Risotto yedim tadına doyamadım Kaşım düştü burnuma, kaldıramadım

Şu hayatta kebap olmak varmış... Var ya, kebap olsaydım, ah bir olabilseydim, muhtelif şöhretlere ‘haysiyetime laf uzatıyorlar’ iddiasıyla açtığım hakaret davalarından kazandığım manevi tazminat paralarıyla köşe olurdum köşeee!..

Yahu Allah aşkına, şu canım kebapla ne alıp veremediğiniz var, bir söylesenize?

Dünyanın en şahane mutfaklarından biri, kebap yemeyi aşağılayan pek çok kişiye kıyasla haza kültürlü, saray sofralarından geçmiş, hele ki patlıcanlıysa, tadından yenmez bir besindir kendileri.

Beğenemeyip yemeyen, önündekini buraya doğru atsın; biz afiyetle dişler dişler, çiğner çiğner, yalar yutar, mideye indirir, işkembeye gömeriz yani.

Seren Serengil eski kocasına laf mı sokacak, evlilik dönemlerini ‘gümüş tabakta kebap yemeye’ benzetir. (Málûm, kendisi çocukken bale yapmış, piyano miyano dersi almış, Hummer’a binen, sosyetik bir assolistimiz ya, cümle içinde geçen gümüş tabak kendisi oluyor. Peki ama sayın S.S. ‘jigololukla’ itham ettiği eski kocasını benzettiği kebaptan ne istemektedir?

Mahsun Kırmızıgül cümle áleme sınıf atladığını mı ispatlayacak, kendisine en iyi kebabın nerede yeneceğini soran gazetecilere çemkirir (Muhabir arkadaş da ayaküstü sormak için hayli saçma bir soru seçmiş, ayrı... İstikrarlı ilişkisi olan şöhretlere laf olsun torba dolsun diye sorulacak orijinal soru bulmak da zor zanaat tabii. Ortam ‘Mahsun Abi sen bilirsin, n’olucak bu Kıbrıs meselesi?’ benzeri sorular için müsait olmayabilir yani.): ‘Bana kebabı sormayın. Ben İtalyan yemeği severim, bana risottoyu sorun. Beni kebap platformuna çekmeyin.’

Peki Mahsun Abi, öyle istiyorsan öyle olsun; ne de olsa álem buysa kral sensin... Mahsun Abim be, sen kültürlü adamsın, biz anlamakta zorlandık da şu ‘kebap platformu’nu biraz açar mısın?

Eh be! Güler misin ağlar mısın... Nasıl bir kompleksse bu bir türlü aşılamayan, anlayan beri gelsin.

Yıkılmayıp ayakta kalan Mahsun Kırmızıgül, vaktiyle kralı olduğu áleme dört yıllık bir aradan sonra döndü málûmunuz. İyi yaptı, kendisini özlemiştik nitekim; hoşdöndü, sefalar getirdi.

Özlem konusunda yalanım yok, en ufağından kinaye yapıyorsam, maymun beyni yemelere geleyim, o kadar yani...

Bizim karın ağrımız, mütemadiyen çevirdiği ‘Ben Papermoon adamıyım, sosyete yakışıklısıyım. Hem okudum ettim; flamenko figürü de attırırım, jet-skiye de binerim geyiği ile ilgili.

Tamam abicim, yapıyorsun, ne güzel... Kimse bu konuda bir şey dedi mi? Kebap da yesen fena mı olur? Proteindir, bünyeye o da lázım yani; ne güzel işte, beyne kan filan gider.

Neyse ya, konuşa konuşa kendimi gaza getiriyorum. Biraz daha kendi dolmuşuma binersem, inadına borç harç bir kebapçı dükkanı açmaktan korkuyorum.

Bu koftiden, köfteden, etten buttan, kaburgadan mevzuyu keselim, konumuza dönelim...

Mahsun Kırmızıgül’ün yeni albümü ‘Sarı Sarı - Başroldeyim’ 12 Mayıs’ta piyasaya sürülecek. Çıkış parçası Vefasız’ın klibi, kanallarda dönmeye başladı bile.

Valla, Allah için klip pek öyle bir Akdeniz ferahlığı içermiyor. Bilákis, ‘álem kahpe olmuş’ mealinde, kahır makamından bir şarkı söz konusu ve klipteki görüntüler insanı buhrana gark ediyor.

Açık mekán çekimlerde burnu Pinokyo kırmızısına kesmiş Mahsun Kırmızıgül arkasına orkestrayı almış, o mazlum, ‘kaşlarımı burnuma düşürdüm kaldıramıyorum’ ifadesiyle şarkısını söylüyor.

Bir de koridor sahneleri var ki sormayın gitsin. Açtığı her kapının arkasında insanoğlunun vefasızlığına dair bir başka dramatik manzarayla karşılaştıkça bir nebze daha burulan kız çocuğunu ağlatmadan bırakmamaya ahdetmiş görünüyor. Ağlamak da ne; kardeşimiz, yaşadığı şoklar neticesinde erken menopoza girse, yeridir:

Kar yağarken ölü düşen bir ihtiyar... Manitasını başka bir herifle fingirderken yakalayan bir genç adam... Oğlu tarafından tartaklanan bir baba... Hüzünlü ifadesiyle dilek ağacına çaput bağlayan bir abla... Yağmurlu bir pencerede nafile bekleyen orta yaşlı bir kadın... Bir merdiven başında, ağlamaklı bir ifadeyle bekleyen, tekerlekli sandalyede oturan bir adam...

Falan filan... Bakmayın siz, falan filan şeklinde geçiştirdiğimize. Hani kesmeyip devam edecek olsak, bileklerimizi de kesmemiz gerekecek beraberinde.
Yazarın Tüm Yazıları