplumun değer yargılarını savunmak zorunda hisseder kendisini.
ŞANSLI KÖLELER
Aslında durum tam olarak da bu. Tabii belki bu kadınların birbirlerini baltalamaları için geçerli bir neden değil ama kadının mutluluğu erkeklerin memnuniyetine dayanıyor. Örneğin eşinin giyimine, dekoltesine karışmayan erkek eşi tarafından "modern" olduğu için övülüyor. Halbuki kimse bunun için neden izin alması gerektiğini sorgulamıyor. Bu durumda "modern" kocayla beraber olan kadın "şanslı köleliğini" mutlulukla sürdürüyor. Yani gelip gelebileceğimiz en iyi nokta bu toplumda şanslı birer köle olmak oluyor.
Paylaş