Raporun getirdiği

İLK kez, ilk kez Kıbrıs ile ilgili bir raporda Kıbrıslı Rumlar çözüme karşı çıkan taraf olarak suçlanırken, Türklerin attıkları adımlardan övgüyle söz ediliyor.

Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Kofi Annan’ın raporu esas olarak Türklerin bugüne kadar haksız yere cezalandırıldıklarını da kanıtlıyor.

Bugüne kadar, ‘çözümsüzlük’ diye direnenlerin Kıbrıslı Türkler ve Türkiye’yi uluslararası platformda taşıdıkları nokta karşısında, samimi biçimde çözüm için çaba harcayanların toplumlarını getirdikleri avantajlı konum arasındaki fark da ortaya çıkıyor.

Ama hemen söylemeliyim ki, Annan’ın raporu sihirli bir değnek gibi tüm kapıları açacak değil.

Annan’ın ortaya koyduğu sonuç, Türkiye ve Türk tarafının sürdürmekte olduğu ve sürdürmeye devam edeceği diplomatik mücadelede destek sağlayacak.

Bu da bir şey mi diyerek sonucu küçümseyenlere bir sorum var, ya tersi olsaydı?

* * *

BM Genel Sekreteri, raporunda Güvenlik Konseyi’ni Kıbrıslı Türklere yönelik ambargoları kaldırmaya çağırıyor. İzolasyona son verilmesi gerektiğini söylüyor.

Annan, ‘Güvenlik Konseyi üyelerinin, birleşme hedefine taahhütlerini sürdürmeleri için Kıbrıs Türkleri ve Türkiye’yi cesaretlendirmeleri gerektiğine inanıyorum. Bu hedef için -tanınmaya ya da bölünmeye yardımcı olmak amacıyla değil- Güvenlik Konseyi üyelerinin, Kıbrıs Türklerinin kalkınmasını engelleyen tecrit kapsamındaki gereksiz kısıtlamalar ve engelleri ortadan kaldırmak üzere hem ikili işbirliği, hem de uluslararası organlarda bütün devletlere bir liderlik yapabileceklerini umuyorum’ diyor.

Bu çağrıya, Güvenlik Konseyi’nin nasıl yanıt vereceği belli değil, pazarlıklara ve ikili girişimlere bağlı.

Ama, ABD ve Avrupa Birliği’nin bazı hazırlıklar içinde olduğunu biliyoruz. Bunlar esas olarak ekonomik tecridi gevşetmeye yönelik adımlar.

Siyasi olarak, kuzeydeki Türk devletini güçlendiren bir yaklaşım var raporda. Ama ekonomik ambargoların gevşetilmesi, Türk tarafının güçlenmesi siyasi otoritenin de güçlenmesini getirecektir sonunda. Bunu da gözden uzak tutmayalım.

Annan’ın yaklaşımı, ikili ilişkilerde Türk tarafına şimdiye kadar sahip olmadığı olanakları sağlıyor. Tabuları yıkıyor.

Bunu küçümseyebilir miyiz?

* * *

‘EVET’ bir sonuç değil, Kıbrıslı Türkler ve Ankara için daha sıkı çalışma, daha çok çaba harcama gerektiren bir maratonun ‘start’ıdır sadece.

Kıbrıs Türk devleti, bu ilişkilerin arttığı süreç içinde muhatap alınacak ve kök salacak. Ama bu da kolay değil tabii. Çağdaş değerlere sahip bir siyasi otorite olamazsanız kimse sizi ciddiye almaz. İtibar etmez.

Bunları yazarken son zamanlardaki bazı gelişmelere dikkat çekmek istiyorum. KKTC’nin önde gelen gazetecileri, ‘Evet’i savundukları için şimdi onlarca yıl hapis cezası ongören davalarla karşı karşıya. Bu davalar, Kıbrıs Türk devletinin itibarını sarsmaktan başka işe yaramaz. Artık zaman, birbirine gol atma değil, takım ruhu ile calışarak Kıbrıs Türklerini daha ileriye taşımak zamanıdır.
Yazarın Tüm Yazıları