Pazarlık belli oldu, sinirler boşaldı

TÜRKİYE, İran’a hava sahasını kapatıyor. İran-Irak savaşından Türkiye zarar görmeye başlıyor, önlem olarak kapatıyor. Yıl 1984, Özal Başbakan.

Haberin Devamı

O sırada Cumhuriyet Ankara temsilcisiyim. Haberi yakalıyorum. Haber manşete taşınıyor. O da ne? Özal Başbakan ama, 12 Eylül artığı sıkıyönetim hâlâ devam ediyor. Dönemin Sıkıyönetim Komutanı “Batsın sizin gazeteciliğiniz” lafını etmeye gerek duymadan, “Batsın gazeteciliğiniz” mantığıyla haberi yasaklıyor. Askeri rejim mantığı.
Yine 1984, Bülent Ecevit’le 1974 Kıbrıs Barış Harekâtı’nın onuncu yıldönümü nedeniyle röportaj yapıyorum. Özal Başbakan ama, 12 Eylül artığı sıkıyönetim hâlâ devam ediyor. Dönemin Sıkıyönetim Komutanı “Batsın sizin gazeteciliğiniz” lafını etmeye gerek duymadan, “Batsın gazeteciliğiniz” mantığıyla, haberi yasaklıyor. Askeri rejim mantığı.

‘HATTA AHLAKSIZLIK’

İmralı tutanaklarının Milliyet’te yayınlanması üzerine, Başbakan Erdoğan küplere biniyor, “Batsın sizin gazeteciliğiniz” diyor. Tipik askeri rejim mantığı.
O yetmiyor, Erdoğan’ın bakanları uygun adım marş, aynı mantıkla haberin yayınlanmasını kınıyor. Sıkıysa, aksini söylesinler.
O da yetmiyor, üstüne sanki vazife, İmralı ve Kandil görüşmelerinde yer alan Ahmet Türk kalkıyor, “Bunları yayınlamak ahlaksızlıktır” diyor. Ve çok ayıp ediyor.
Son yıllarda her önüne gelenden “ahlak dersi” almaya alışmış aziz medyada birkaç ses dışında, herkes pısıyor. Hatta, haberin sahibi Milliyet bile, cesur duruş sergilemekte ikircikli.
Oysa, o tutanakların yayınlanmasının gazetecilik ötesinde çok önemli katkısı var.

Haberin Devamı

DEMOKRASİ BATAR

Tutanaklara bakılırsa, Öcalan her şeye hâkim. Askeri darbeyi o önlüyor, AKP’yi on yıldır iktidarda o tutuyor, MİT’i en iyi o biliyor, Kürt Sorunu çözümü sadece ondan geçiyor, filan.
İncelenmesi gereken bu psikoloji bir yana, asıl önemli olan,  Erdoğan’ı Başkanlık arzusunda destekliyor. Gelecek rejimi yine o çiziyor. Tahminler doğru çıkıyor, “Al başkanlığı” diyor ama, karşılığında ne istiyor, henüz tam söylemiyor.
Bu açık bir pazarlık. Erdoğan’ı küplere bindiren de, bu pazarlığın çok net olarak ortaya çıkması.
Bütün o görüşmenin odağında yatan bu. Başkanlığa giden yolda Kürt sorunu için çözüm arayışı.
Gazetecilik batarsa, demokrasi batar, bunu kimse unutmasın, yukarıdaki örnekleri onun için veriyorum.

Haberin Devamı

Yine IPI yine cemiyet

BASIN açısından yine böyle alacakaranlık günler. 1950’li yıllar, iktidarda Demokrat Parti var.
Bir grup gazeteci Uluslararası Basın Enstitüsü’nün (IPI) Türkiye bürosunu açıyor. Aralarında Ahmet Emin Yalman, Abdi İpekçi, Metin Toker, Necati Zincirkıran var.
On gün kadar önce, üyesi olduğum için benim de katıldığım IPI Türkiye şubesinin genel kurulu yapılıyor. Toplantıda Necati Ağabey kuruluş yıllarına ilişkin anılarını aktarırken, sanki bugünü anlatıyor. IPI gibi, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti gibi basın kuruluşlarının önemi bir kez daha ortaya çıkıyor.
Genel kurula sunulan bir rapor var. IPI 120 ülkede basın özgürlüğü sicili en kabarık on ülkeyi çıkartıyor. Suudi Arabistan, Etiyopya, Özbekistan, Afganistan gibi ülkelerin arasında Türkiye de var. Avrupa Konseyi üyeleri arasında basın özgürlüğünün en çok ihlal edildiği ülke Türkiye.
Vaziyeti anlatabildiklerimizden misiniz?

Yazarın Tüm Yazıları