Prodi ve şaka kriteri

CUMA akşamüzeri Boğaziçi Üniversitesi kampusunde kalabalık bir öğrenci grubu Avrupa Birliği Komisyonu Başkanı Prodi'yi dinlemek üzere Saatli Bina'nın önünde uzun bir kuyruk oluştururken, bir başka grup da Avrupa Birliği aleyhine gösteri düzenlemişti.

‘‘Avrupa'ya hayır’’, ‘‘Bağımsız Türkiye’’ sloganları ile karşılanan Avrupa'nın Başbakanı, ‘‘Avrupa'nın hiçbir yerinde bir üniversite yoktur ki protesto gösterileri yapılmasın’’ sözleriyle başladı konuşmasına.

Prodi'ye göre gösteri, Türkiye'nin Avrupalılığının işaretiydi. ‘‘Belki de Kopenhag kriterlerine bunu da yeni bir kriter olarak eklememiz gerekecek’’ dedi. Tabii bu işin şakasıydı.

Boğaziçi Üniversitesi'nde yaptığı konuşmada Prodi'nin ağzından bal damlıyordu. Türkiye, 1963'ten beri Avrupa ailesinin ‘‘yakını’’ olmuştu. Soğuk Savaş döneminde Avrupa'nın güvenliği için oynadığı rol nasıl unutulurdu? Şimdi de çatışma alanlarındaki barışı koruma misyonunu başarıyla sürdürüyordu Türkiye. Avrupa'nın istikrarı ve güvenliği açısından Türkiye şimdi de çok önemliydi. Askeri yetenekleri ve güçlü bir demokrasi ülkesi olarak Türkiye Doğu Akdeniz'de etkili bir rol üstlenebilir ve Avrupa'nın güvenliğine katkıda bulunabilirdi.

Müslüman kimliği ile Avrupa'nın birliğine, ileride eğitimli nüfusu ile de Avrupa'nın ihtiyaçlarına destek sağlardı.

Bizim, ‘‘Neden Avrupa açısından önemliyiz?’’ sorusuna verdiğimiz yanıtların farkında olduğunu, bütün argümanlarımızı bildiğini gösteriyor, haklılığımızı onaylıyordu.

Atatürk'ün dediği gibi Türkiye'nin hedefi çağdaş medeniyet seviyesine ulaşmaktı. Prodi bunu da biliyordu, tabii ki Avrupa üyeliği bu hedefin ta kendisiydi.

AKP Hükümeti'nin, Kopenhag kriterlerini yerine getirmek için attığı adımlar övgüye değerdi. Türkiye, kendisi için en hassas konuları ele almıştı. Ölüm cezası, ana dil gibi önemli konularda Avrupa değerlerine yaklaşılmıştı.

İstanbul, tarih katmanlarının, kültürlerin birleştiği muhteşem bir kentti, çok az Avrupa kenti bu güzelliğe sahipti.

Ama....

* * *

İŞTE Prodi'nin esas mesajları bu ‘‘ama’’ların ardındaydı. İddialarınızda haklısınız ama, reformları hayata geçirmedikçe, yargı bağımsızlığını tam olarak sağlamadıkça, Kürtler ve diğer etnik grupların kültürel farklılıklarını yaşama talepleri doğal vatandaşlık hakkı olarak algılanmadıkça, Heybeli ruhban okulunun açılması örneğinde olduğu gibi din özgürlüğünün önündeki engeller kalkmadıkça sizin ile müzakereleri başlatmayız.

Prodi bunu söylüyordu. Tabii bu kadar değil, üzerinde durulan önemli bir konu da, askerin siyasete müdahalesi idi.

Prodi ısrarla, Türkiye'ye diğer adaylardan farklı davranılmadığını vurguluyor ve hazırlayacakları raporun ‘‘bir fotoğraf objektifliği’’ taşıyacağını tekrarlıyordu.

‘‘Türk kamuoyunun bunu bilmesini istiyorum. Bu mesajı almasını istiyorum’’ diyordu.

Bu objektiflik vaadi, ‘‘beklediğiniz sonucu alamazsanız sorumluluk bizde değil, yapmanız gerekenleri yapmadığınız için sizde olacaktır’’ demekti bir anlamda da.

* * *

AMA Prodi, Avrupa kamuoyunun Türkiye'den korktuğunu gizlemiyor ve kararın kolay olmayacağını, ‘‘mallarımız Avrupa'da serbestçe dolaşıyor biz neden dolaşamıyoruz?’’ diyen bir işadamının sorusunu yanıtlarken veriyordu: ‘‘İşte Avrupa kamuoyunu korkutan da bu. Yumuşak geçiş sağlamalıyız. Adımlarımızı ona göre düzenlemeliyiz. Yoksa sonuç almamız imkansız olur. Kamuoyunu Türkiye'ye hazırlamak için zamana ihtiyacımız var, yoksa süreç kesilir.’’

Avrupa Başbakanı, Avrupa'nın sancısını bu sözleriyle çok iyi özetliyor. Ama bunu konuşabilmek için bile, ‘‘psikolojik kriterlerinizi aşmak sizin meseleniz, bizim değil’’ diyebilmek için önce biz, şu Kopenhag kriterlerine uyma işini bitirmeli ve gerçek anlamda hayata geçirmeliyiz. Biz, ‘‘önemli yasal değişiklikler yaptık işleri kolayladık’’ havasındayız ama gerçek pek öyle değil.
Yazarın Tüm Yazıları