Ruhsal durumum iyi değil

BİRAZ sonra oynanacak maç nedeniyle kafayı hepten üşütmeye başladığım konusunda elimde kuvvetli deliller var.

Aldığım her haberde bir olumsuzluk aramaya başladım mesela.

Örneğin dün bazı genel yayın yönetmenlerinin final maçını izlemek için bilet almış olduklarını öğrendim.

Ve artık normal düşünme kabiliyetini tamamen kaybetmiş olduğumdan olsa gerek, bunu da bizim biraz sonraki maçı kaybedeceğimiz yolunda bir işaret olarak algılamaya başladım.

Biliyorum, şimdi ne alaka diyeceksiniz?

İzin verin anlatayım.

Ben ‘‘devlet’’e ne kadar güvenirsem ‘‘genel yayın yönetmenlerine’’ de o kadar güvenirim.

Nasıl ki bizim devlet herhangi bir işe el attığında bunun sonunun benim açımdan katiyen iyi olamayacağına inanıyorsam, genel yayın yönetmenlerinin de bir işe el attıklarında sonuçta beni mutlu edebilecek herhangi bir şey olmayacağını kesinlikle biliyorum.

Her iki konuda da uzun yıllar boyunca edinilmiş tecrübelerim var çünkü.

Devletin bugün öğleden sonra idari izin ilan etmesi de, genel yayın yönetmenlerinin final maçına gitmeye hazırlanmaları da işte bu yüzden benim için maçın olası sonucuyla ilgili kötü haberlerin bir işaretidir.

* * *

Sürekli almakta olduğum yerel işaretlerin çözümlemelerini yapmakla uğraşırken, başımda yeterince problem yokmuş gibi bir de üstüne üstlük William Safire da önceki gün New York Times'taki yazısında ‘‘Go Turks’’ diye slogan atarak bizi desteklediğini açıkladı.

William Safire'ı hatırlıyorsunuzdur herhalde.

Kendisi Türkiye ve Ortadoğu hakkındaki bütün yanlış bilgi ve haber içeren yazıları Türk basınında otomatikman manşet olan Amerikalı köşe yazarıdır.

İyi adamdır, hoş adamdır da onun biz Türkler ile ilgili tahminlerinden hemen hiçbir tanesi tutmamıştır bugüne kadar, bunu da bilin.

Şimdi gelin siz benim yerime koyun kendinizi.

Bu adamın bile durup dururken Türkleri desteklemeye başladığını görünce siz de benim gibi şiddetli bir paranoya içine girmez miydiniz, bunu da bugünkü maçı kaybedeceğimiz yolunda bir işaret olarak algılamaz mıydınız?

Siz de depresyona girmez miydiniz benim gibi?

* * *

Meteoroloji yetkililerine inanılacak olursa memleket bugün Balkanlar'dan gelecek soğuk ve yağışlı bir havanın etkisine girecekmiş.

Sevgili okurlar, siz bana bakmayın, moralinizi dik tutun, ben artık manen bitmiş bir insanım büyük ihtimalle, öyle sanıyorum ki normal düşünme yeteneğini de tamamen kaybetmiş durumdayım çünkü bu rutin meteoroloji haberini de bir ‘‘soğuk duş’’un habercisi olarak algılamaya başladım.

Ve paniğim üç misline filan çıktı.

Bir süredir gündelik takıntılarımdan kurtulmaya çalışıyordum, minik başarılar da elde etmiştim hatta.

Dün onlar da maalesef geri geldi.

Evden çıkarken havagazını kontrol etmek için dört kez geri döndüm, sonra Rana mutfaktan bir şey istedi, dört sayısının sihri bozulduğu için bu kez sekiz kez mutfağa geri giderek önceden bozulmuş olan şansı bu kez daha kuvvetli yerine koymak için uğraştım.

Safire'ın yazısının bulunduğu gazeteyi çöp kutusundan çıkarıp üç kez üst üste tekrar çöpe attım.

Hürriyet Gazetesi'nin künyesinin bulunduğu sayfayı açıp genel yayın yönetmeninin adını yüksek sesle 16 kez okudum.

İlk başta sekiz kez okumamın yeteceğine inanıyordum ama sonra 16 kez tekrarlayarak işi sağlama aldım.

Günün ortasında yüksek sesle 16 kez Ertuğrul Özkök diye bağırmam Rana'yı bile panikletti. ‘‘Hayrola, kafayı mı yedin?’’ dedi.

Ben de ona ‘‘Yok ya ben iyiyim, yok ya ben iyiyim, yok ya ben iyiyim, yok ya ben iyiyim’’ diye cevap verdim.

Brezilya'nın olası kadrosunu baştan aşağıya iki kez okudum, bunu sadece dördün yarısı kadar okuyarak onların gücünü azaltmaya çalıştım.

Sonra mahallede park etmiş olan arabaları saydım, 18 tane vardı, ikisinin gitmesini bekledim sayı 16'ya düşünce (dört çarpı dört bilmem anlatabiliyor muyum?) onların boşaltmış oldukları yere etraftan bulduğum sandıkları koyarak o yerlere park yasağı getirdim.

Falan filan.

Siz bana güvenin, takıntılarımın başlaması hayra alamettir, çünkü ben 4 Ağustos doğumluyum yani 04.08 durumu var ve ben eğer diyorsam ki bu maç ya bizim 48'inci dakikada atacağımız golle ya da eğer iş uzarsa 97'nci dakikada (9 artı 7 eşittir 16) atacağımız golle bitecek, o zaman bana inanın.
Yazarın Tüm Yazıları