Raporda yanlış da var

AVRUPA Birliği Komisyonu tarafından elimize tutuşturulan “Hal ve Gidiş” raporu tıraşımızı gözümüzün önüne döktü ya...

Haberin Devamı

Dediklerinin çoğunun bizimle ilgili gerçekleri bire bir ortaya koyduğuna biz de tanıklık ederiz. Ama bu tanıklığımız en azından “çift standartlı” olma suçlamasından onları kurtarmaz.


Örneğin dün de bir parça değindiğimiz gibi, “ifade özgürlüğü” (aslında doğrusu ‘iletişim özgürlüğü’ olmak gerekirdi) bağlamında doğru saptamaları var.

Uzatmadan, rapordaki ifadeleri aktaralım:

Rapor, yeni Ceza Yasası’nın çok tartışılan (Türklüğe, Cumhurbaşkanı’na, devletin önemli kurumlarına hakaretle ilgili) 301’inci maddesinin değiştirilmesini ve “dava açma” yetkisinin Adalet Bakanı’nın iznine bağlanmasını olumlu bir gelişme saymış. Neyse ki başka ülkelerin ceza yasalarında da benzeri bulunan bu maddenin tümden yürürlükten kaldırılmasını isteyen “aklı evvel”lere destek vermekten vazgeçmiş.

Haberin Devamı


Rapor olumlu birkaç örnek olarak, Anayasa Mahkemesi’nin, Terörle Mücadele Yasası’nın bir hükmünü iptal etmesini de övmüş.


Bu hüküm bir yayınla ilgili olarak Terörle Mücadele Yasası kapsamında açılan soruşturmada “medya organı sahibinin de sorumlu tutulmasını” öngörüyordu.


Ama Ceza Yasası’nın savcı ve yargıçlar tarafından “iletişim özgürlüğünü kısıtlayıcı bir anlayışla uygulanması” eleştiriliyor.


Keza Ceza Yasası’nın “hakaret”le ilgili 125-131’nci; “kamu düzeni” ile ilgili 214-216-217-218 ve 220’nci; “devlet güvenliği” ile ilgili 305’inci; “Anayasal düzen”le ilgili 312-314 ve “insanları askerden soğutma” eylemiyle ilgili 318’inci maddeleri iletişim özgürlüğüne aykırı bulunuyor.


Bunlara itirazımız yok. Ama yukarıda dediğimiz gibi Avrupa Birliği, kimi kararlarında ve kimi değerlendirmelerinde “çift standartlı” davranmaktan utanmadığı için olsa gerek, tutmuş bu defa “Atatürk”e ve “Devrim Yasaları”na takmış.


Raporu kaleme alan belki de eski tarihli bir rapordan kopya çekerek, “Atatürk’e hakareti özel bir suç sayan” 5816 sayılı yasa ile taa 1928’de kabul edilen ve bugüne kadar birkaç “Kürtçülük” sevdalısından başka kimsenin rahatsızlık duymadığı 1353 sayılı “Türk Harflerinin Kabul ve Tatbiki” hakkındaki yasayı eleştirmiş. Sanki o alfabedeki harflerden başkası (örneğin W, X, Q) günlük hayatta kullanılmıyormuş gibi, “Bu yasa değiştirilmeli” demiş.

Haberin Devamı


Daha önce de yazdık:


Bu ülke eğer Atatürk’ü korumak için 5816 sayılı yasadan medet umar hale geldiyse, zaten işin suyu çıkmış demektir. İsteyen o yasayı kaldırsın. Tek kelimeyle itiraz etmeyiz.


Ama Avrupa Birliği, kendi üyelerindeki “antisemitizm” yasağını yani Yahudiler aleyhinde laf etme, Nazizmi övme yasağını hangi özel nedenlerle savunuyorsa Türklerin de, kendi bağımsızlıklarını, devrimlerini ve çağdaşlıklarını borçlu oldukları Büyük Atatürk’ü ve onun devrimlerini aynı nedenlerle korumaları onları neden rahatsız ediyor? 

Yazarın Tüm Yazıları