İYİ filmin ölçütü nedir derseniz, en kısa şekliyle “işini iyi yapandır.” Ait olduğu sinema tarzına renk ve yenilik katan her film, özen gösterilen her çalışma iyi filmdir ve övgüyü hak eder.
Bu köşede yeri geldikçe seyirciden “emek”, bazen de “sabır” isteyen filmlerden sözediyoruz. Onların yeri apayrı, çünkü zamana karşı durabilecek estetik bütünlük, sinemayı sanat yapan ruh o filmlerde saklı. O lezzeti duyumsamak için de kolaycılığa teslim olmamak gerekiyor. Madalyonun diğer yüzünde ise, popüler ya da eğlencelik sinema örnekleri var ki onların da iyisi karşımıza çıktığında, tadına doyum olmaz. Jake Gyllenhaal, Ben Kingsley ve Gemma Arterton kadrolu “Pers Prensi: Zamanın Kumları” bu hafta tercihini popüler sinemadan yana kullanmak isteyenler için biçilmiş kaftan. Hem keyifli ve eğlenceli bir seyirlik, hem de patlamış mısırdan ötesini düşünmenize gerek bırakmayacak tempoya sahip. Epey popüler bir video oyununun beyazperde uyarlaması olduğu halde, “Pers Prensi”nin yapımcıları işi şansa bırakmayıp özenli bir film ortaya çıkarmış. Hayatı hafife alan Prens Destan, hiç beklemediği bir anda amcasının kötülükleri yüzünden kahramanlık yoluna itilir ve Prenses Tamina ile sahip olanı dünyaya hükmettiren bir hançeri korumak için kötülerle mücadeleye başlar.
Macera-aşk-tarihle kusursuz görsellik
Konu tanıdık gelebilir; “Yüzüklerin Efendisi” başta olmak üzere “Harry Potter”dan “Ben Hur”a kadar binlerce filmin dayandığı dramatik yapı farklı değildi zaten. Ama konusu geçtiğinde sadece belli başlı filmleri referans olarak hatırlıyorsak, iyi ile kötü, başarılı ile başarısız kendiliğinden ortaya çıkıyor demektir. Yaklaşık 10 yıl öncesinin “Donnie Darko” günlerinden bu yana her filmiyle seyircisine karakter oyunculuğu keyfi yaşatan Jake Gylenhaal, oryantalist esintilerle bezeli Pers Krallığı atmosferine çok iyi gitmiş. “Dört Düğün ve Bir Cenaze”den “Harry Potter-Ateş Kadehi”ne kadar anlatımıyla hep farklılık yaratmış olan yönetmen Mike Newell bir kez daha popüler sinemanın kolaya kaçmadan yapılabileceğini gösteriyor. “Pers Prensi: Zamanın Kumları” yeni bir “Karayip Korsanları” etkisi yaratabilir. Macera, aşk, tarihi arka plan, bol aksiyon ve görsellikte kusursuz bir yönetim. Galiba size düşen sadece mısırları ve içecekleri alıp, sinema koltuğuna gömülmek.
EV SİNEMASI
SHERLOCK HOLMES Bugüne dek sayısız kez sinemaya aktarılan dedektif Sherlock Holmes, Robert Downey Jr. ve Jude Law ikilisi sayesinde popüler kültür ikonuna dönüşüyor. Guy Ritchie dinamik kurgusu ve ilginç kamera hareketleriyle Victoria dönemi İngiltere’sinde yaşayan kahramanı 2010 yılına taşıyor sanki. İstediğiniz kadar “filmin konusunu biliyorum” deyin, Robert Downey Jr. oyunculuğuna kayıtsız kalmak olmaz.
GREASE Modern zamanların en güzel müzikali “Grease” ülkemizde sahnede sergilenmeye başlamasıyla eş zamanlı olarak, dvd formatıyla marketlere sunuldu. “Grease”(1978) ve “Grease 2”(1982) filmlerinin yeraldığı ikili dvd paket, nostalji yapmak isteyenler kadar, iyi bir müzikal seçimi için de ideal. Ayrıca devam filmlerinin kaderine bakmak açısından tarihe not düşüyor: John Travolta ve Olivia Newton-John ikilisi her sahnede müthiş bir enerji yayarken, “Grease 2” tam anlamıyla dökülüyor. Sonuçta 1978’in filmi hala yepyeni ve zamana karşı sapasağlam duranlardan.
SİNEMALARDAN
Elm Sokağında Kabus JOHN Carpenter “Halloween/Cadılar Bayramı” (1978), Wes Craven ise “Elm Sokağında Kabus/A Nightmare On Elm Street” (1982) ile korku sinemasında yeni bir dönem başlatan isimlerdir. Senaryo titizliğinin yanı sıra, kötü karakter/katil üzerinde detaylı çalışarak korku türüne yenilik getirdiler. Michael Myers ve Freddy Krueger üzerinden onlarca “seri katil” daha beyazperdeden geldi geçti, ama hiçbir taklit aslını yaşatmadı. Film, bir kasabadaki gençlerin rüyalarında seri çocuk katili makas elli Freddy Krueger tarafından katledilmesini anlatır. Uykuya dalmak fikri üzerine yapılmış en zekice kurgudur Korku sineması tutkunlarına göre, ama daha sonra mutlaka orijinalini de bulup, izleyin derim.