Putin: Novo Russki

Sovyetlerin yıkılmasının ardından 1990'lı yıllar boyunca Rusya'da en baskın figür bir çok yerde aşırıya kaçan rahatlığıyla ve Rus halkının tanımlaması ile "baba" olan Boris Yeltsin'di. Ama başka oyuncular da vardı sahada elbette. Uluslararası planda her geçen gün gücünü artıran mafya, komünist dönemin kamu kuruluşlarına neredeyse bedava denilecek fiyatlarla sahip olan Rusya'nın yeni zenginleri-oligarklar-, 90'ların sonlarına doğru ülkeyi moratoryuma götüren ekonomik kriz ve Çeçenya'da başlayan ayaklanma...

Haberin Devamı

90'ların sonlarına yaklaşıldığında ülke bir yönetim krizinin eşiğinde görünüyordu. Bir dönem tankların üzerine çıkacak ve Duma’nın bombalanması emrini verecek kadar kudretli görünan Yeltsin Baba yaşlanmış ve koltuğu bırakmaya karar vermişti. Ama Yeltsin veliahtını bir türlü bulamıyor ülke istikrarsız, kimisinin ömrü 1 ayı bile bulmayan hükümetlerle idare edilmeye çalışılıyordu.

Sonra Yeltsin sahneye kimsenin tanımadığı bir ismi çıkardı. 7 Ekim 1952'de Petersburg'da doğan, 1975 yılında hukuk fakütesini bitiren, ardından 15 yılını geçireceği KGB ile ilişkisi başlayan, Doğu Almanya ve Petersburg'da KGB ajanı olarak görev yapan, Sovyetlerin çöküşü ile albay rütbesiyle KGB'den emekli olan ve ardından siyasi kariyeri başlayan biri:

Vladimir Vladimiroviç Putin.

Haberin Devamı

Kendisi siyasetçi olmadığını söylemesine rağmen Putin'in yükselişi çok hızlı oldu. Önce Petersburg yerel yönetiminde başkan yardımcılığına kadar yükseldi 1996'da ise Yeltsin ekibi tarafından Kremlin'e çağrılıp başdanışman oldu. 1998'de KGB'nin yerine kurulan Federal Güvenlik Servisi'nin başına geçti. Aynı yıl Devlet Başkanlığı Güvenlik Konseyi'nin sekreterliği görevine atandı.

Putin'in önce başbakan ardından da önce vekaleten ardından da seçimle devlet başkanı olduğu süreçte Rusya, moda deyimle oligarkların egemenliğine girmenin bir adım gerisindeydi. Yeltsin döneminin "alacakaranlık" özelleştirmeleri ile kısa sürede milyarlarca dolarlık serveti ve yatırımı kontrol etmeye başlayan oligarklar, ülkede inanılmaz boyutta bir siyasi etkinliğe sahip olmaya başlamıştı.

Putin başa geçtiğinde ilk yaptığı şey Yeltsin döneminde başlayan devletin küçültülmesi ve ademi merkeziyetçilik -desantralizasyon- sürecine son verip yetkileri yeniden kremline toplamak oldu. Bunu kimi kurumları etkisizleştirip kiminin de başına Petersburg Grubu ya da Güvenlikçiler olarak tanımlanan gruptan isimleri atadı. Komünist parti ve KGB üst yönetimindeki eski çalışma arkadaşından oluşan bu ekip, devletçi-ortodoks-rus parolası ile tanımlanıyordu. Kendilerine Novo Russkiy, Yeni Ruslar diyen güvenlikçiler, Putin'in Rusya'daki merkezileşme ve devleti güçlendirme operasyonunun önemli yapı taşları oldu.

Haberin Devamı

Putin'in iktidara geldikten sonra yaptığı ilk açıklama, "sermaye etkisini iktidara dayatanlar bir sınıf gibi davranmaktan vazgeçmelidir" açıklaması, önce çok fazla ciddiye alınmadı. Ama ardından önce Berezovski ardından da Guzinski'nin mal varlıklarına el konulması ve yurtdışına kaçmak zorunda bırakılması Putin'in hiç de şaka yapmadığını gösterdi. Bu süreçte ikinci darbeyi yiyen oligarkların desteği ile yoğun bir Putin karşıtı muhalefet yürüten Rus medyası oldu. Medyanın üzerinden geçen silindir, etkisini tüm dünyada hissettirdi.

Putin'in verdiği "siz politikayla uğraşmayın ben de sizin servetinizin kaynağını sorgulamayayım" mesajını gayet iyi anlayan Rusya'nın yeni zenginleri ile Kremlin arasında 2000 yılı ortalarında zımni olarak imzalanan "centilmenlik anlaşması" sürecinde oligarklara herhangi bir müdahale gerçekleşmedi.

Haberin Devamı

Putin bu dönemi daha çok ülkesinin uluslararsı alandaki imajını düzeltme ve Çeçenistan sorununun üstesinden gelme çabasına ayırdı. 11 Eylül saldırısından sonra Avrasyacılık eğilimli siyasetten ABD ve Batı yanlısı bir dış politika anlayışına savrulan Putin, Rusya'nın yakın çevre olarak tanımladığı Kafkaslar ve Doğu Avrupa'da ABD'nin  askeri-siyasi müdahalelerinin artması sonucu Batı ile ilk ciddi ayrışmasını yaşamak zorunda kaldı. Ardından terörizmle savaş konseptinde ABD'ye verdiği güçlü desteğe rağmen Çeçenistan sorunu konusunda istediği yardımı alamamaması Putin'in dış politika alanında aldığı ikinci darbe oldu.

Bu arada 2002 yılı sonu itibareyle gelişen yeni süreç Kremlin'in oligarklarla imzaladığı centilmenlik anlaşmasının da sonunu getirdi. Yukos olayı ve Mihail Kodorkovski'nin tutuklanması bu sürecin en önemli adımı olarak 203 yılında karşımıza çıktı. Siyasi yelpazenin neresinde olduğuna bakmadan Putin karşıtı partilere yaptığı milyar dolara varan yardımlar, çoğunluk hissesine sahip olduğu ülkenin en büyük petrol şirketlerinden Yukos'u önce bir başka oligark olan Abromovitz'in petrol şirketi Sibneft ile evlendirmesi ve ardından hisselerinin yüzde 50'lik kısmını ABD'li petrol şirketelerine satma girişimi, son olarak da Rusya enerji politikasını derinden etkileyecek kendine ait boru hatları kurma girişimleri kaçınılmaz olarak Putin'in gazabını Kodorkovski'nin üzerine çekti. Kodorkovski Sibirya'da özel uçağına yakıt almak için inmişken özel kuvvetler tarafından tutuklandı. Yukos'un Sibneft ile evliliği sona erdirildi, Kodorkovski'nin Yukos'taki payına el konuldu ve şirkete 4 milyar dolarlık bir vergi borcu çıkartıldı.

Haberin Devamı

Putin'in son bombası ise seçimlerin hemen öncesinde Başbakan Kasyanov'un istifasını istemesi oldu. Resmi açıklamalarında Kasyanov'un başarısız olmak bir yana görevini başarıyla tamamladığını belirten Putin, görevden alma gerekçesini ise "Rus halkı seçimler sonrası kiminle çalışacağını bilmelidir" sözleriyle açıkladı. Ama siyasi çevreler, kabinede Yukos operasyonuna karşı çıkan tek isim olduğu için Kasyanov'un ipinin çoktan çekilmiş olduğunu belirtiyor.

Putin 14 Mart'ta yeniden seçilerek Rusya Devlet Başkanlığı koltuğuna ikinci kez oturdu. Rusya Anayasası'na göre üçüncü dönem başkanlık şansı yok. Fakat daha şimdiden Putin'in bir anayasa değişikliği ile üçünçü dönem de seçilmek için zemin arayışı içinde olduğunu belirtiliyor. Rusya yeni çarını bulmuşa benziyor.

Yazarın Tüm Yazıları