Paylaş
Herkes kendini kral sanır
Tahtı sallanana kadar
Ayak vuruşlarından
Başka bir kralın.
Kendimi kral falan sanmazdım. Ama fena da sayılmazdım. Hani ayağımı havaya diker, kollarıma ağırlıklar alırdım. O ağırlıklarla kanat çırpardım... Kaslarım güçlüydü. Hele karnım. Yumruk atanın, yumruğu duvara çarpar-dı. Çok esnek olmadığımı biliyordum. Ne tesadüf, ruhen de pek esnemem. En çok esneyen yerim: aklım. Aklı esnemeyenlerden çok korkarım. Neyse, evimin salonunda pilates yaparken ben, aynalarda gördüğüm kendime hayran, sanki narsissusun suya bakışı gibi, kraldım kral! Başka bir sefer, insanın kendisine sadece aynaları şahit seçmesinin iyi bir şey olup olmadığını tartışırız. Bugün, aynaların olmadığı ve başkarının da olduğu bir uzay boşluğunu anlatıcam size. Somutu şöyle, evde tek başıma pilates yapıp durmaktan, topluca yoga derslerine katılmaya başladım. Bu, krallığın ve aynaların çöküşü oldu. Bedenimin ve ruhumun acı içinde kıvranışı oldu. Ve aklım pis pis gülümsedi. Gülümsemek esnetir.
İnsanın arada bir kendisine, birşeye sıfırdan başlamanın zevkini ve acısını tattırması lazım. Yoksa tek tip beslenme olur. Ki bunu istemiyoruz. Ben bu yüzden, yogaya yazdırdım kendimi. Bir oda dolusu, süper yogi ve ben ayı yogi! Kendimi yapmayı bilmediğim bir şeyin ortasına attım, aynalar yerine de onu benden çok daha iyi yapan bir sürü insan koydum. Buyurum bakalım. Nasıl sevmedim, nasıl kendimi beğenmedim anlatamam. Artı, şu lafa sonuna kadar inanıyorum: İnsanlar iyi oldukları şeyin üzerine gidiyor. O halde, nil neyin üzerine gidiyor? Bu trajik hikayenin perde arkasında, büyük bir makinayı tam gaz çalıştıracak yakıt gizli: rakipler!
Rakipler, insana tatlı tatlı ’biz de seninle aynı yere koşuyoruz’ derken, önlerine bakan parallellerdir. Onlar sana, aynaların verdiği yansımayı vermez. Tam tersi, dik omuzlarını ve terli sırtlarını gösterirler. Sen de, var gücünle çalışmaya başlarsın. Ve madem etrafta ayna yok, diğerleri de sana bakmıyor, sen de içinden bir göz açıyorsun. O göz, artık sadece seni takip edicek. Ve sana, rakibin olarak seni göstericek. 4 gün boyunca, hergün biraz daha, kendimi bir top düğümmüşüm gibi açmaya başladım. Kendimi, bir çocuğun dikkatsizce yumru yumru yaptığı yumuşak plastikten bir asker gibi, meydana çıkardım. Bacaklarımı, sırtımı, kollarımı. Hergün, bir milimin milyarda biri hızında ilerlediğimi gördüm. Bu hız başımı döndürdü. Ve sağıma soluma hiç bakmıyorum artık. Çünkü biliyorum ordalar.
Duyuyorum, derin derin nefes alıyorlar. Kral onlar, ben de benim.
Paylaş