Paylaş
Ne yalan söyleyeyim, geçen Çarşamba Binzet’in köşesini okumamış olsaydım, kısa süre önce kaybettiğimiz, Emel Korutürk’ü bu köşede anmayı unutmuş olacaktım.
Türkiye’nin 6. Cumhurbaşkanı merhum Fahri Korutürk’ün eşi Emel Korutürk, sanatçı kimliği öne çıkan Türkiye’nin ilk “First Lady”siydi. Emel hanımın Ankara’da yaşayan ünlü ressamlarda emeği çoktur. Örneğin Yalçın Gökçebağ, Emel hanımın o zaman Tandoğan’da olan evlerine gelişini, resim alışını, kendisinin özellikle Çankaya Köşkü personeli ile Dışişleri camiasına tanıtılmasında ve resim yapmaya teşvik edilmesindeki katkılarını her dost sohbetinde anlatır.
Emel Korutürk’ün sanatçı kimliğinin gelişmesinde babası Salah Cimcoz’un katkısı çok büyük. Binzet’in yazdıklarından, Salah beyin üç kızına da İstanbul Moda’daki evlerinde resim dersi vermesi için Fikret Mualla ile anlaştığını öğreniyoruz. İlk resim dersini Mualla’dan alan Emel Korutürk, Güzel Sanatlar Akademisi’ni 1936 yılında bitiriyor ve Türk resim tarihinin bir diğer önemli ismi İbrahim Çallı atölyesinde çalışma fırsatı yakalıyor.
Eşi Fahri Korutürk Cumhurbaşkanı seçildikten sonra Emel hanım sayesinde Çankaya Köşkü’nün kapıları sanatçılara açılıyor. Bir çok Türk sanatçının yurtdışındaki koleksiyonerlerde bulunan, müzayedelere çıkan resimlerinin satın alınarak yurda getirilmesi için Emel hanım yoğun uğraş veriyor. 98 yaşında kaybettiğimiz Emel Korutürk’ün önemli eserlerinden birisi olan “Gazi’ye Şükran” adlı tablosu, kurulmasına öncülük ettiği Ankara Devlet Resim ve Heykel Müzesi’nde sergileniyor.
GÜLER’İN PEYZAJLARI
Peyzaj çalışmalarıyla tanınan Nihat Tandoğan’ın, Mayıs 2011’de Galeri Valör’deki sergisinin açılışına giderken bindiği ticari takside kalp krizi geçirip yaşamını yitirmesi Ankara’daki sanat dünyasını yasa boğmuştu. Bu acı olay karşısında şok olan bir isim vardı ki, Galeri Valör’e gelen üzücü habere bir türlü inanmak istemiyordu. Bu isim, meslek lisesi resim bölümünü bitirdikten sonra Tandoğan’dan yıllarca ders almış, hocasından öğrendiği tarzdaki peyzaj çalışmalarıyla bilinen Ankaralı kadın ressam Aylin Güler’di.
Güler’in resimlerinde dört mevsim Ankara manzaraları size başkenti sevdirebilir. Özellikle kış ağırlıklı manzaralar sayesinde, Ankara’nın soğuk günlerinde bile Güler’in tuvaline yansıttığı o sevimli karla kaplı sokakları bulup keşfetmek için kendinizi dışarıya atma hissine kapılabilirsiniz.
Güler’in çalışmaları sadece Ankara peyzajları ile sınırlı değil. Yapraklar arasından süzülen güneş ışınlarının taçlandırdığı, yeşil ve mavinin müthiş uyumunun kayıklarla süslendiği İstanbul Göksu manzaraları da Güler’in önemli çalışmaları arasında yer alıyor.
İlk sergisini 19 yıl önce açan Güler çalışmalarını kendi atölyesinde sürdürüyor. Kişisel sergilerinin yanısıra pek çok karma sergi ile sanat fuarlarında resimleri sergilenen Güler’in eserlerine müzayedelerde de rastlayabilirsiniz.
ZORUNLU ESTETİK DERSİ ŞART
Resimden sonra bir diğer hobim, kayak. Türkiye Kayak Vakfı’nın değerli yöneticileri Canip Karakuş ve Murat Tosun’un davetlisi olarak önceki hafta Erzurum Palandöken’deydim. Erzurum’a daha önce iki kez kış aylarında gitmiştim. Beyaza bürünmüş kent gözü rahatsız eden bir görünüm sergilemiyordu. Ancak bu kez küresel ısınmanın da etkisiyle olsa gerek, şiddetli lodos sayesinde Erzurum’un beyazdan arınmış gerçek yüzünü görünce, dost sohbetlerimde sürekli dile getirdiğim, “Türkiye’de ana okulundan başlayıp, hangi alanda olursa olsun yüksek öğrenim bitene kadar estetik mecburi ders olarak okutulmalı” görüşümü sizinle de paylaşmak istedim.
Mertliklerinden, dostluklarından en ufacık şüphe duymadığım Dadaşlar, söyleyeceklerime ne olur kızmayın ve kulak verin:
“Sizin içinizin güzelliği, Erzurum’un bu çirkin kentleşmesine hiç yakışıyor mu? Üniversite Kış Olimpiyatları için yapılan güzelim milyarlık tesislerin öylesine başıboş bırakılması hiç size yakışıyor mu? Yaşamınızın bir parçası haline gelmiş kışın sunduğu sportif faaliyetlere bu kadar uzak durma size hiç yakışıyor mu?”
Bence hiç yakışmıyor.
“İyi güzel de, bu söyledikleriniz sadece Erzurum için değil, neredeyse tüm Türkiye için geçerli” diyebilirsiniz. Doğru da bir tespittir bu. O zaman gelin en azından Doğu ve Güneydoğu Anadolu’nun güzel kentleşmesini Erzurum’dan başlatın, tüm bölgeye örnek olun. Unutmayın ki güzellik için önce para değil zihniyet değişimi gerekiyor. Mert Erzurum insanında bu güzelliğin olduğuna ve Ankara’daki Erzurumlu dostların da bu ricamı hemşehrilerine ileteceklerine eminim.
KENTTE NE VAR?
Ekrem Kadak (6 Nisan’a kadar-Arda Sanat/Hilal Mah.Yıldız), Lütfü Günay (4 Nisan’a kadar-Galeri Fırça/Hilal Mah.Yıldız), Nevin Esmersoy (27 Mart’a kadar-A.Sav Sanat Galerisi/Kızılay), Mücella Özserezli (Bugün açılıyor-Vakıf Eserleri Müzesi-Ulus), A.Sibel Kedik (27 Mart’ta açılıyor-A.Gözübüyük Sanat-Çayyolu), Sinan Aslan (31 Mart’a kadar-Bitabu Sanat/Yıldız), Karma fotoğraf sergisi (27 Mart’a kadar-Çağdaş Sanatlar/K.dere), Hatice Durmaz-Nejla Güneş-Oya Çoruk (30 Mart’a kadar-MP Sanat/Kızılay), Mahmut Karatoprak (30 Mart’a kadar-Nurol Sanat/Çankaya), Tunç Tanışık (30 Mart’a kadar-Sevgi Sanat/Çankaya), Didem Üstün-Selma Üstüntaş (27 Mart’a kadar/Parme Sanat/Oran), Zeliha Ulusoy (29 Mart’a kadar-TKB Sanat/Kızılay), Neşe Birgen (30 Mart’a kadar-Winepoint/Beysukent)
Paylaş